Türkiye aşılanıyor: Hayaller ve gerçekler

Her gün 1 milyon aşı yapılabilirse Türkiye için 4 ay sonra toplum bağışıklığından söz edilebilir. Bu şimdilik sadece bir hayal...

soL – Sağlık

Türkiye’de Covid-19’a karşı aşılama süreci, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun CoronaVac'a acil onay vermesinin ardından 13 Ocak’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşı olması ile başladı.

Belirlenen stratejinin 1. aşaması, ilk olarak sağlık çalışanları ve huzur evlerinde bulunan kişilerin ardından, 65 yaş üstü vatandaşların aşılanmasıydı. İkinci aşamada ise hizmetin sürdürülmesi için önceliklendirilen sektörler (Milli Savunma Bakanlığı personeliyle başlayan ve taşımacılık sektörüyle biten bir aşamalandırma) aşılanacaktı.

İlk 24 saat içerisinde 250 bini aşkın sağlık çalışanı ilk doz aşıyı olurken ardından huzurevleri ve bakımevlerindekiler ile 90 yaş üzerindeki kişiler aşılandı. Geçtiğimiz hafta ise sırayla 70 ve 65 yaş üzerindeki kişiler aşılanmak için randevu almaya başladı. Aşı aile sağlık merkezlerinin (ASM) yanı sıra, kamu, özel ve üniversite hastanelerinde de yapılıyor. Tabii bulunabilirse!

Aşılar nerede?

İlk 3 milyon doz aşının Çin’den geliş tarihi 30 Aralık’tı. Ardından Bakan Fahrettin Koca aşıların gelişi hakkında muhtelif açıklamalar yaptı. İlk açıklama 50 milyon doz aşının temini için sözleşme imzalandığını yönündeydi. Bir sonrakinde 6,5 milyon doz aşının 25 Ocak sabahında Türkiye’de olacağını söyledi. Ardından Biontech’ten de aşı alınacağını belirterek toplamda “130 milyon doz aşının sözleşmesinin imzalandığını söyleyebilirim” dedi. Ama cümlenin gelişine bakılırsa, söyleyememesi de mümkün görünüyordu. Geçtiğimiz hafta yaptığı son açıklamadaysa “15 milyon aşıyı elde ettik” dedi ve belirsizlikten kendisi de daralmış olacak ki, bundan sonra ülkeye giren aşı sayısını açıklamaktan yana olmadıklarını söyledi.

Ancak kullanılan doz sayısının henüz 5 milyon dahi olmayışı ve sürecin başından bu yana sırlar perdesi ardında idare edildiği düşünüldüğünde, aşıların varlığını sorgulamamak mümkün değil.

Varla yok arasında bir yerde

Sağlık Bakanlığı, günde bir buçuk milyon kişiyi aşılamayı hedeflemiş olsa da 15 Şubat itibarıyla toplam kullanılan doz sayısı 4.588.615. Birinci doz uygulanan kişi sayısı 3.954.055 iken, ikinci dozu alanların sayısı 634.560. Yani görünen o ki, hesap tutmadı. Ya da zaten ortada halka karşı sorumluluk bilinciyle titizlikle yapılmış bir hesaplama değil, en iyimser ifadeyle bir temenni vardı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ikinci doz aşı uygulaması başlamadan hemen önce yaptığı "Hedefimiz en az yüzde 60 vatandaşımızın aşılanmasıdır. Yeter ki aşımız olsun, bu potansiyelimiz var" açıklaması, vaat edilen aşıların elde olmadığına işaret etti.

Geçtiğimiz hafta itibarıyla, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ya da ALO 182’den ASM’lerde aşı olmak için randevu alan pek çok yurttaş, aşı olamadan geri döndü. İl ve ilçe sağlık müdürlüklerinin az sayıda aşı gönderdiğini belirten sağlık çalışanları, ellerindeki aşının bitmesine rağmen sistem üzerinden aşı randevusu verilmesinin kendilerini vatandaşla karşı karşıya bıraktığını aktardı.

Öte yandan aşılamada bölgeler arasında da bir eşitsizlik olduğu görüldü. Coğrafi dağılıma bakıldığında, büyükşehirlerde yüzde 70-90 arasında seyreden 75 yaş üstü aşılama oranları, doğu illerinde yüzde 30’un altında kaldı.

Sağlık emekçileri fedakar, aşı tedarikçileri değil

Bakan’ın birinci ağızdan birden fazla kez yinelediği şey, aşılama kapasitesinin yeterli olduğuydu. Sağlık emekçilerinin fedakarca kolları sıvadığı bir gerçek ancak aşıya erişim için ilk basamakta etkili mücadele ve ev ziyaretleri çok önemli. Tüm çabalarına rağmen sağlık emekçilerinin mevcut sayısı, bunun hakkıyla yapılması önünde bir engel.

Örneğin tüm ülkede toplamda 7 bin civarında aile sağlığı merkezi var ancak bunların bir kısmında yalnızca tek aile hekimliği birimi çalışıyor. Öyle ki mevcut aile hekimliklerinin 2 bininde hekim, 3 bininde ise aşılama hizmetlerinin gerek şartı olan hemşire ya da ebe bulunmuyor. Üstelik kimi aile hekimliği birimleri kiralık apartman dairelerinde yer alıyor, bekleme alanları sosyal mesafe için dahi yeterli değil.

Bir diğer sorun, aşı randevusu alan kişilerin toplu taşıma kullanmak istemeyeceği için evine en yakın adreslerdeki aile sağlığı merkezlerini tercih etmesi. Bu merkezlerin sınırlı imkanları düşünüldüğünde, artan yoğunluk içinde sağlıklı ve gerçekçi bir aşılamanın planlanamayacağı açık.

Ancak tekrar dikkat çekmeliyiz. Tüm bu anlattıklarımız, elde aşı varken yaşanan/ yaşanabilecek güçlüklere işaret ediyor. Şu an zaten, ortada aşı yok.

Emek gücü var, fedakarca çalışıyor ama görünen o ki elde aşı yok.

Hesaplamalar, günlük yaklaşık 1 milyon aşılama yapıldığında, 4 ayın sonunda toplumun aşının koruyuculuğunun işlemesi için gereken kesiminin aşılanabileceğini gösteriyor. Mevcut sayılar bunun çok uzağında. Oysa virüsün mutasyon hızı düşünüldüğünde, aşılamanın yeniden planlanması ve mümkün olan en hızlı biçimde yapılması gerekiyor. Aşılama çalışmalarındaki yavaşlık ve belirsizlik toplumsal bağışıklığın sağlanmasını zorlaştırabilir.