Tıbba AKP sülüğü yapıştı

AKP döneminde Sağlık Bakanlığı eliyle 'Geleneksel, tamamlayıcı ve fonksiyonel tıp uygulamaları' yasal hale getirildi, yaygınlaştırıldı. Merdiven altı uygulamalar meşrulaştırılırken, üniversitelerde hacamat, sülük tedavi olarak sayıldı. Son günlerde hastanelerde açılan merkezlerle de konu bir kez daha gündeme geldi.

Haber Merkezi

Ankara Yenimahalle’de bulunan Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nin bir bölümü Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları (GETAT) Merkezi’ne dönüştürüldü. Hastane içerisine açılan GETAT Merkezi bünyesinde "hacamat, akupunktur, mezoterapi, proloterabi, ozon tedavi ile PRP" yapıldığı öğrenildi.

Bolu İzzet Baysal Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nin de sosyal medya hesabından, “hastane bünyesinde sülük tedavisinin yapıldığı” belirtilerek “Hastanemizin Geleneksel Tıp Merkezi’ni arayarak ozon tedavisi, hacamat tedavisi, sülük tedavisi ve diğer tedaviler hakkında bilgi alabilir veya randevu alabilirsiniz” diye bir duyuru paylaşıldı.

Gelişmeler basına yansıyınca "alternatif ya da tamamayıcı" tıp bir kez daha tartışma konusu oldu. 

AKP döneminde yasallaştı

Sağlık Bakanlığı Geleneksel, Tamamlayıcı, Alternatif Tıp Uygulamaları Yönetmeliği 2014 yılında uygulamaya girdi. “Merdiven altı” olarak isimlendirilen bilimsellikten uzak geleneksel yöntemler meşrulaştırıldı.

Sertifikalı Eğitim Yönetmeliği ile de hekimlere ve sağlık uzmanlarına hacamat, sülük muayenesi, alkol bağımlılarına hipnoz tedavisi gibi yöntemlerin eğitimi verilerek muayenehane açma hakkı tanındı. Fitoterapi için 200 saat, sülük tedavisi için 100 saatlik eğitimlerin ardından, sertifikası olan muayene açmaya başladı. Hastanelere sülük alınması için ihaleler açıldı.

Sağlık Bakanlığı düzenlemesi ile hacamat, sülük, kupa gibi bilim dışı uygulamalar reçetelere yazılabilir hale geldi. Bakanlığa bağlı "Geleneksel, tamamlayıcı ve fonksiyonel tıp uygulamaları daire başkanlığı" kuruldu. Üniversitede yüksek lisans ve doktora müfredatına girdi. Daire başkanlığının internet sitesinde GETAT'a bağlı üniversite ve hastanelerdeki uygulamalar akupunktur, hacamat, kupa çekme, sülükle tedavi olarak sayıldı.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde uygulanan yöntemlerin anlatıldığı TRT'de 2018'de yayınlanan bir haber.

Sponsor Emine Erdoğan olmuştu

2018'de AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan da "1. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi" adı altında bir toplantı organize etmiş ve kendisi de bu etkinliğe katılmıştı. Kongreye ilahiyatçılar ve hukukçuların yanı sıra hekimler de katılmıştı. 

Kongredeki oturumlarda ele alınacak konulardan bazıları "Tıbbı nebevi/Peygamber tıbbı, Osmanlı tababeti, çocuklarda kupa uygulamaları, spor hekimliğinde kupa, kanserin ateşle tedavisi, kireçlenmeye karşı çınar yaprağı, cerrahide hipnoz kullanımı, sağlık turizmi, kaplıca tıbbı, homeopati uygulamaları" olarak duyuruldu. 

Reçete yazılabilir hale gelmesinin ardından yaygınlaştı

Sağlık Bakanlığı düzenlemesi ile hacamat, sülük, kupa gibi bilim dışı uygulamaların reçetelere yazılabilir hale gelmesinin ardından yurttaşlar arasında yaygınlaştı. 

Otellerde hacaat, sülük, kupa çekme "sağlık turizmi" adıyla pazarlanıyor. Şirketler de AKP eliyle destekleniyor.

Ancak söz konusu yöntemlerin meşrulaştırılması yurttaşların sağlığını da umut tacirliği ile tehlikeye atıyor. Özellikle kronik hastalığı olan, hastalıklarında ağır tedavi süreçleri geçiren hastalar, başka çözüm yolu olmadığını düşünerek bu yöntemlere yöneliyor, üstelik bu durum bazı hekimler tarafından da destekleniyor. "Tedavi" olarak halka pazarlanan şarlatanlıklarla ölümcül komplikasyonlara sebep olabilecek işlemler yapılıyor.

2018 yılında 32 yaşındaki İngilizce öğretmeni Merve Gülşah Şahin’e meme kanseri teşhisi konulmuş, hastalığının ikinci evresinde olduğu anlaşılan ve onkologların kemoterapi alıp ve kitle küçüldükten sonra da ameliyat olması gerektiği söylenen Şahin, kemoterapiyi reddetmişti.

Aidin Salih isimli birinin kitabında yer alan alternatif tıp yöntemleriyle iyileşeceğine inanıp, bu yöntemleri uygulayan ve konuyla ilgili bir aile hekimine giden Şahin’in hastalık dönemini anlatan kardeşi Çiğdem Hatipoğlu, 1 yıl boyunca gerçek anlamda tıbbi bir işlem görmediklerini, ultrason bile yapılmadığını anlatmıştı. Doktorun üç ayda bir gerçekleştirdiği muayenede kardeşinin yalnızca el, ayak tırnakları ile kan değerlerine ve gözlerine baktığını söyleyen Hatipoğlu, kardeşini ölüme götüren ihmaller nedeniyle doktordan şikâyetçi olduklarını belirtmişti.

'Tıbbın alternatifi olmaz'

"Tıbbın alternatifi olmaz" İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr Lütfi Çamlı, konuyla ilgili soL'a verdiği bilgilerde "Gözlemsel, deneysel subjektif açıklamalarla olay umut tacirliğine dönüyor. Bunu modern tıbbın alternatifi gibi sunmak çağdaş değil" dedi.

Çamlı şunları söyledi:

"Alternatif tıp konusunda Tabip Odası hiçbir zaman sıcak bakmamıştır. Tıbbın alternatifi olmaz. Kanıta dayalı tıp açısından herhangi bir karşılığı olmayan olayı bilim olarak kabul edemiyoruz. Literatürde bununla ilgili tıp değerlendirme ölçütlerine göre bir anlam ifade eden çalışmalar önemlidir. Tabip odaları, meslek odaları bilimi savunur. Çağdaş bilimin de kriterleri var. Kanıta dayalı bilgi bunun en başında geliyor. Gözlemsel, deneysel subjektif açıklamalarla olay umut tacirliğine dönüyor. Bunu modern tıbbın alternatifi gibi sunmak çağdaş değil.

Sonuçta bu kişinin sağlığına yönelik bir girişimde bulunuyorsunuz, bu kişiye umutlar veriyorsunuz. Dolayısıyla olabileceklerden sorumlu olursunuz. Özellikle terminal döneme gelmiş kanser olguları, kronik, sürekli tedavi isteyen hastalıklarda hastalarda, bu içine düştükleri sıkıntılı durumu umut tacirliği ile 'bu iş düzelebilir' düşüncesiyle, bilimsel olmayan tedavi yöntemlerini kullanılması, özellikle de hekim bile olmayan kişilerce de yapılması tehlikeli. Bu konularda ciddi bir düzenleme ve kontrole ihtiyaç var. 

Hekimlerin etik değerleri vardır. Bu yöntemlerin çoğunun etkin mekanizması, yan etkileri belli değil. Uzun süreli kullanımda hastaya yol açabileceği zararlar belli değil. Bu kadar bilinmez varken, yeterli analizi yokken bu 'tedavi'ler umut olarak piyasaya sürülüyor. Bir  ilacın ilaç olarak bulunması bir takım deneyler sonucunda belki, yıllarca süren çalışmalarla sağlanıyor. Bu kadar yoğun araştırmalar varken herhangi bir otu ya da ışını her derde deva olarak sunmak gerçekten bir noktada şarlatanlığa yol açabiliyor. Özellikle hekim olmayanların bunu uygulamaya başlaması ve kendilerini şifacı olarak tanıtmaya başlaması, sağlığın kontrolünün yetersiz yapıldığını gösteriyor. 

Sağlık Bakanlığı bir kısmına izin verdi hatta SGK kapsamına alındı. Bizler  İzmir'de bu konuda ihbar geldiği ya da saptandığı anda müdahale ediyoruz. İzinsiz, ruhsatsız çalışanlardan mahkum ettirdiklerimiz de oldu. Ancak genel olarak TTB olarak tıbbın alteratifi olmaz diyoruz."