SÖYLEŞİ | ZMO Başkanı Baki Suiçmez: Çiftçinin borcu 34 milyar TL’den 138 milyar TL’ye yükseldi

Tarım sektörü 4.8 büyüme ile tarım sektörünün Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdü. ZMO Başkanı Baki Suiçmez'e göre iyimser olmaya çalışmakla birlikte en kötü senaryoya hazır olunmalı.

Haber Merkezi

TÜİK'in açıkladığı verilere göre Türkiye ekonomisi 2020'de 1.8 büyüdü. Pandemiyle geçen 2020 yılında büyümenin niteliği tartışma konusu olmaya devam ederken 4.8 büyüme ile tarım sektörünün Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdüğü görülüyor.

Bu büyümenin niteliği, üreticilere-çiftçilere, tarım emekçilerine nasıl yansıdığı konusunu Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez'e sorduk.

***

2020’de tarım sektörünün 4.8 büyüdüğü açıklandı. Bu konuyla ilgili sizle daha önce de söyleşi yapmıştık; girdi fiyatlarının aşırı yükselmesi, yanlış tarım politikaları ve pandemi sürecinde en az desteklenen sektörlerden biri olmasına rağmen siz bu büyümeyi hangi faktörlere bağlıyorsunuz? Pandemi sürecindeki tüketim alışkanlıklarının da bu büyümede payı var mı?

Ülkemizde üretim yöntemine göre dört dönem toplamıyla elde edilen yıllık GSYH, 2020 yılında bir önceki yıla göre %1,8 arttı. Ekonomi 2020 yılında %1.8 büyürken, tarım sektörü ise %4.8 büyüdü. Öncelikle, yurttaşlarımızın sağlık sektörü çalışanları kadar, yeterli ve dengeli beslenmelerini sağlayan çiftçimize de özel teşekkür etmesi gerektiğini belirtmek isteriz.

Tarım sektöründeki büyüme rakamlarında pandemi öncesi gerekli girdilerin alınıp ekim dikim faaliyetlerinin Mart 2020 tarihinden önceden yapılmasının etkisi vardır. Hafta sonu ve 65 yaş üstü yasaklarında kısa süreli aksaklıklar olsa da, çiftçinin fedakarca üretim alanına gidip üretime devam etmesi de üretimin aksamasını önledi. Kamu yönetimince açıklanan “ne ekerseniz ekin, tarlada kalmayacak, devlet alacaktır” sözü de, her ne kadar sonradan bu söz tutulmayıp soğan, patates, domates örnekleri gibi tarlada kalma durumu yaşansa da, çiftçinin motivasyonunu artırdı. Pandemi sürecindeki tüketim alışkanlıklarındaki değişimden çok, talep baskısı ve raflarda artan gıda fiyatlarının üreticiye yansıma beklentisi de önemli bir faktördür.

Konunun bir diğer boyutu çiftçiler ve tarım emekçilerinin durumu. Sektör büyümesine rağmen iflas eden, traktörünü satan çiftçileri, üretimden vazgeçen, bankaların eline düşen üreticileri, ürünü para etmediği için yollara dökenleri gördük. Bu büyüme tablosundan tarım emekçilerine ve üreticilerine düşen ne oldu?

Pandemi sürecinde üretim ekonomisi yerine en çok büyüyen sektörün %21.4 ile finans ve sigortacılık sektörü olması dikkatlerden kaçmamalıdır. Öz sermayesi yetersiz çiftçimiz uzun yıllardır uygulanan yanlış tarım politikaları sonucu bugün dışarıdan kredi kullanamazsa üretim yapamayacak duruma gelmiştir. Çiftçimizin borç kaynakları kamu ve özel bankalar, tarım kredi kooperatifleri, bayiler ve tüccarlardır. Ülkemizde tarım sektörünün GSMH’dan aldığı pay 2012 yılında 67 milyar dolar iken 2019 yılında 48 milyar dolara düşmüş, aynı dönemde tarım sektörüne kullandırılan kredi miktarı 34 milyar TL’den 138 milyar TL’ye yükselmiştir. Bankalar dışında kooperatifler ve özel sektöre olan borcun toplamı 200 milyar TL’yi buldu. Çiftçi borçlarının üreticiyi koruyacak şekilse ısrarla yapılandırılmamasına, döviz artışının da etkisiyle yükselen girdi maliyetleri ile zamanında ödenmeyen yetersiz destekler de eklenince çiftçi maliyetinin altında ya da maliyetine üretmek zorunda kalmaktadır.

Büyüme tablosundan tarım emekçileri ve üreticileri maalesef hak ettikleri payı alamamaktadır. Tüketicilere yansıyan yüksek gıda fiyatlarının nedeni üretici olmayıp, zincir marketlere bağımlı hale getirilen tedarik zincirleri ve aracılık sistemi kazanan kesimlerdir.

Tüm bunlara rağmen bu rakam umut verici olarak değerlendirilebilir mi? Yani tüm yanlış politikalarına rağmen tarımın Türkiye'deki potansiyelini gösteriyor demek fazla mı iyimserlik olur?

Ülkemizin tarımsal potansiyeli yüksek olup, yerli üretim ve üretici desteklenirse, tarımsal üretim planlaması bütününde arz-talep dengesi düzenlenirse, temel ürünlerde kendimize yeterlilik sorunumuz çözülebilir, dışalım bağımlılığımız azalır. Mevcut desteklerin sonraki yıllarda ve yetersiz ödenmesi, pandemi sürecinde dünyada uygulanan korumacı tarım politikalarına ve ciddi olarak yaşanan kuraklığa karşı özel ek tarımsal ekonomik önlemlerin alınmaması, dövizdeki hızlı artışın dışa bağımlı mazot, gübre, tohum, yem, ilaç fiyatlarını oldukça yükseltmesinin engellenmemesi, tarımsal kredi ortamının iyileştirilmemesi, sulama gibi altyapısal ve örgütlenme gibi yapısal sorunların ivedilikle çözülememesi yaşanan bu artışın devamlılığına yönelik ciddi tehditlerdir.

TÜİK tarafından 2020 yılında kişi başına GSYH cari fiyatlarla 60.537 TL, ABD doları cinsinden 8.599 olarak açıklandı. Milli gelirin azaldığı, tarım sektöründe kişi başına 3.000 doların altında olduğu ortamda, iyimser olmaya çalışmakla birlikte en kötü senaryolara karşı hazırlıklı olmak gerekmektedir. Dışa bağımlı neoliberal tarım politikaları yerine kamucu tarım politikalarına geçmek sağlıklı ve kalıcı çözümün olmazsa olmaz koşuludur.