SÖYLEŞİ | Kuzey İrlanda’da neler oluyor?

Kuzey İrlanda'daki şiddetli gösterilerin arka planını soL yazarı Çağdaş Gökbel'le konuştuk.

Haber Merkezi

Kuzey İrlanda bu hafta şiddetli eylemlere tanık oldu. İngiliz medyası ve paralel olarak başka ülkelerde eylemlerden dolayı İrlanda Cumhuriyeti'yle birleşme taraftarları suçlanırken sıklıkla Kuzey İrlanda Savaşı dönemiyle benzerlikler kuruldu.

Olaya ışık tutmak için soL yazarı Çağdaş Gökbel'le bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhabalar, Kuzey İrlanda’da mevcut kriz bu hafta uluslararası gündeme oturdu. Bu gerilimin Brexit'ten kaynaklandığı iddiaları sıklıkla medya tarafından dillendiriliyor, olayın gerçekten arka planı bundan mı ibaret?

Kuzey İrlanda meselesinde kısa bir değerlendirme yapmak imkansız. Kuzey’in başkenti Belfast hâlâ trajik bir bölge olarak kalmaya devam ediyor. Tarihi kökleri olan bir sorunu sadece görmezden gelerek çözmeye çalıştığını sanan İrlanda ve İngiltere var karşımızda. 10 Nisan 1998 yılında gerçekleştirilen ‘Hayırlı Cuma’ antlaşması ABD’nin zorlamasıyla gerçekleşmiş bir antlaşma. Bunun geçici bir sakinleşme ya da kapitalistler için zorunlu bir el sıkışma olduğunu söylemek zorundayım. Doğal olarak İrlanda ve İngiltere arasında yaşanabilecek ilk krizin odak noktasının bu bölge olmasının şaşırtıcı olmaması gerekiyor.

Her şey İngiltere’nin Brexit süreciyle ön görülenden daha hızlı bir biçimde AB’den çıkmasıyla başladı (31 Ocak 2020). AB’nin tek kara sınırını temsil eden İrlanda şu an bu hızlı çıkışın ekonomideki sarsıcı etkileriyle mücadele ediyor. Bu durumu geçtiğimiz haftalarda soL gazetesinde yayınlanan ‘AB dağılıyor: Küresel ekonomik savaş insanlığın geleceğini tehdit ediyor’ başlıklı yazımda anlatmaya çalıştım. Konu ayrıca tek başına ticari malların girişinden ibaret değil. Görüntüde birlik imajı çizen rakip ulusal burjuvaziler ciddi bir ekonomik savaşla karşı karşıya gelmiş durumda. Sinn Fein’den görüştüğüm bazı kişiler de bu görüş üzerinde birleşiyor. İrlanda Cumhuriyeti’nin yönetici sınıfları, kuzeydeki Protestan ve Katolik gerilimini aradaki ticari ilişkiler (pragmatizmle) örtüyordu. Şimdi, bu örtü kalkmış durumda. Sinn Fein’e göre İrlanda ekonomisinin Brexit sarsıntısını atlatabilmesi için 1 milyar avrodan az olmamak kaydıyla acil durum fonuna ihtiyacı var. Bu fon: İrlanda adasındaki tarım, balıkçılık, işletme ve turizm sektörlerini ve "en çok etkilenen vatandaşları ve bölgeleri" desteklemek için seferber edilmeli. Tüm bunları basit veriler ve rakamlar olarak görmemek gerekir. Salgın döneminde yaşanan bu kopuşun İrlanda Cumhuriyeti üzerindeki ekonomik ağırlığını anlatmaya çalışıyorum. Kuzey İrlanda’da bugün yaşanan toplumsal patlamaların nedenleri bundan bağımsız değil.

Peki son bir haftadır gerçekleşen şiddet olaylarının arkasında ne vardı?

Her şey Çarşamba günü gece saatlerinde başladı. Bir Protestan çetesi Batı Belfast’taki Katolikleri ve Protestanları ayıran barış duvarındaki çelik kapıları zorlamaları ve arabalarla bu kapıları aşmaya çalışmalarıyla başladı. Protestanlar AB’den çıkış süreci sonrası kendilerini daha fazla baskı altında hissediyorlar. Sinn Fein’in bölgede güçlü olması ve Protestanların eski nüfus oranlarına sahip durumda olmamaları onları daha fazla şiddete meyilli yapıyor gibi görünüyor. Bu saldırı çok tehlikeli bir provokasyondu. Sinn Fein’in itidalli yaklaşımının şiddetin daha fazla artmasına en azından şimdilik engel olduğunu düşünüyorum. Bakın böylesi bir girişimin otobüs yakmalarla ya da polisle çatışma ile şimdilik sınırlı kalması bir mucize gibi görünüyor. Buna rağmen Kuzey İrlanda polisine göre yaşanan olaylar on yılların en kötü olayları olarak nitelendiriliyor. Tekrar etmek isterim krizin esas noktası birlik yanlılarının kendilerini giderek zayıf hissediyor olmalarında yatıyor. Protestanlar bir asır önce Kuzey İrlanda devleti kurulduğunda nüfusun üçte ikisini oluşturuyorlardı, ancak şimdi Protestan nüfusu muhtemelen ülkenin yarısından daha azına takbül ediyor. Gelecek yıl en son nüfus sayımı verilerinin yayınlanmasıyla her şey daha da netleşecektir. Ayrıca Mayıs 2022’de yapılması planlanan seçimlerde Sinn Fein’in Kuzey İrlanda meclisinde birinci parti olma olasılığı çok yüksek. Diğer yandan bugün Sinn Fein lideri Mary Lou McDonald, sendikacılar ve diğer örgüt liderlerine bir çağrıda bulundu ve bu hafta sonu yapılması planlanan protestoların iptal edilmesi çağrısında bulundu. Sinn Fein lideri ayrıca İrlanda Cumhuriyeti ve İngiltere hükümetlerinin derhal ortak bir çalışma başlatması gerektiğini söyledi. İrlanda Başbakanı (Taoiseach) Micheál Martin dün akşam İngiltere Başbakanı Boris Johnson’la bir telefon görüşmesi yapmıştı. Görüşmede iki lider şiddetin kabul edilemez olduğunu vurgulamış ve sükunet çağrısında bulunmuştu.

Gerek İngiltere gerek diğer taraflardan sürekli itidal çağrıları gelirken bunlar pek de etkili olmamış gibi duruyor. Bunun nedeni ne?

Kuzey İrlanda’daki olayların bu derece büyümesinde Demokratik Birlik Partisi’nin (The Democratic Unionist Party) önemli bir rolü oldu. Bu partinin sorumluları maalesef akılcı çözümler üretmek yerine alevleri daha da körüklemiş gibi görünüyorlar. Parti liderlerinin ve başbakanların itidal çağrılarını samimi bulmuyorum. Aylardır BBC’ye çıkan uzmanlar çeşitli provokasyonlar yaptı. Brexit sonrası Kuzey İrlanda’ya “Hard Border” dedikleri büyük bir sınır inşa edilmesi gerektiğini söyleyen insanlarla dolduruldu ekranlar. İrlandalılar yine bu ekranlardan açıkça “terörist” ilan edildiler. Şimdi, ortada bu kadar provokasyon varken birilerinin şaşkınlık numaraları yapması gerçekten İrlanda’da yaşayan ve aklı başında olan herkesi şaşırtıyor. İrlanda’daki tüm siyasi yelpazede, belki merkezdeki partilerin rol yapma gerçekliğini bir kenara bırakırsak, Kuzey İrlanda’nın derhal İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmesin savunuyor. Ortada İrlandalılar açısından ciddi bir ulusal yara var ve bu yara iyileşmeden herhangi bir barış olamaz. Evet 23 yıl boyunca buradaki kanayan yara görmezden gelinmiş gibi görünüyor ve belki bir 23 yıl daha bu görmezden gelinebilir. Ancak bu toplumsal yaranın bir andan sonra patlaması ve çatışmaların büyümesi kaçınılmaz gibi görünüyor. AB bağımsız hareket etmeye kalkan ve kendi siyasi emellerini akamete uğratan İngiltere’yi cezalandırmak istiyor. Bu yüzden İrlanda’daki yönetici sınıfı İngiltere’ye karşı ittiriyor ve onların daha cesur adımlar atmasını teşvik ediyor. Doğal olarak buradaki sıcak nokta Belfast. Özetle filler tepişiyor ve aşağıda büyük sarsıntılar oluyor.

Sorun şu ki bu sarsıntılar tarihi kökleri olan krizlerin yeniden harekete geçmesine neden oluyor. İşin garip yanı burada yine Sinn Fein günah keçisi ilan edilebilir. Protestocular Sinn Fein’li yetkililere karşı soruşturma açılmasını istiyor.

Peki mevcut tabloda İrlanda’da için bir umut ufukta hiç mi görünmüyor? Şiddet eylemlerinin son bulması açısından en azından?

Okuyucuların olayları daha iyi anlaması için uzatmış oldum ama İrlanda’da yaşadığım için şunu da söylemek isterim: Ciddi bir ekonomik, politik ve sosyal krizin eşiğindeyiz gibi görünüyor. Bu yüzden İrlanda Cumhuriyeti yaşadığı krizi aşabilmek için daha fazla ABD ve AB’ye yaslanmaya çalışıyor. Joe Biden’ın sürekli olarak İrlandalı köklerinin bir ruh çağırma seansı gibi hatırlatılmasını buna bağlıyorum. İrlanda sorunlarını ABD ve AB’ye yaslanarak çözemez. İngiltere çok güçlü bir ülke ve en basitinden aylardır ulaşılamayan mallara ve Kuzey İrlanda’daki aynı malların fiyat pahalılığına bakarak İrlanda’nın bu güçlü ülkeye karşı işinin hiç de kolay olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Kuzey İrlanda’da yaşanan olaylar belki bir hafta sonra durdurulabilir ama bu sadece bir başka karşılaşma için hazırlık anlamı taşır.