SÖYLEŞİ | 'CHP belediyeleri kendilerini velinimet olarak görmesin'

Uzun yıllar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda görev yapan, DİSK'te de çalışmalarda bulunan Dayanışma Meclisi üyesi Perihan Sarı, CHP'li belediyelerdeki grev sürecini soL'a yorumladı.

Haber Merkezi

AKP karşısında "farklılıkların" bırakılıp ortaklaşılmasına, hatta bu uğurda emek-sermaye çelişkisinin dahi bir kenara bırakılmasına dönük propaganda İstanbul'da CHP'li Kadıköy ve Maltepe belediye işçilerinin grevleriyle zarar gördü. Son olarak Beşiktaş belediyesinde de grev ilan edildi. Her fırsatta Erdoğan'ı halkın ekonomik zorlukları üzerinden eleştiren CHP, iş kendi belediyelerine gelince bir patron esadıyla yaklaşıyor.

Açlık sınırının 5-6 binlere yükseldiği Türkiye'de asgari ücretin 200-300 lira üzerinde belirlediği taban ücreti (3100 TL) işçilere lütuf gibi sunan partinin, işçilerin haklı mücadelesi karşısında hazırlıksız yakalandığı görülüyor. Zira grev kırıcılıktan, polisi işçilere müdahale etmeye çağırmasına, belediye başkanlarının kamuoyuna açıkça yanıltan açıklamalarına kadar bir dizi başlıkta tepki çeken işlere imza atmayı başardı CHP.

Yaşananları uzun yıllar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda görev yapan, DİSK'te de çalışmalarda bulunan, bir dönem CHP Parti Meclisi'nde de görev yapan TİS süreçlerine hakim bir isim olan Dayanışma Meclisi üyesi Perihan Sarı'ya sorduk.

Sarı "sınıf mücadelesi söz konusu olduğunda, ahbap çavuş ilişkileri değil, belirleyici olan örgütlenmenin niteliği, etkinliği ve emekçilerin üretimden gelen gücüdür" uyarısını yaptıktan sonra sendikanın işçilere karşı sorumluluğunu yerine getirerek olması gerekeni yaptığını söyledi.

CHP'nin süreci yönetemediğini de vurgulayan Sarı CHP'li belediyelerin grev kırıcı faaliyetleri içinse "sosyal demokrat ilkeleri benimsemiş, emeği yüce bir değer olarak nitelemiş bir parti ile ilişkilendirilmesi ancak bir utanç konusu olur" dedi.

***

Son günlerde İstanbul'daki CHP'li belediyelerin işçilerinin grevleri kamuoyunda tartışma yarattı. Önce Kadıköy ve sonra Maltepe belediye işçilerinin grev hakkını kullanması belediye yönetimleri tarafından adeta bir ihanet, hak bilmezlik, şımarıklık olarak propaganda ediliyor. İşçilerse soğuk havada çadırlarda derdini anlatmaya çalışıyor. Sizin bu sürece dair gözlemleriniz nedir? 

Sendikal hak, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını da içeren bir temel ekonomik insan hakkıdır. BM, ILO, Avrupa Komisyonu vb gibi kuruluşlarca sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Sendikaların örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yapma koşulları ve izlenecek süreçler, (yetersiz düzenlemelerle kısıtlanmış olsa bile) yasal olarak tanımlanmıştır.

Günümüz toplumlarında sendikal eylemlilik bir sınıf mücadelesi aracıdır. Sınıf mücadelesi söz konusu olduğunda, ahbap çavuş ilişkileri değil, belirleyici olan örgütlenmenin niteliği, etkinliği ve emekçilerin üretimden gelen gücüdür.

O nedenle, sendikanın Genel İş Sendikası’nın, üyelerine karşı yükümlülüğünün gereğini yerine getirdiğini ve olması gerekeni yaptığını düşünüyorum.

İşveren temsilcileri tarafından benimsenen söylemi, bir kamu kurumu olan belediyelerde yürütülen görevle bağdaştıramıyorum. Hak arama girişimleri, üst perdeden patron diliyle nitelenemez. Belediyelerin CHP’li başkanlarca yönetiliyor olması, emekçilerin haklarının kısıtlanması için bir gerekçe olamaz. En iyimser yaklaşımla CHP’li belediyeler işçilere “anlayışlı davranmak yoluyla” bir dayanışma çağrısı yapıyorsa, yerel seçimlerde seçmenlerinin kim olduğunu da onlara anımsatmak gerekir.

İşçinin en temel hakkı olan ve üretim gücünden kaynaklanan grev hakkı, üstelik sosyal demokrat olma iddiasındaki belediye yönetimleri tarafından neden bu şekilde adeta düşmanca karşılandı?

Bu tutumun, belediye yönetimlerinin konuya sınıfsal bakmayışından kaynaklandığını düşünüyorum. Sendikal mücadele çok boyutlu ve özellikle toplu iş sözleşmesi sürecinde sonuca odaklı bir süreçler toplamıdır. TİS ile emekçiler, örgütleri aracılığı ile onurlu bir hak mücadelesine girişirler. Emek örgütleri, üyelerinin insanca yaşamasına yeterli ücreti elde etmek için pazarlık yürütürler. Grev, bu sonuca ulaşmakta en etkin ve sendikaların da başvurmakta en çok zorlandıkları araçtır. Grev kararı kolayca alınmaz. Hatta iki tarafı keskin bir bıçak olarak nitelenir. Ancak, grev sendikal haklar arasındadır ve emekçilerin de emek örgütlerinin de yeri geldiğinde sonuna kadar yararlanma hakları vardır.

CHP belediyeleri kendilerini bir velinimet, patron, işveren olarak görmemesi gerekir. Temel haklara saygılı olmaları ve emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmesine yeterli ücret taleplerini karşılamak doğrultusunda çaba harcamaları beklenir.

Siz sürecin yönetilemediğini düşünüyor musunuz? Yoksa yaşananlara şaşırmamak mı gerekiyor? Bir kısım CHP seçmeninin, bunların içinde kendini solcu olarak tarif edenler de vardır muhakkak, bu konuda kafası karışık görünüyor.

Evet, sürecin doğru yönetilemediğini düşünüyorum. Yerel Yönetimler CHP’de olduğunda, emekçilerin beklentilerini geri çekmek gibi bir yükümlülüğü yoktur. TİS sürecinde hiç kuşkusuz koşulların gerektirdiği bir uzlaşma arayışına gerek vardır. Ancak, bu uzlaşma emekçilerin haklarını kısıtlamak, doğrultusunda oluşmamalıdır.

Sizin sendikacılık tecrübeniz de var. Toplu sözleşme süreçlerine de hakim birisiniz. Burada işçilerin yaklaşımıyla ilgili ne söylersiniz? İşçiler aldıkları net ücretleri açıkça kamuoyuna açıkladılar. Ancak belediye başkanları yan hakları da ekleyince ortaya çıkan rakamla hala kamuoyuna açıklama yapıyor. İşçinin zaten elinde olan yan ve kazanılmış haklarını onlara lütuf gibi sunarak maaş pazarlığı yapmak bir yöntem olarak doğru mu?

Toplu İş Sözleşmesi, toplu pazarlık sonunda oluşan kazanımlar toplamıdır. TİS ile belirlenen ücret, taban ücret üzerine eklenen sosyal hakların toplamından oluşur.

Anımsanırsa, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde DİSK bir tutar açıkladı. Bir takım hesaplamalara dayalı olarak açıklanan bu ücret, bir gerçekliğe karşılık geliyordu. CHP, DİSK’in kararlılıkla mücadele ettiği bir aşamada, bu tutarın çok altında ama, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen tutardan biraz daha yüksek bir ücretin, kendisine ait belediye işyerlerinde uygulanacağını açıkladı. Bugün yaşananların gerisinde, “Biz sizin yerinize, sizi düşünüyoruz zaten” anlayışı yatıyorsa, bu doğru değildir. Böyle bir tutum daha asgari ücretle ilgili belirleme aşamasında yanlış olmuştur.

Kaldı ki, işçilerin yaptığı açıklama doğrudur ve yüksekmiş gibi görünen bazı ücretler, ancak çok sınırlı sayıda bir grup işçi için geçerli olabilir.

Grevi sürdüren Genel-İş sendikası hem Maltepe hem de büyükşehir belediyesinin grev kırıcılık yaptığına dönük açıklamaları oldu. Grev nedeniyle toplanmayan çöplerin büyükşehir görevlileri tarafından toplanmaya çalışıldığı da basına yansımıştı. 

Belediye’nin, grev hakkının kullanılmasına yönelik bir girişimi söz konusuysa, bu emek haklarını tanımamak demektir. Grev kırıcılığı suçtur ve sosyal demokrat ilkeleri benimsemiş, emeği yüce bir değer olarak nitelemiş bir parti ile ilişkilendirilmesi ancak bir utanç konusu olur.