Sosyal medya tartışması: Erdoğan'a söz düşer mi?

Erdoğan sosyal medya kullanımına yeni yasaklar geleceğini düşündüren konuşmasında sosyal medyanın kirinden, burada yazılanların 'milletimize yakışmadığından' söz etti. Yine kendisini mağdur, muhalefeti ise suçlu olarak görüyordu. Oysa sosyal medyadaki kirlenmeden söz edildiğinde hemen akla iktidarın tetikçileri ve trolleri geliyor.

Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “düzenleme getireceğiz” açıklamalarının ardından sosyal medya yeniden Türkiye’nin gündeminde.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak sosyal medya hesabından yeni çocuğu olduğu duyurusunu yapmış, bu iletinin altına Albayrak’ın eşi ve Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak ile ilgili hakaret içeren yanıtlar bırakılmıştı.

Türkiye’de kadınlar yaşamın her alanında cinsiyetçi saldırılara, tacizlere hatta cinayetlere maruz kalmaya devam ediyor. Üstelik bu durum AKP iktidarında çok daha vahim bir hal aldı. Yani ortada her şeyden önce bir kadın sorunu var. Üstelik bu sorun sosyal medyadan atılan bir tweetten çok daha gerçek.

Ancak Erdoğan ve AKP yöneticilerinin durumu fırsata çevirme telaşında olduğu anlaşılıyor. Erdoğan dün konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Yalanın iftiranın kişilik haklarına saldırının alıp başını gittiği bu mecraların bir düzene sokulması şarttır. Türkiye’ye bu tür mecralar yakışmıyor. Bu millete, ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz. Kanunların suç saydığı her konuda hak arama ve önleme yolları açık olmalıdır.

Bu konuda kapsamlı bir hukuki düzlenme üzerinde çalışıyoruz. Bu düzenlemenin süratle hazırlanması ve yürürlüğe sokulması çağrısında bulunuyorum. Yasama dönemi bitmeden tamamen bu meseleyi halledeceğimizi umuyorum. Hukuki düzenleme tamamlandığında erişim engeli ile adli ve mali yaptırımlar dahil her türlü yöntemi devreye sokacağız. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. Bu ülkenin idari ve adli kurumlarını hiçe sayanları biz de hiçe sayarız.”

Erdoğan’ın konuşmasını dinleyenler sosyal medyayı en kirli şekilde kullananların esas olarak muhalifler olduğunu düşünür. Bu mecranın genel olarak pek temiz olmadığı gerçeği bir kenara, gerçekler iktidarın herkesten daha başarılı bir şekilde tam da bu pisliğe uygun hareket ettiğini gösteriyor. 

Yeşil top elde patlamıştı

Kısa süre önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, AKP Genel Merkezi tarafından hazırlanan “Sosyal Medya Etik Kuralları”nı tanıtmış ve bu kurallara uyacağını beyan eden kişiler Twitter profillerine "yeşil top" simgesini eklemişti.

AKP, sosyal medyayı kontrol altında tutmayı hedeflerken bu simgeyi kullanan hesapların sosyal medyadan muhalifler başta olmak üzere çok sayıda kişiyi hedef göstermeleri, hakaretlerde ve tehditlerde bulunmaları sebebiyle tepki aldı.

Bir süre önce Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a da profilinde “yeşil top” olan birisi hakarette bulunmuştu!

Yeşil top uygulamasına bu işareti kullanan hesaplar sosyal medyada kadınları, siyasetçileri ve oyuncuları hedef alan hakaret ve cinsel saldırı tehditleriye gündem olunca 10 Haziran’da son verildi.

7 bin kirli hesap kapatıldı 

Sosyal medya platformu Twitter geçtiğimiz günlerde Türkiye'den 7 bin 340 hesabın kapatıldığı ve bunların AK Parti gençlik yapılanmasıyla bağlantılı olduğunu belirtmişti. Söz konusu hesapların şirketin bilgi manipülasyonunu engelleme politikalarını ihlal ettiği gerekçesiyle kapatılmasına karar verildiği açıklandı. Twitter'a göre parti propagandasının yapıldığı bu hesaplar aynı zamanda kripto para bağlantılı spam aktiviteleriyle ilişkili faaliyetler içinde bulunuyordu.

Türkiye'den kapatılan hesaplar arasında hükümeti eleştiren kullanıcıların da bulunduğunu belirten Twitter'ın açıklamasında: "Bu hesaplar, düzenli olarak devlet aktörleri tarafından hack'lenme ve ele geçirme çabalarının hedefi olmuştur" denildi.

Türkiye içerisinde kullanıcıları hedef alan söz konusu şüpheli hesapların bu yılın başında tespit edildiği belirtilmişti.

Kadınları özellikle hedef alıyorlar 

Twitter’ın son hesap kapatma operasyonu "Ak Trol" konusunu yeniden gündeme getirse de konu yeni değil. Daha 2016 yılında İngiliz gazetesi The Guardian, ‘Ak Troller’i mercek altına almış, Türkiye’de gazetecilerin fiziki ve cinsel saldırı tehditleri, hackleme ve linç kampanyalarıyla yıldırılmaya çalışıldığını yazmıştı.

Diken’in aktardığı Guardian haberinde özellikle Esra Albayrak olayıyla gündeme gelen kadınlara dönük hakaretler konusunda da bir ayrıntı yer alıyordu: Bu habere göre online saldırılarda kadın gazeteciler özellikle hedef haline getiriliyor, troller kadınlara cinsiyetçi hakaretlerde bulunmak için yüzlerce hesabı aynı anda kullanıyor.

Haberde, online saldırıları başlatan hesaplara da ayrıca yer verilmişti. İktidara yakın köşe yazarları, editörleri ya da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı şiddetle savunan bazı hesapların saldırıları başlattığına dikkat çeken Guardian, bu hesapların bir hedef seçerek, yüzlerce trolü harekete geçirdiğini kaydetmişti.

Pelikan vakası 

AKP’nin sosyal medyada en kirli yöntemleri kullanarak nasıl siyasi fayda sağlamaya çalıştığını gösteren en iyi örnek 'Pelikancılar’ olarak bilinen, Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi’nin faaliyetleri olabilir.

Bu grup adını Ahmet Davutoğlu’nu Başbakanlık’tan istifa ettirecek süreci başlatan bildirisiyle duyurmuştu. En son gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel’in tutuklanmasından önce bu ekibin çevresinde olduğu bilinen hesaplardan saldırı işaretleri verilmişti.

Gençlik kaybedildi

Sosyal medya tartışması kamuoyundaki kullanılan şekliyle söyleyecek olursak “Z kuşağının siyasete etkileri” üzerine çokça lafın edildiği bir dönemde açılmış oldu. Z Kuşağı diye bir şeyin olup olmadığı, varsa ne anlama geldiğiyle ilgili tartışmayı bir kenara bırakacak olursak önümüzdeki seçimlerde 6 milyona yakın yeni seçmenin oy kullanacağı düşünüldüğünde bunun seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek bir konu olduğu görülüyor.

Kültürel kodlamaları bir kenara bırakıp, bir kaç gün önce yaşanan ve Erdoğan açısından ancak “facia” ya da “komplo” kelimeleriyle anlatılabilecek “gençlerle buluşma” etkinliğine dönersek, gençlik konusunda daha gerçek bir fotoğrafa ulaşırız. YKS sınavından bir gün önce yapılan “gençlikle buluşma” Erdoğan’ın bugün “karşıyız”” dediği YouTube platformunda gerçekleşmiş, bu program “dislike” Türkçeleştirmek gerekirse “beğenmeme” rekoru kırmıştı. Kısa sürede yüzbinlerce genç “oy moy yok” yorumu eşliğinde “dislike” butonuna basmış, durum fark edilince apar topar video yorumlara kapatılmıştı. Ne kuşağı olduğunu boş verelim, ancak buradaki gençlerin kötü yöneticilikle yaz sıcağında ve sağlıksız koşullarda sınava sokulmaya zorlanmalarının yanında, geleceklerine güvenle bakamayışlarına, ailelerinde gördükleri yoksulluğa da tepki gösterdikleri açık.

AKP iktidarının gençliği büyük oranda kaybettiği artık bilinen bir gerçek. Her türlü araştırma buna işaret ediyor. İki gün önce yaşanan olay bunu en sert şekilde teyit etmiş oldu.

Erdoğan’ın bu tabloda “yasakçılığın imajına getireceği olumsuz etkiden” korkarak kaybedeceği bir şey var gibi görünmüyor. Dolayısıyla “klasik” kendi tabanında da aşınmaya başlayan, sorgulanan ahlaki pozisyonunu kuvvetlendirmek adına aile gibi, kadın gibi sorgusuzca destek göreceği “kutsalları” üzerinden bir pozisyon geliştirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Son örnekte de görüldüğü üzere sosyal medyanın da bu konuda hayli malzeme verecek kadar kirli bir alan olduğu açık.