Sorularla yeni doğalgaz keşfi

Karadeniz’deki sondaj faaliyetleri sonucunda keşfedilen doğalgaz rezervi önemli bir büyüklüğe sahip olmakla beraber Türkiye’nin enerji politikalarının eksenini kaydıracak boyutlarda gözükmüyor. Coşkulu açıklamaların ötesinde Karadeniz’deki doğalgaz keşfine soL okurları için mercek tuttuk.

Turgut Yıldız

Karadeniz’de TUNA-I kuyusunda yapılan çalışmalarda bulunan doğalgaz öncelikle AKP kanadında coşkulu açıklamalarla karşılandı.  Ancak propagandif haberlerin sıklığı azaldıkça Türkiye’de doğalgaz arama, çıkarma, ithalat ve ticaret faaliyetleri daha çok sorgulanır hale geldi. AKP’li yılların özelleştirme ve piyasalaştırmaya endeksli enerji politikaları çerçevesinde yükselen arz güvenliği, dışa bağımlılık ve piyasalaşma sorunlarının tam ortasında duran doğalgaz faaliyetlerinde plansızlığın boyutları ortaya serildi.

Türkiye’nin yıllık 45-50 milyar metreküplük doğalgaz tüketimi göz önünde bulundurulduğunda açıklanan rezervin yaklaşık 6-7 yıllık ihtiyaca denk düştüğü hesaplanıyor. Yıllık ne kadar gaz çıkarılabileceği ve bunun ekonomik karşılığı üzerine hükümetin yaptığı fazlasıyla iyimser açıklamalar, AKP’nin bulunan gazın ekonomik getirisinden veya enerji sektöründeki karşılığından çok siyasi getirileryile ilgilendiğine işaret ediyor.

Ne kadar gaz tüketiyoruz? Ne kadar dışa bağımlıyız?

Türkiye yıllık yaklaşık 45-50 milyar metreküp civarında gaz tüketiyor. Her seçimden müjdelenen gaz ve petrol keşiflerine rağmen şimdiye kadar bulunan rezervlerin toplamı 3,5 milyar metreküp civarında. Bu rezervler yıllık ihtiyacın %1’ini bile karşılamıyor. Dolayısıyla tüketilen gazın neredeyse tamamının ithal olduğu söylenebilir. Bu ithalatın yaklaşık dörtte üçü ise Rusya, Azerbaycan ve İran’dan yapılıyor.

Bulunan rezerv ekseni kaydırır mı?

Açıklanan 320 milyar metreküp kesin rezerv değildir. Detaylı etütler sonucu kesin miktar belirlenebilir. Bu rezerv en iyimser tahminlerle yıllık doğalgaz ihtiyacının en fazla %15-18’ini 25-30 yıl karşılayabilir, bu iyimser hesapla yıllık 2 milyar dolar cari açığı kapatacağı tahmin edilebilir. Bu miktar Türkiye’nin Rusya eksenine bağımlılığını kırması için yeterli değil.

Gazı kim, nasıl buldu? Daha önce bulunmuş muydu?

AKP’li yıllarda BP, Petrobras, Exxon, Chevron gibi büyük tekeller tarafından Karadeniz’de kimi derin araştırmalar yapılmasına rağmen, üretime geçebilecek ekonomik değeri olan bir rezerv bulunmadığı açıklandı. TPAO’nun da daha önce yaptığı çalışmalarda ekonomik bir rezerve rastlanmadı. Ancak arkasında kâr güdüsü olan araştırmaların detaylı sonuçlarını elbette bilemiyoruz.

TUNA-I kuyusundaki gaz keşfi ise TPAO’nun sahip olduğu sondaj gemisinin çalışmaları ile bulunmasına rağmen kullanılan yazılım, sondaj personeli ve ekipmanın uluslararası tekellerden hizmet alımı ile sağlandığı biliniyor.

TPAO kendi birikimi ile bu sondajı yapamaz mıydı?

1926’daki petrol yasası ile başlayarak petrol ve doğalgaz için arama, çıkartma, işletme, dağıtım, rafinasyon gibi işlemler TÜPRAŞ, POAŞ, PETKİM, BOTAŞ vb. gibi kurumlarla TPAO bünyesinde bütünleştirilmişti. 12 Eylül darbesi ile yükselen neo-liberal politikalar sonucu önce bu bütüncül yapı dağıtılmış, AKP’li yıllarda enerji politikasının merkezine özelleştirme ve piyasalaştırma yaklaşımının yerleşmesi ile bütüncül yapıdan kopan işletmeler teker teker özelleştirilmiştir.

2017’de ise bakanlar kurulu kararı ile ham petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri kapsamında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na ait sondaj, kuyu tamamlama ve jeofizik faaliyetlerinde kullanılan ekipman ve personel Turkish Petroleum International Company’ye (TPIC) bedelsiz olarak devredilmiştir. Pek çok deneyimli personel emekli edilmiş veya çalışma koşullarının değişmesi ile ayrılığa zorlanmıştır. Neticede TPAO’nun bütüncül birikimi ile sahip olduğu kabiliyet enerji alanındaki özelleştirme ve piyasalaştırma hamleleri ile yok edilmiştir.

Karadeniz’de doğalgaz şimdiye kadar neden bulunamadı?

Türkiye’de jeolojik yapı gereği komşu ülkelerdeki kadar zengin doğalgaz ve petrol rezervleri keşfedilmesi beklenmiyor. Ancak Türkiye'de yeterli düzeyde arama faaliyeti de yapılmadığı bilinen bir gerçek. Doğal kaynaklara ilişkin pek çok faaliyetin özellikle 12 Eylül sonrasında özelleştirilmesi, arama ve rezerv değerlendirme faaliyetlerinde merkezi planlamadan kopuk ve bütüncül kavrayıştan uzak çalışmaların yapılmasına ve toplumun çıkarları yerine faaliyeti gerçekleştiren tekellerin beklenti ve çıkarları doğrultusunda yaklaşımlar sergilenmesine neden olmuştur.

Toplumsal çıkarlar gözetilerek kamucu bir yaklaşımla doğal kaynakların arama ve işletme hakkına sahip şirketlerin faaliyetleri esnasında elde ettikleri jeokimya, jeolojik, jeofizik, sondaj, üretim çalışmalarına vb. ilişkin her türlü veri merkezileştirilmeden ve bütüncül olarak değerlendirilmeden bir sonuca varılamayacağı açıktır.

Karadenizde kimler, ne tür anlaşmalarla gaz çıkarıyor?

Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler yıllardır kendi münhasır ekonomik bölgelerinde uluslararası tekeller ile birlikte gaz araştırmaları yapıyor.

Bulgaristan’da 90’ların başında Texaco tarafından keşfedilen rezervlerde az miktarlarda gaz çıkarılıyor. Kavarna sahasında Petrceltic, Asparuh sahasında Total-Repsol-OMV konsorsiyumu, Silistar sahasında ise Shell faaliyet yürütüyor.

Romanya’da ise Neptün Çukuru diye bilinen sahada OMV ve Exxon şirketleri faaliyet yürütüyor.

Ukrayna kıyılarında devlet şirketi Naftogaz faaliyet yürütüyor. Ayırca Rus şirketi Lukoil’in Karadeniz’deki sahalara olan ilgisi basına yansımıştı.

Bulunan gazdan kimler pay alacak? Türkiye'nin bu konuda anlaşma yapacağı olası tekeller kimlerdir?

Bulunan rezervi TPAO’nun kendi imkanları ile çıkaramayacağı herkesçe biliniyor. Uluslararası yayınlarda AKP hükümetinin uluslararası tekellerin desteğiyle çıkarabilmek için bulunan rezervi yatırımcılar nezdinde “çekici” bir proje haline getirmeye çalıştığına dair pek çok habere rastlamak mümkün. Spekülasyon seviyesindeki haberlerde ise çoğunlukla OMV ve Exxon firmalarının adı geçiyor.

Doğalgaz fiyatları etkilenir mi?

Halihazırda doğalgaz ithalatına yönelik uzun dönemli anlaşmalar dolar üzerinden yapıldığı için kötü giden ekonomi ve yükselen döviz kuru nedeniyle gaz fiyatlarının da yükseldiği bir gerçek. Patronların zararının karşılanması için faturalara yapılan zamlar yetmiyor, üstüne hükümet BOTAŞ üzerinden sübvansiyon yaparak gaz şirketlerinin kârını artırmaya çabalıyor. Bu durum birkaç yıl öncesine kadar en çok kâr eden kuruluşlardan biri olan BOTAŞ’ın zarar etmesine sebep oluyor.

Karadeniz’de bulunan rezervin 2023 yılında kullanılmaya başlamasından önce 2021 yılında bitecek uzun dönemli anlaşmaların nasıl ikame edileceğinin doğalgaz fiyatı üzerinde daha etkili olacağı öngörülüyor. Kısacası yakın vadede yurttaşlara yansıyacak bir sonuç ufukta görünmüyor.