Mevsimlik işçilerin neler yaşadığını aslında bilmeyen yok. En azından ülkemizin emek ve insanlık sorunlarından birinin de "mevsimlik işçiler" olduğunun öyle ya da böyle herkes farkında.
Sorun şu ki, herkes farklı bir yerinden görmeyi tercih ediyor. Birileri onlara "vasıfsız, eğitimsiz maraba, potansiyel terörist" olarak bakmayı tercih ediyor, başka birileri onları sadece "etnik kimlikleriyle" gündeme almayı seçiyor.
Ataması yapılmayan sosyal bilgiler öğretmeninin kaleminden mevsimlik sömürü
Türkiye kapitalizminin vahşet manzaralarının bir parçası olan mevsimlik işçileri, yine bir mevsimlik işçinin kaleminden geçtiğimiz ay okurlarımıza anlatmıştık.
Cihan Ağaya, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan kalkıp Çukurova'ya da uğrayarak, Niğde'ye elma, Konya'ya pancar, Antalya'ya gül, Manisa'ya domates toplamaya giden işsiz insanların kervanını anlatmıştı.
Eskiden kamyon kasalarında, bugünsü minibüslere yatak döşek tepeleme binerek yapılan tehlikeli yolculukla başlayan, kanlı dişleriyle gülerek kendilerini karşılayan toprak sahibinin gösterdiği ahırdan bozma odalarda süren bir hikaye.
İşte bir mevsimlik işçinin, Cihan Ağaya'nın gözünden mevsimlik işçiler: Çukurova'dan Karadeniz'e bir mevsimlik sömürü hikâyesi