Sokakta çalışmaya gönderdikleri işçileri ‘virüs getirir’ diye binaya almıyorlar!

Salgın dolayısıyla kendi korunaklı evlerine veya ofislerine geçen ve işleri oradan yöneten patronlar, dışarıya çalışmaya gönderdikleri işçileri ana binalara ‘virüs getirir’ korkusuyla almıyor.

Patronların Ensesindeyiz

Covid-19 salgınına rağmen işçileri sağlıksız koşullarda kesintisiz çalıştıran, sokağa çıkma yasağı alınan günlerde dahi AKP’den aldıkları “özel izin”le faaliyetlerine devam eden patronlar, fabrikalarda, iş yerlerinde, sokaklarda çalıştırdıkları işçileri, kendi korunaklı "ofislerine" almıyor.

‘Dışarıda çalışanları ana binaya almayın’

Bunun son örneği İzmir’de yaşanırken, kentte sayaç okuma işçisi olarak çalışan bir işçi, salgın koşullarına rağmen sokağa çıkma yasağında bile çalıştırıldıklarını, üstelik de müdürlerin “dışarıda çalışanları içeriye almayın” talimatı nedeniyle ana binaya giremediklerini aktardı.

Sadece iki maske verdiler, günde 500 ev geziyorlar

Gediz Elektrik'in taşeronluğunu yapan Buluş Enerji'de sayaç okuma işini yapan işçiler salgın başladığından beri çalışma saatlerinde herhangi bir değişiklik olmadığını aktarırken, işçilere bugüne kadar sadece iki eldiven ve iki maske verildiği öğrenildi. Verilen iki maske bir günlük mesai için bile yetersizken, işçiler sokağa çıkma yasağının sayaç okumaları kapsamamasına rağmen bu günlerde de çalışmaya zorlandıklarını aktardılar.

Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde açık yer de olmadığından tüm gün aç şekilde çalışmak zoruda kalan işçiler, günde 500’e yakın eve giderken, kendileri için salgın riskinin de büyük olduğunu söyledi.

Patronların hepsi aynı…

İşçileri sokağa, şantiyeye, fabrikaya, marketlere gönderen patronlar, salgın korkusuyla lüks evlerine veya ofislerine çekilirken, işlerini de buradan yürütüyorlar.

Bu isimlerden biri olan Nazif Zorlu, kendisini eve kapattığını, tavsiyelere uyduğunu söylerken, bir yandan da vakalar da görülen fabrikalarında üretime devam kararı almıştı.

Zorlu gibi Demirörenler de kendilerini lüks evlerine kapatırken, sokaklara gönderdikleri gazetecileri, gazete binası önünde kurulan küçücük konteynıra hapsetmiş, binaya girmelerini yasaklamıştı.

Aynı konuda bir diğer çarpıcı gelişme İzmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde yaşanmış, kronik rahatsızlıkları olan emekçilerin izin talebine yanıt verilememiş, emekçilerin taleplerini dile getirmek için gittiği Başhekimlik bölümünün önü bankoyla kapatılmıştı.

İşçiler fabrikalarda, sokaklarda çalışmaya devam ederken, bazı patronlar nasıl çalıştıklarına ilişkin yandaş bir gazeteye şöyle konuşmuştu:

Bülent Eczacıbaşı: Önlemleri en üst düzeyde aldık, gelişmelere bağlı olarak ek tedbirleri de hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda, ben ve üst yönetici arkadaşlarım dahil tüm ofislerimizde evden çalışma uygulamasına geçtik. Üretim tesislerimizde maksimum hijyen şartları için tedbirlerimizi artırdık.

Nazif Zorlu: 15 günden bu yana bakanlığın önerilerini ciddi anlamda dikkate alıyorum. Son birkaç gündür de kendimi eve kapattım. Bunu yapmak benim için bir vatandaşlık görevi. Ülkesini seven herkes bunu yapmalı.

Demet Sabancı: İşi eve taşıdık, evi de eğlenceli bir hale getirdik…. Bağışıklık sistemini güçlü tutmak önemli. Sabah erken saatlerde çocuklarla spor yapıyoruz. Sağlıklı ve doğal besleniyoruz. Sık sık bitki çayı ve bol su tüketiyoruz. Uykumuza özen gösteriyoruz. Uyulması gereken tüm kurallara uyuyoruz.

Nurten Öztürk/ Opet: Eşim Fikret Öztürk'le Sağlık Bakanlığı'nın uyarılarını dikkate alarak öncelikle kendimizi izole ettik. Bu kapsamda çevremizle sosyal teması keserek bir hafta önce Bodrum'daki evimize yerleştik. Çevresiyle görüşme ihtimali olan hiç kimseyle görüşmüyoruz bu süreçte.