Sivas Katliamı AKP ile sürüyor: İzin verdiler, korudular, ‘hayırlı olsun’ dediler, affettiler…

2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta yaşanan katliamın üzerinden tam 27 yıl geçti. Sivas’ta aydınları katleden karanlık, bugün hâlâ iktidarda bulunuyor. İşte o katliamın günümüze uzanan öyküsü.

Haber Merkezi

1 - 4 Temmuz 1993 tarihinde, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından Pir Sultan Abdal etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecekti.

Etkinlik için ülkenin birçok aydını Sivas’ta buluşacak, sergiler, söyleşiler, müzik dinletileri, konferanslar düzenlenecekti.

Etkinlik afişi

Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Behçet Aysan, Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Aziz Nesin, Hasret Gültekin, Asaf Koçal, Edibe Sulari gibi isimler etkinlik için Sivas’ta bulunanlar arasındaydı.

Etkinlik programı

Katliam geliyorum dedi, ülkeyi yönetenler seyretti…

Etkinlikten günler önce Sivas’ta gerici saldırının hazırlıkları gizliden gizliye değil, açık açık yapıldı.

Dönemin Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun da seyirciliği ve desteğiyle kentte saldırı rüzgarları estiriliyordu.

Gerici saldırıların hedefinde Aziz Nesin vardı.

Etkinlikten iki gün önce şeriatçı güruh “Müslüman Kamuoyuna” diye bildiri dağıtarak katliamı işaret ediyordu:

Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:
İslâmın Peygamberi’ni ve kitab’ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.
Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.

İşte gerici gürühun katliam bildirisi

Bu saldırı hazırlığına yerel basın da eşlik ediyor, kente civar illerden saldırgan takviyesi yapılıyordu.

Her şey açıktı, katliam geliyorum dedi ve tek bir önlem alınmadı.

Heykeller parçalandı, ‘şeriat isteriz’ denildi

2 Temmuz’a gelindiğinde ilk hedef Kültür Merkezi oldu.

Cami çıkışınca toplanan gerici güruh, Kültür Merkezi’ndeki etkinliği hedef aldı.

İlk saldırı, saldırganların sayısının görece az olmasının da etkisiyle püskürtüldü.

Ancak şeriatçı güruhun saldırısı bununla sınırlı olmayacaktı. Önce kentteki Pir Sultan Abdal heykelin, sonra da Mustafa Kemal Atatürk heykelini hedef aldılar.

Sıradaki hedefleri Madımak oldu. “Şeriat isteriz” diyorlar, “Yak yak” çağrıları yapıyorlardı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, İçişleri Bakanı olan Mehmet Gazioğlu, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, Sivas Belediye Başkanı da Temel Karamollaoğlu… 

Hepsi seyrediyor, seyretmeyen destek veriyordu.

Oteli korumak için bir avuç polis ve asker gönderildi sadece, oysa Sivas Tugayı’nda tam 6 bin asker vardı.

Olay tutanağı

Altında emniyet müdürlerinin imzası bulunan tutanak katliama nasıl seyirici kalındığının da delili niteliğinde

Onlar seyretti, şeriat isteriz diyen güruh oteli ateşe verdi.

33 aydın, 2 otel görevlisi bu barbar saldırıda yaşamını yitirdi.

Otelin çatı katına çıkan Aziz Nesin, saatler süren saldırının ardından itfaiye merdiveninden aşağı inerken merdivenden aşağı atıldı, linç girişiminden son anda kurtuldu. 

‘Ağır tahrik’, ‘Futbol maçında da bu kadar insan ölüyor’, ‘Çok şükür otel dışındakilere bir şey olmadı’

Sivas Katliamı için uzun uzun anlatım yapmaktan çok daha çarpıcı olan, o vahşi katliamın ardından ülkeyi yönetenlerin yaptıkları açıklamalar olacaktı:

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz. Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.

Başbakan Tansu Çiller: Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi.

İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu: Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.

Dava nasıl sonuçlandı?

Sivas Katliamı Davası, 1994 yılında başladı. O yıl DGM’den çıkan kararda şeriatçı güruh değil Aziz Nesin suçlu ilan edildi, katliama imza atanlara en fazla 15 yıllık bir hapis cezası verildi, üstelik haksız tahrik indirimi bile yapıldı.

Yıllar süren hukuk mücadelesi sonunda 2001 yılında katliamın bazı sanıkları idam cezasına çarptırıldı ama aradan geçen yılların ardından hepsi izini kaybettirdi.

En azından o dönem böyle söylendi. Oysa “kırmızı bültenle” aranıyor dedikleri katliamın bir numaralı sanığı, Temel Karamollaoğlu’nun ısrarla savunduğu Cafer Erçakmak’ın yıllarca Sivas’ta yaşadığı, polis koruması altında olduğu ortaya çıktı.

2012’ye gelindiğinde, yani AKP iktidarında dava “zamanaşımı” gerekçesiyle düşürüldü, dönemin Başbakanı Erdoğan, “hayırlı olsun” açıklaması yaptı.

Aynı Erdoğan, Ocak 2020’de ise katliamın sorumlularından cezaevinde bulunan bir ismi, Ahmet Turan Kılıç’ı af düzenlemesi çıkararak serbest bıraktı.

Sivas’tan bu yana iktidardalar

Sivas’ta aydınları, Alevi yurttaşları hedef alan bu kanlı katliamın üzerinden tam 27 yıl geçti. Türkiye’de açık açık şeriat isteriz diyen gericiler sokağa çıkıyor, 35 kişiyi katlediyor ve ülkeyi yönetenler “çok şükür saldıranlara bir şey olmadı” diyordu.

Türkiye’de ilerici birikime, aydınlanmaya yönelik en açık saldırılarından biri olan bu katliamın ardından mahkemeler “cumhuriyetin hedef alınmadığını” söylüyordu.

Sivas Valiliği'nin olay tutanağı

O mahkemeler, o açıklamalar sonunda Türkiye’nin girdiği rotada artık cumhuriyet tamamen tasfiye edilirken, bugün Sivas’ta aydınları yakan karanlık patron sınıfıyla birlikte iktidarını sürdürüyor.

Her yıl Sivas anmalarında dile getirilen “Sivas’ın hesabı sorulacak” sloganları, bu kanlı ve karanlık düzen sona erdiğinde karşılığını bulmuş olacak…