Şehir Hastaneleri: Skandalın izlerini silmek için uğraşıyorlar

Şehir Hastaneleri, kamu maliyesi açısından da skandal boyutlarına varan çarpıklıklar taşıyordu. Şimdi 'karartma' yöntemleriyle sorunun üzeri örtülüyor.

Eren Karaca

"Kamu Özel İşbirliği Projeleri" deniliyor onlara. KÖİ modeli ile yapılan hastanelerin türlü oyunlarla normalleştirilmesi, aslında en başından bir suç örtme modeliydi. KÖİ yöntemiyle hastane yapmanın en büyük gerekçelerinden biri, İngiltere’deki öncüllerinin de uyguladığı gibi, muhasebeleştirme aşamasında sözleşmelerle devletin altına girdiği borcun kamu borcu olarak değil özel borç olarak gösterilmesiydi. Böylece kamu borcu artmamış gibi görünecek ve ülkenin risklilik oranı yükselmeyecekti.

Borcunu gizleyen devlet modeli!

Yani bir muhasebe hilesi olarak ortaya çıkan KÖİ'ler devletin kamu borçlanması üzerindeki kendi kısıtlamalarının etrafından dolanmanın bir yolu oldu. Enron misali borçlarını bilanço dışı göstererek saklamaya çalışan dev şirketlerin yaratıcı hilelerinin karşılığı kapitalist devletler için de KÖİ'ler oldu. Diğer yandan zaman geçtikçe ve kamu yükü arttıkça Türkiye’nin KÖİ hastane projeleri için de daha farklı suç örtme yollarına gidildi. AKP’nin son moda yaratıcı hilelerinin farkında olmakta fayda var.

Mali tabloları da saklayacaklar

Şehir hastanelerinin Türkiye halkını en başında ne kadarlık bir borç batağına soktuğunu öğrenmemiz mümkün olmadı. Sözde kamu yararına özel sektörle imzalanan sözleşmeler başından beri titizlikle saklandığı için AKP hükümeti halk adına şirketlere ne taahhüt etti bilemiyoruz. Bilebildiğimiz az şeyden biri, Sağlık Bakanlığı bütçesinden şirketlere kira ve hizmet bedeli olarak aylık ne kadar çıktığı idi. Bakanlığın sitesinden erişilebilen mali tablolar içerisindeki fonksiyonel sınıflandırma tablosu, yap-kirala-devret modeli ile yaptırılan hastanelerin, yani şehir hastanelerinin bu zamana kadarki maliyetlerini hesaplamaya izin veriyordu.

Fakat hükümet verdiği bu bilgiyi de fazla gördü. Mecliste gündeme getirilen mali yönetim kanununda değişiklik teklifi fonksiyonel sınıflandırma tablolarını kaldırmak istiyor. Yasa geçerse hastane projelerinde şirketlere ödenen miktarları göremeyeceğiz. Tabii bu yalnızca şehir hastanelerinin değil yol, köprü gibi diğer dev projelerin de maliyetlerini görmemek anlamına geliyor.

Bu maliyet saklama girişimini, bir çeşit suç örtme çabası olarak görmek yerinde olur. 2017’nin son aylarında başlanan ödemeleri gösteren tablo aslında saklanması uygun görülen vahameti ortaya koyuyor: 

Küsuratlara takılmadan sadeleştirirsek, tabloda dikkat çeken ilk nokta 2020’nin ilk 8 ayının 2019’un toplam bedelini aşmış olduğu. Basit bir hesaplama ile yıl sonu bedelinin 7,5 milyarın üstünde olacağı kesin olarak görülüyor. Meclisten geçen 2020 bütçesinde de zaten, bu yıl için şehir hastaneleri projelerine 10,4 milyar TL ödeneceği öngörülüyor. 

Sayıştay raporlarıyla tespit edildi

İnşaatı 7 yıldır bitmeyen Etlik Şehir Hastanesi’ne ne oldu ve ne olacak bilemiyoruz. Yapılanların iç mali tabloları da Sayıştay’ın son raporuna göre oldukça sıkıntılı.

Şu an işleyen hastanelerin bazı alt yüklenicilerinin mali tablolarını hastane idaresine ya düzenli sunmadığı ya da kurallara uygun sunmadığı tespit edildi.

Bedellerdeki bu artışın bir kısmı hastane sayısının artmasından kaynaklanıyor ancak 2018 sonunda toplam 8 hastane varken, 2019 sonunda yalnızca iki hastane eklenerek sayı 10’a çıkmıştı. Aynı aralıkta toplam bedelin iki katına çıkmasında en büyük pay, sözleşmelerin (kuvvetli bir öngörü ile!) dolar üzerinden yapılmış olmasında. Ayrıca, sayıştay raporlarında boy boy gördüğümüz gibi, her hastane projesinin maliyetinin ne kadar farklı olduğunun kanıtı olarak da görülebilir.

Özetle, şu an için elimizde lafta kamu hastanesi olan 12 hastane için özel sektöre şimdiye kadar devlet bütçesinden ne kadar ödendiği bilgisi bulunuyor. Hangi hastane için ne kadar verildiği, 20-25 yıllık borçlanmanın toplamda ne kadar olduğu, imzalanan sözleşmeler üzerinde yapılan revizyonların maliyete nasıl etki ettiğini bilmiyoruz, çünkü adı kamu hastanesi olan projelerin “ticari sırlar” içerdiğini söylüyorlar. Bundan böyle bu sırlara, kamu-özel işbirliği adıyla yapılan şehir hastaneleri için bütçeden çıkan toplam paranın da saklanması eklenecek.

Bir başka örtü: KÖİ hastanelerine şehir hastanesi dedirtmeyecekler

Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemiyle devletin uzun süre kiracı olduğu şehir hastaneleri projeleri 2017 yılında açılmaya başladı. Şimdiye kadar 12 KÖİ şehir hastanesi hizmete girdi: Adana, Mersin, Isparta, Yozgat, Kayseri, Manisa, Elazığ, Ankara Bilkent, Eskişehir, Bursa, İstanbul Başakşehir (Çam ve Sakura), Konya Karatay. KÖİ sözleşmeleri imzalanan ve açılmayı bekleyen 6 hastane daha var.

Ancak şehir hastaneleri sözleşmeleri başlatıldığında bundan daha fazla hastane açma niyeti vardı hükümetin. Hatırlanacağı üzere 2019’un Kasım ayında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bütçe görüşmeleri sırasında bundan sonraki hastanelerin KÖİ yöntemiyle değil genel bütçeden yapılacağını açıkladı.

Genel bütçeden yapılan hastaneler, zaten devlet hastanesiydi. Hayatımıza skandallar şeklinde giren, tüm halkın inşaat şirketlerine dolar üzerinden borçlandığı projeler olan şehir hastaneleri adını şimdi de bildiğimiz devlet hastanelerinde göreceğiz. Bu hamle, şehir hastaneleri projelerinin yarattığı kamu sağlığını hiçe sayma, borç batağına girme, şirketlere sağlanan neredeyse uçsuz bucaksız kıyakları unutturma hamlesi gibi görünüyor.

Aslında daha da ilginç olan, bu unutturma furyası var olan devlet hastanelerinin yeniden açılışlarla adlarının şehir hastanesine dönüştürülmesi ile başlamış olması. Şehir hastanelerine sessiz sedasız bir “statü” yüklendi. Geçen ay İstanbul’un dördüncü şehir hastanesi açıldı diye müjde veren hükümet yayınları, KÖİ sözleşmeleriyle açılan hastanelerin adı değiştirilen hastanelerle farkı yokmuş gibi davrandı.

50 yıllık 'Göztepe SSK'nın şehir hastanesi olarak 'açılışı'

5 Eylül’de Erdoğan’ın katılımıyla ilk etabı açılıp “sağlık üssü” diye reklamı yapılan, 50 yıllık tarihe sahip eski Göztepe Eğitim ve Araştırma hastanesinin yenilenmiş hali.

Şimdiki adı Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi. Açılışta sağlık sisteminin salgın sürecinde bile çökmediğiyle övünen Erdoğan, artan vakalardan halkı sorumlu tutup “insanımız adeta kendisinin katili” demişti.

En son Göztepe Eğitim ve Araştırma hastanesinin adının şehir hastanesi olarak değiştirildiğini öğrendik. Var olan hastaneleri yeniden açılış törenleriyle hizmete sokan Erdoğan, Göztepe’nin yeniden açılışında İstanbul’un dördüncü şehir hastanesi diye müjde verirken, zaten var olan Okmeydanı ve Kartal hastanelerinin yanında, KÖİ projesi olan Başakşehir’i de sıraladı. 

Skandal mega projelerin mevcut devlet hastanelerinin yanında eriyip gideceğini düşünüyor olabilirler. Yaratılan borç eriyecek gibi değil ama şehir hastaneleri ismi ile kurulan negatif bağlantıları reddetmek için küçük bir operasyon denilebilir buna. Bu yeni isimlendirmenin İstanbul’da birikmesi de KÖİ hastanelerinin istenilen hızda ilerlememesinden kaynaklı olabilir. Sancaktepe Şehir Hastanesi ihalesi geçen yıl iptal edilmişti; Başakşehir’den başka İstanbul’a nasip olan bir mega proje olamadı. Tüm bu isim oyunu, kriteri belli olmayan şehir hastanesi statüsü bir suç örtme hamlesinden başka bir şey akla getirmiyor.