Salgında kadın işçi olmak: Eve gelmek ayrı, çıkmak ayrı zor

Tekstilde geçen bir ömür… Çocuk işçilikten başlayıp, genç kadınlığa uzanan, sonra annelikle devam edip, şimdi salgın günlerinde hem kendisi ayakta durmaya hem de ailesine, çocuklarına sahip çıkmaya çalışan bir kadın işçi.

Haber Merkezi

12 yaşında çalışmaya başladım, çocukluğumdan beri hep tekstilde çalıştım. Şimdi 28 yaşındayım, 1 oğlum var,  bu sene anaokuluna başladı. Oğlum 1 yaşındayken tekrar işe başladım.” diye anlatıyor Yeliz, İstanbul Bayrampaşa’da bir tekstil fabrikasında çalışmaya devam ediyor. Evde eşi, oğlu, kayınvalidesi ve eşinin kardeşiyle yaşıyor.

Kadın olunca haftanın 6 günü işte, pazar günleri de evde mesai devam ediyor diyor kendisi için, bir de çocuğunu yeterince görememe, ilgilenememenin getirdiği üzüntü ve özlem. Ama eşinin maaşının yetmeyeceğinin farkında “imkan varken, sağlığımız yerindeyken çalışmam gerek” diyor.

Salgın nedeniyle ücretsiz izne çıkarılmış “aileme virüs bulaştırırım korkuma rağmen,  geçinememe korkusu daha ağır basıyor ve işe gitsem daha iyiydi” diyor.

'Kendine alamayınca koymuyor ama...'

Günde en az 2 saatim yolda geçiyor, zaten geç saatlere kadar çalışıyoruz. Bir de kadın olunca haftanın 6 günü işte, pazar günleri de evde mesai oluyor benim için. İşten eve gelmek ayrı zor, evden iş için çıkmak ayrı zor oluyor. Taciz korkusu, eve yetişme derdi derken bir de yaşadığım mahallede kadının çalışmasına da bakış açısı iyi değil. Bir de çocukla sadece haftada bir gün beraber vakit geçirebilmek çok dokunuyor insana. İşe gitmeyeyim, çocuğumla ilgileneyim, her gün büyüdüğünü göreyim, beraber bir şeyler yapalım istiyorum ama olmuyor. İstekleri oluyor, belki bardağı doldurmayacak kadar küçük istekler ama hem anne hem de baba için çocuğunun istediği bir şeyi alamamak çok yıkıyor insanı. Kendine alamayınca koymuyor fazla ama evladının gözü kalınca içine oturuyor. Sabahları işe giderken arkamdan ağlayıp anne gitme dese de onun için ve benim için en iyisi bu. Hem eşimin tek maaşı ne kadar yetecek ki, geçim kaygısı bize işe sürüklüyor. Elimizde imkan varken, sağlığımız yerindeyken çalışmam gerek. Şimdi bir de salgın var…

"Bir süre salgın koşullarında çalışmaya devam ettik. Konfeksiyon bölümünü 1.5 ay kadar önce ücretsiz izne çıkardılar. Bizim için de kısa çalışma ödeneğine başvuracağız diyorlardı ama hala belli değil ne yaptıkları, bilgi de alamıyoruz.

'Önlemler yeterli değil'

“Bazı önlemler alındı. Vaka sayıları iyice artmaya başladığı zaman, işyerine giriş çıkışta parmağımızı makinaya okutmamaya başladık. Sabahları herkesin ateşini ölçtüler, sadece yemekhaneye ve güvenlik bölümüne dezenfektan koydular, tuvalet kapıları, merdivenleri çamaşır suyu ve sirke ile temizlettiler. Bu önlemleri yeterli bulmuyorum, maske vermediler, trikoda bir remayözde karşılıklı iki kişi çalışıyoruz ve ikimizin de el teması aynı yere oluyor, sosyal mesafeyi korumak mümkün değil. Bu önlemler başka yerler için bir çözüm olur mu bilmem ama benim için önlem değildi. Toplu taşımayla işe gidiyorum ve karşımdaki kişiyle dip dibe temas kuruyorum, ne oldu şimdi?

'Çaresizlik hissediyorum'

Çaresizlik hissediyorum, ne kadar tehlikeli olsa da işe gitmek zorundasın. Evinin masrafını, borçlarını, çocuğun ihtiyaçlarını düşünüp çalışmam lazım diyorum ama kesinlikle virüsün bulaşmaması lazım diyorum,  çocuğuma, eşime bulaştırmayım diyorum. Şu an ücretsiz izindeyim, sağlık açısından korkum daha az tabi ama bu sefer de geçim derdi düşündürüyor. Bu şekilde ne kadar devam edebiliriz bilmiyorum, işe başladığımda şu an için tek beklentim virüsü aileme bulaştırmamak… Eşim de ben de asgari ücretle çalışıyoruz. Tam zorluk döneminden yeni çıkmıştık, borçları kapatıyorduk derken ücretsiz izne çıkarıldım, umarım yine aynı duruma girmeyiz.

Bu kadar ciddi bir salgın varken patronlar bizimle resmen dalga geçiyor. Önlem aldık diyorlar ama işe gidip gelmeye devam ettikçe önlemlerin hepsi boşa çıkıyor, zaten aldıkları önlemler de gerçekten işe yarar bir şey değil. Ben şu an ücretsiz izindeyim ama salgına rağmen, aileme virüs bulaştırırım korkuma rağmen,  geçinememe korkusu daha ağır basıyor ve işe gitsem daha iyiydi diyorum. Bize bu iki korku arasından başka seçenek vermedikleri için evde kal demek bizimle dalga geçmekten başka bir şey değil.

'Eskisi gibi davranamıyorlar, dediğim dedik tarzlarını yıktık'

25 yıllık işçi Melek, 15’inden beri çalışıyor. Deri, yemek, temizlik vs sektörlerde çalıştıktan sonra en son testinde bulmuş kendini. Üsüne bir de direniş tecrübesi yaşamış o kadar yıldan sonra! Patronların Ensesindeyiz ile tanışmasını, verdikleri mücadeleyi ve bu mücadelenin hem kendi hayatını hem de sanayii bölgesinin havasını nasıl değiştirdiğini şöyle anlatıyor:

İzmir Çiğli’de SIMO Tekstil’de çalışıyorken işten atılmıştık, patron bir mesai sonu bizleri topladı ve fabrikayı kapatacağını söyledi. Maaşlarımızı, tazminatlarımızı, izin ücretlerimizi ve fazla mesai ücretlerimizi alamamıştık. Patron bunları ödemeyeceğini söylemişti. Haklarımızı nasıl alabiliriz diye bir arayışa girmiştik. Zara, M&S, Esprit, FF gibi markaların ürünlerini dikiyorduk, SUN Tekstil’e iş yapıyorduk. Bunlara ulaşmaya çalıştık, durumumuzu anlatmak istedik ama bizi muhatap almadılar. Umudumuzu yitirmeye başlamıştık, bir doktor arkadaşımız Patronların Ensesindeyiz Ağı’na yönlendirdi bizi tanışmamız bu şekilde oldu. Sonrasında komitemizi oluşturduk ve fabrikanın kapısına direniş çadırımızı kurduk. 32 gün boyunca fabrikanın önündeydik. Direnişimizin sonucunda haklarımızın önemli bölümünü kazandık. Patronların Ensesindeyiz ağı ile birlikte mücadeleyi öğrendik, haklarımızı ancak mücadele edersek ve birlik olursak alabileceğimizi öğrendik. Dayanışmayı öğrendik.

Direnişin sonunda boyun eğmemeyi, hakkımızı sonuna kadar savunabileceğimizi öğrendik. Birlik olduğumuzda bir şeylerin değişebileceğini öğrendik. Çiğli AOSB’de herkes her şeyi duyar. Bizim direnişimiz de tüm tekstil patronları tarafından duyuldu. Şu anda eskisi gibi davranamıyorlar bizlere, dediğim dedik tarzlarını yıktık. En önemli kazanım direnişe katılan işçi arkadaşlarımız artık ses çıkarıyor. Mesela pandemi sürecinde fabrikada 10-15 gün izin verildi, direnişe katılan arkadaşlarımızın öncülük ettiği bir grup işçi en az 1 ay boyunca işe gelmeyeceklerini belirttiler ve işbaşı yapmadılar. Direnişten önce bunları hayal bile edemezdim. Kendimin bile bu kadar dirençli olabileceğini sanmıyordum. Galiba örgütlü mücadele insanın hayatını böyle değiştiriyor. Patronlara böyle geri adım attırıyor.

Kapitalizmin bu sorunu çözemeyeceğini biliyordum, faturayı biz işçilere ve halka çıkaracaklarını da. Yeni zamlar, milyonların işsizliği bunlar zaten yaşadığımız krize ek olacak. Tekstile özgü bir krizin geleceği de aşikar gibi. Buna karşı yapılabilecek en önemli şey örgütlenmek diye düşünüyorum.