Salgın tehlikesinin öteki yüzü: Türkiye’yi çöplüğe çevirdiler, risk çok büyük

2019 yılında İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerden binlerce ton atık ithal eden Türkiye, salgın koşullarında çok daha büyük bir risk altında. ÇMO İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, ‘Salgının bu derece yoğun yaşandığı süreçte özellikle atıklar yolu ile oluşan risk çok büyük.’ dedi.

Ali Ufuk Arikan

2019 yılında yurt dışından 11,4 milyon ton atık ithal eden Türkiye, adeta çöplüğe çevrilmiş durumda.

Salgın günlerinde atık ithalatının devam edip etmediği büyük soru işaretiyken, konuya ilişkin daha önce kapsamlı çalışmalara ve uyarılara imza atan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, soL'a açıklamalarda bulundu.

Türkiye henüz kendi atıklarıyla baş edemeyen bir ülkeyken İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya gibi ülkelerden atık ithalatı yaptığını söyleyen Kınay, "Salgının bu derece yoğun yaşandığı süreçte özellikle atıklar yolu ile oluşan risk çok büyüktür” diyor.

Türkiye'deki 8 milyon ton plastiğin sadece 384 bin tonu toplanıyor

Tüketim alışkanlıkları doğrultusunda giderek artan miktarlarda oluşan atıkların ve oluşturduğu çevre kirliliğinin yaşamlarımızı, sağlığımızı tehdit eden önemli bir problem olduğunu belirterek sözlerine başlayan Kınay, “Kirlenmiş alanların çevresel rehabilitasyonu, atıkların bertarafı konusunda yaşanan sıkıntılar ve çevresel maliyetler de işin ekonomik boyutu olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

Yapılan çalışmalara göre; Türkiye’de farklı sektörlerde toplam 8 milyon 612 bin ton plastik tüketildiğini, 1 milyon 800 bin ton plastik ambalajın piyasaya sürüldüğünü ve bunun sadece 384 bin tonunun toplandığını vurgulayan Kınay, bu noktada oluşan atıkların büyük kısmının kontrolsüz koşullarda doğaya bırakıldığını ifade etti.

Hem çevre hem de ekonomik zararları var

Kaynak olarak değerlendirilmesi gereken atıkların kontrolsüz biçimde doğaya bırakılmasının; toprak, su ve hava kirliliğine yol açtığını, içeriklerindeki kimyasal ve tehlikeli maddelerin doğal ortama karışması ile yaşam döngüsü içerisinde canlılar üzerinde olumsuz etkiler yarattığını vurgulayan Kınay, “Yarattığı çevre kirliliği ve halk sağlığı probleminin yanı sıra; çöp değil kaynak olarak değerlendirilmesi gereken atıkların kontrolsüz atılması ile önemli bir ekonomik değeri olan kaynağı da heba etmiş oluyoruz.” diye konuştu.

Bu noktada; hammadde olarak kullanılabilecek atık kaynağı yerine; ilave maliyet ile yeni kaynak kullanımı yoluna gidildiğini belirten Kınay şöyle konuştu:

"Aynı zamanda atıklar ile kirlenmiş hava, su ve toprağı sağlıklı kullanabilmek adına ilave arıtma ve rehabilitasyon gibi çevresel maliyetler ile karşı karşıya kalıyoruz.. Bu da ekonomik bir yük olarak karşımıza çıkıyor.

Atık Yönetimi süreçlerini gerçekleştiremeyen ülkemizde; evlerimizde oluşan çöpleri sağlıklı toplayamıyor, değerli bir ekonomik kaynak olan çöpü kullanamadığımız gibi, oluşan atıklar kontrolsüz biçimde çevreyi kirletirken, hammadde olarak dışarıdan atık ithal etmemiz de çok büyük bir çelişki..."

11,4 milyon ton atık ithal ettik

2019 yılında Türkiye’nin 11,4 milyon ton atık ile  AB'den en çok atık ithal eden ülke olduğunu, Türkiye’yi 2,9 milyon ton atık ile Hindistan’ın takip ettiğini vurgulayan Kınay, “Bu atıklara ait denetim süreçlerinin  nasıl işlediği, atık olarak gelen malzemenin ne olduğu, neler içerdiği, hangi yöntemlerle nereye gittiği, nasıl kullanıldığı, tehlikelilik süreci ile ilgili verilere sahip değiliz.” diye konuştu.

‘Ülkemizin atık çöplüğü olarak değerlendirilmesi acı bir boyut…'

Mevzuata göre; her türlü denetimi yapılmış, çevre ve insan sağlığı için risk oluşturmayacak önlemler alınmış, tehlikesiz nitelikteki atıkların ithalatının ilgili denetim süreçleri ile mümkün olduğunu, ancak bu sürecin sağlıklı işlediğinin söylenemeyeceğini dile getiren Kınay şöyle konuştu:

"Bu noktada İzmir Gaziemir’de yıllardı kentin ortasında bekleyen ve ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkları unutmak mümkün değil, benzer şekilde Aliağa’ya sökülmek üzere gelen ve mevzuatlara göre atıklarından arındırılmış olması gerekirken, taşıdıkları asbest ve diğer atıkları ile sökülen ve söküm tamamlandıktan sonra mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilen KUITO ve ETHAN Gemileri örneklerinde de yaşadığımız gibi bu ve buna benzer diğer örnekleri değerlendirdiğimizde yapılan uygulamalar ile ülkemizin atık çöplüğü olarak değerlendirilmesi de acı bir boyut.

Ülkemizde yıllardır zorunlu olan Atık Mevzuat kapsamında atıkların kaynağında ayrı toplanması ve bertarafı sürecinde evlerimizde oluşan atıkların ayrılması noktasında yaşanan problemler, altyapı eksikliklerinin giderilmemiş olması, evsel ve endüstriyel atıkların ayrıştırılması, toplanması, geri kazanımı ve bertarafı noktasında sorumlu idarelerin gerekliliklerini yerine getirmiyor olmaları noktasında gerekli uygulama ve denetim süreçleri yürütülmediği sürece Atık Yönetimi ve sağlıklı bir çevrede yaşam sürecinden söz etmek maalesef mümkün olmamaktadır. Atık Yönetimi sisteminin diğer bileşenleri ile birlikte sağlıklı uygulanabilirse, bu noktada da atığı üreten, yöneten her bileşene sorumluluklarını yerine getirmesi ile başarılı olacaktır."

'Atık konusu salgın günlerinde çok daha büyük öneme sahip'

"Virüs salgını nedeni ile çevre sağlığı ve kişisel hijyene yönelik hassasiyetin ve zorunluluğun arttığı bu dönemde Atık Yönetimi bu sürecin de en önemli parçalarından birisidir.” diyen Kınay, “Ülkemizde virüs öncesi koşullarda dahi atık yönetimi sürecinde yaşanan eksiklik ve aksaklıklar, sokak toplayıcıları tarafından sağlıksız koşullarda yürütülen geri kazanılabilir atıkların toplanması süreci, atık ithalatının yarattığı çevresel ve yaşamsal riskler, içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda çok daha büyük öneme ve doğru ve etkin yönetim zorunluluğuna sahiptir.” diye konuştu.

'Atıklar yoluyla risk çok büyük'

Türkiye henüz kendi atıklarıyla baş edemeyen bir ülkeyken İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya gibi ülkelerden atık ithalatı yaptığını söyleyen Kınay, "Salgının bu derece yoğun yaşandığı süreçte özellikle atıklar yolu ile oluşan risk çok büyüktür.” dedi.

'Her türden atık ithalatı durdurulmalıdır'

Kınay sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Atık Yönetimi süreci, Atık İthalatının çevre ve halk sağlığı açısından yarattığı, yaratacağı risklere ilişkin görüşlerimiz ilgili İdareler ve kamuoyu ile sıklıkla paylaşılmıştır. Ülkemize her türden atık, artık ve hurda ithalatı durdurulmalıdır.

2019 Aralık ayında Çin'in Wuhan kentinde ilk kez ortaya çıkan koronavirüs salgını tüm dünyaya yayılmaya devam ederken, salgın ile birlikte olağanüstü koşullarda oluşmuş ve salgının yayılma riskine karşılık mevcut atık yönetimi sürecinde de ilave düzenleme ve tedbirler alınması gerekmektedir.

Ülkemizde; İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya gibi ülkelerden atık ithalatı yapılmaktadır. “Covid-19” salgınının en çok etkilediği ülkelerin başında, İspanya, İtalya, İngiltere, Fransa ve ABD gelmektedir. Atık ithalatı acilen durdurulmalı, yurtdışından ülkemize gelen atıklar ve hurdalar ile oluşacak riskler bertaraf edilmelidir.

Limanlarda alınan evsel atıklar da tıbbi atık olarak değerlendirilmeli.

Dünya Sağlık Örgütü Covid-19'u pandemi(salgın) kategorisine almıştır bu nedenle limanlarda gemilerden alınan evsel atıkların salgın dönemi boyunca tıbbi atık olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı pandemi sürecinde Atık Yönetimine ilişkin genelgeler yayınladı. Bu kapsamda; Limanlarda Gemilerden Atık Alınması ve atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümlerine göre atıkların toplanması ve bertaraf süreçlerine ilişkin ilave tedbirler getirdi. Ancak limanlarda ticarete ilişkin süreçlere ve atık ithalatına ilişkin bir açıklama henüz yayınlanmadı.

Bu durumda söz konusu sürecin acilen durdurulması ve kamuoyunun da süreçler ile ilgili şeffaf biçimde bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.

'Tehlikenin boyutu bir kez da ortaya çıktı'

Yaşanan salgın Çevre Yönetimi ve halk sağlığı ilişkisinin önemini ortaya koymuştur. Bu noktada evde kalmaya çalıştığımız bu süreçte salgın riski kontrol altına alınmaya çalışılırken; ithal atıklar ile ülkemize gelen çevresel risklerin ve tehlikenin boyutu bir kez daha önem kazanmıştır.

Atık Yönetiminde temel süreç; atığı tüm bileşenleri ile kaynağında doğru toplamak, kendi atığımızı yönetebilmek ve kaynak olarak değerlendirmektir. Bu noktada Planlama ve Denetim en önemli bileşendir. Atık Yönetiminin uzman meslek disiplini olan Çevre Mühendislerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Yerel Yönetimlerde istihdam koşullarına baktığımızda çok az sayıda personel ile bu sürecin yönetilmeye çalışıldığını ancak başarılı olmadığımızı yaşanan örnekler ile görmekteyiz.