Sağlık sorunu olan akademisyen sunduğu raporlara rağmen 'Kod 29'la işten çıkarıldı!

İstinye Üniversitesi'nde çalışan astım hastası akademisyen Dere, sunduğu sağlık raporlarına rağmen evden çalışma talebi kabul edilmeyerek Kod 29 ile işten çıkarıldığını belirtti.

Patronların Ensesindeyiz

İstinye Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nda Öğretim Görevlisi olarak çalışan astım hastası Gülçiçek Dere Kod 29’la işten çıkarıldı.

Patronların Ensesindeyiz Ağı’na ulaşan akademisyen, üniversitede çalıştığı dönemde Covid-19 testinin pozitif çıktığını, kendisinin astım hastası olduğunu ve hastaneden rapor aldığını belirtti.

Yıllardır süregelen Alerjik Rinit hastalığının olduğunu, Covid’in de tetiklemesiyle, astım hastalığına dönüştüğünü belirten Dere, aldığı hekim raporlarını üniversiteye iletmesine rağmen uzaktan çalışma talebinin kabul edilmediğini ve Kod 29 (ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesih) ile işten çıkarıldığını belirtti.

Patronların Ensesindeyiz Ağı'nın işten çıkarılan akademisyenle yaptığı söyleşiyi aktarıyoruz:

Hoş geldiniz. Önce sizi tanıyarak başlayalım.

Merhaba, ben Gülçiçek Dere. 2010 yılında Fizik lisans bitirdim. 2014 yılında Fizik mühendisliğinde Nükleer Fizik yüksek lisansını tamamladım. 2016 yılında Elektrik Elektronik Mühendisliği Doktora programını, ders dönemini tamamladıktan sonra bırakıp, aynı yıl Yeditepe üniversitesi Biyoteknoloji doktora programına başladım. Şu an tezimin son aşamalarındayım. 2013 yılından bu yana akademisyen olarak çalışıyorum. 1 yıl Araştırma Görevlisi olarak çalıştıktan sonra Öğretim Görevlisi olarak devam ettim. Son olarak da İstinye Üniversitesinde 16 Eylül 2019 tarihinde çalışmaya başladım. Ta ki 16 Şubat 2021 tarihine kadar.

Pandemi ile birçok iş yerinde, emekçiler hak gasplarıyla, sorunlarla karşılaştılar. Siz çalıştığınız kurumda neler yaşadınız?

Mart ayında evden çalışmaya geçtiğimiz pandemi sürecinden sonra YKS sonuçları açıklanacağı tarihlerde üniversitelere tekrar dönüş yapıldı. Tanıtım dönemi esnasında, özellikle de masa görevlerinde, bir masada iki kişi görevlendirilmemiz sebebiyle, sosyal mesafe gibi elzem kurallara uyamadık. Aramızdan bir hocamız corona virüsü kapmış fakat bunun bilgisi bize yazılı ya da sözlü olarak verilmedi. Sanıyorum burada ‘tanıtım dönemi etkilenmesin’ gibi bir motivasyon sebebi ile durum bizden gizlendi.

Ben Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunda çalışıyordum, fakültelerden 1-2 vaka duyduk fakat yönetim tarafından ‘dışarıdan kapmıştır’ gibi söylemlerle göz ardı edildi. Bu süreçte tüm üniversitenin katılması zorunlu (imza alınan) genel toplantılar yapıldı.

Çalıştığım Güney Kampüste toplantı odası olarak da kullandığımız, girişinde bulunan çay ocağı bulunan yerde çalışan görevli ablamızın Covid pozitif olduğu bilgisi müdür tarafından sözlü olarak bildirildi. Fakat yazılı hiçbir ortamda bu konu geçmedi. Birkaç gün sonra, 13 Ağustos günü kampüste çalışıyor iken birden fenalaştım ve üniversitenin hastanesine gittim. Hekim, Covid temaslı olup olmadığımı sorduktan sonra tomografi istedi. Tomografide Covid bulgusu tespit edildiğini söyleyip Covid pozitif tanısıyla, ilgili ilaçları verip beni eve gönderdi. Henüz hastanedeyken, çalışma arkadaşlarımın önlem alması için Yüksekokul WhatsApp grubuna durumumu yazdım.

Benden sonra artarda gelen günlerde 4 iş arkadaşım daha Covid pozitif tanısıyla eve gönderildi. Çaycı ablamızın virüsü eşinden kapmış olabileceği söyleniyordu fakat durumu bizden gizlenen bir hocamızın bu virüsü bulaştırmış olabileceğini öğrendim.

Bu bilgilerin bizden gizlenmesi, kurumun sağlığımız için gerekli önlemleri aldığı konusunda güvenimi sarstı. İleri derecede KOAH olan annem ve kendim için endişelenmeye başladım.

Covid tedavim tamamlandıktan sonra hâlâ şikayetlerim bitmediği için tekrar üniversite hastanesine gittim. Hekimlerden aldığım geri bildirim beni tatmin etmediği için başka bir hastanede yeniden muayene oldum. Yıllardır süregelen Alerjik Rinit hastalığımın, Covid’inde tetiklemesiyle, astım hastalığına dönüştüğünü öğrendim. Gittiğim hastaneden iş yerine vermek üzere üç hekimli heyet raporu aldım. Ve hemen müdürlüğe ek ile bir mail gönderdim.

Rektörlükten gelen kararın da ekli olduğu mailde, devamdan muaf olma koşullarını sağladığımı yazarak raporumu sundum. Fakat müdürden, kabul olmayacağı şeklinde bir geri dönüş aldım. Hastalığıma inanmadıklarını düşünerek, hemen ertesi gün üniversite hastanesine gidip aynı test ve tetkiklerden geçtim ve bana tekrar astım tanısı kondu. Hekim, pandemi sebebiyle heyet raporu vermediklerini ama kendisinin rapor yazabileceğini söyleyip, içerisinde ‘’evden çalışması tavsiye edilir’’ cümlesi de olan bir rapor yazdı.

Evden çalışmak için 3 hekimli heyet raporumu ve üniversite hastanesinden aldığım uzman hekim raporunu da ekleyerek bir dilekçe yazdım. Hem elden teslim ettim hem de mail olarak gönderdim.

Mailimde toplantı ya da imzamı gerektiren elzem durumlar dışında evden çalışmamın kendi sağlığım ve annemin sağlığı için önemli olduğunu belirttim.

Kurum bunu kabul etti mi? Tutumları ne oldu?

Gönderdiğim dilekçe, sebep belirtilmeksizin sadece ‘’talebi uygun görülmemiştir’’ yazan bir yazıyla reddedildi.

Bu noktadan sonra sorgulamaya başladım. Rektörlüğün, gönderdiği karara bile söz konusu ben olduğumda uymamasını şahsıma yapılan bir mobbing olarak algıladığımı ifade ettim. Kendi sağlığımı ve ileri derece KOAH hastası olan annemin sağlığını riske atmamak için gerekli önlemleri almam gerektiğini, kurumun bizim için bu önlemleri almadığını 30 kişi de 6 kişinin okuldan Covid kaptığını ve kurumun bizi, sıra ona gelene kadar çalıştırmaya devam ettiğini yazdığım bir mail ile gönderdim.

Maile yüksekokul müdürü, gerekli önlemleri aldıkları konusunda ısrarlı bir cevap verdi.

Sözlü iletişimde müdür, benim evden çalışmamın diğer iş arkadaşlarıma haksızlık olduğunu ifade etti. Ben de hem sağlığımı riske atmamak hem de orta yolu bulabilmek için ‘’az geleyim az maaş verin’’ diyerek part-time çalışmaya geçmek için dilekçe yazdım. Fakat bu dilekçem de reddedildi.

Elimden gelen her şeyi yaptığım, tüm taleplerimi açıklamaları ile birlikte sunduğum halde aldığım ret cevaplarından sonra artık "sizden izin istemiyorum durum bildiriyorum işleme koymak ya da koymamak sizin takdiriniz" gibi sözlü bir ifadeyle, maillerde belirttiğim elzem durumlar dışında, okula gitmedim.

Çok geçmeden YÖK artık evden çalışmaya geçmemizi bildirdi. Evlere geçtiğimiz dönemde kurum, toplamda 8 gün işe gitmediğim iddiasıyla hakkımda disiplin soruşturması başlattı. Disiplin soruşturmasına sözlü değil yazılı olarak cevap verdim. Gitmediğimi iddia ettikleri 8 günün 3 günü kampüste olduğumu, diğer günlerde de evden çalıştığımı belgelerle ispatladım.

Ekim ayında başlatılan soruşturma aylarca sonuçlandırılmadı. Sürekli bir mobbing unsuru olarak bana karşı kullanıldı. Bu süreçte hiç yaşanmaması gereken ve başka hiçbir yerde yaşandığı duyulmayan bazı tatsız olaylar da yaşadım.

Bir gün kütüphaneden, derslerimde kaynak kitap olarak kullanmak üzere aldığım 3 adet ders kitabının gecikme ücreti olarak, o gün için, 1152 TL ücret ödemem gerektiği konusunda arandım. Derslerimiz için hazırladığımız Syllabus’larda bu kitapları ‘Ders Kaynak Kitapları’ arasında yazdığımı ve bu talebin mantıksız olduğunu söyledim. Çok şaşırdım çünkü daha önce hiç böyle bir olaya rastlamadım. Rastlayacağımı da düşünmezdim. Diğer tüm üniversitelerdeki arkadaşlarıma sordum böyle bir olayı yaşayan ve hatta duyan bile olmamış.

Kütüphane müdürüne mail attım fakat (bilgi kısmına rektörü, Genel Sekreteri müdürü de ekleyerek) bu parayı ödemem gerektiği konusunda ısrarcı oldu.

Durumu, önerisini almak üzere bağlı olduğum yüksekokulun müdürüne bildirdim fakat o da bu ödemeyi yapmam gerektiğini söyledi ve ben de bu sorunu kurum içerisinde çözemediğim için üzüntü duyduğumu belirterek kurum dışına taşımak zorunda olduğumu bildirdim. Cimer şikayet kaydı oluşturdum. Bu kaydı yüksekokul müdürüne bildirdim.

Bu süreçte bana karşı, yazılı ve sözlü olarak, tavır ve üslup değişmeye başladı. Bu tavır ve üsluptan rahatsız olduğum için birkaç ay önce müdüre gidip, mobbingden bıktığımı ve böyle bir kurumda benim de artık çalışmak istemediğimi, sözleşmeyi karşılıklı feshetmeyi sözlü olarak önerdim. Yeni dönem dersleri üzerime atandığı için en az 1 dönem daha çalışmaya devam edeceğimi düşündüm ben. Müdür bu durumu genel sekretere soracağını söyledi fakat hiçbir geri bildirim alamadım.

Geçen ay öğrencilerin staj defterlerini almak için okula gittiğimde girişte kurum kimliğimi gösterdim, ismimi verdim. Sekreter, öğrencim çok olduğu için bir klasör halinde verdi staj dosyalarını. Okuldan çıkarken güvenlik beni durdurup klasörün içerisinde ne olduğunu sordu. Staj dosyaları olduğunu söyledim fakat klasörü açıp içine bakmak istediler. Klasörü açtım ve içindekilerin fotoğraflarını çektiler.

Dönem başladı, dersler üzerimize atandı ve ben ilk ders haftasında ilk dersimi yaptıktan 2 gün sonra, 16 Şubat 2021 tarihinde çarşamba günü saat 14:00’da daha önce hiçbir bilgi verilmeden bir mail aldım. Mail, iş akdimin sona erdiğini ve fesih yazısının ekte olduğunu bildiriyordu.

Ardından saat 15:11’de bağlı olduğum Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulundan disiplin soruşturması sonucu geldi ve ‘Kınama’ olduğu yazıyordu.

Saat 15:21’de SGK’dan işten çıkış hakkında mesaj geldi. Mesajda ‘’kod 29 ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesih’’ yazıyordu.

Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Avukatım kınama cezasına itiraz dilekçesi yazdı. Açıkçası pek bir sonuç alabileceğimizi düşünmüyoruz buradan. Fakat konuyu yargıya taşımayı düşünüyoruz. Umarım hakkımı alabilirim ve yapılan bu haksızlık giderilir. Pandemi sürecinde başka sebeple işten çıkarılamıyorsa eğer, bu kod girilmek zorunda ise, çalışanın böyle bir eylemine karşılık bu yapılmalı. 5 gün mesaiye gitmediğim fakat evden çalıştığımı belgelediğim durumda yine de devamsızlık sebebiyle işime son verilmesi, tek başına da yanlış bir karar olacak iken üstüne Kınama ve kod 29 gibi karalamaya yönelik, kötü niyetin göstergesi olan yaptırımlar, beni ziyadesiyle mağdur etmiştir. Bu yanlışın düzelmesi için elimden geleni yapacağım.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İşverenlerin pandemi sürecinde başka sebeple işten çıkaramayacağı insanlara aslı olmadan kod 29 vermesi asıl işverenin ahlak ve iyi niyet kuralına uymayan davranışı olarak nitelendirilebilir. Ve bence işverene ispat yükümlülüğü getirilmeli. Ve benim gibi bu kodla mağdur edilen insanların mağduriyetleri hukuk sistemini meşgul etmeden bireysel başvuru ile giderilmeli. Ve ilgili kurumlar ceza almalı. İnsanları etiketlemek bu kadar kolay olmamalı ve bir bedeli olmalı diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.