Sağcı senatör Cotton: Kölelik zorunlu bir kötülüktü

Arkansaslı Cumhuriyetçi senatör Tom Cotton, milyonlarca Afrikalının Amerika’da köle olarak çalıştırılmasını, Amerika Birleşik Devletleri’nin üzerinde kurulduğu zorunlu bir kötülük olarak niteledi.

Dış Haberler

Sağcı çıkışlarıyla geçtiğimiz dönemde adından daha fazla söz ettirmeye başlayan ve 2024 seçimleri için olası başkan adayları arasında ismi geçen Tom Cotton, Pazar günü Arkansas Democrat-Gazette’ye verdiği mülakatta, köleliğin zorunlu bir kötülük olduğunu savundu.

Cotton, mülakatında The New York Gazetesi tarafından başlatılan ve okullarda kölelik tarihinin doğru bir şekilde öğretilmesini hedefleyen 1619 Projesi çerçevesinde federal kaynakların kullanılmasını yasaklamayı amaçlayan yasa tasarısını anlattı.

Amerika kıtasına ilk kez kölelerin getirildiği yıl olan 1619 isimi taşıyan projenin olgusal ve tarihsel olarak hatalı olduğunu ileri süren Cotton, proje çerçevesinde Amerika’nın kökleri itibarıyla sistematik olarak ırkçı ve tedavi edilemez bir ülke şeklinde resmedildiğini söyledi.

‘‘Bunu bütünüyle reddediyorum. Amerika bütün insanların eşit yaratıldığı ilkesi üzerine kurulmuş büyük ve soylu bir ülkedir. Bu vaadi yaşatmak için her zaman mücadele ettik, ama hiçbir ülke buna ulaşmak konusunda bizden daha fazlasını yapmadı'' diye konuşan Cotton, Kurucu Babaların da söylediği gibi köleliğin Birlik’in üzerinde kurulduğu zorunlu kötülük olduğunu iddia etti. 

1619 Projesi için kaleme aldığı tanıtım yazısıyla bu yılki Pulitzer Ödülü’nün kazanan Nikole Hannah-Jones ise, Cotton’ın açıklamaları üzerine bir tweet atarak ‘‘Eğer tecavüzün, işkencenin ve insanların kâr için alınıp satılmasının yasal olduğu miras bırakılabilir, diğer kuşaklara teşmil edilebilir, kalıcı, ırk temelli kölelik Tom Cotton’ın dediği gibi zorunlu bir kötülükse, o zaman amaca giden her yol mubahtır anlayışıyla meşrulaştırılamayacak hiçbir şey gelmiyor aklıma’’ yorumunda bulundu. 

Haziran ayında Tom Cotton, The New York Times gazetesinde George Floyd’un öldürülmesinin ardından başlayan eylemlerin şiddet kullanılarak bastırılmasını savunan bir karşı görüş yazısı kaleme almış, yazıyı yayımlayan gazete yönetimi başta Nikole Hannah-Jones olmak üzere pek çok çalışanı tarafından eleştirilmişti.