S-500 savunma sistemleri: Savaş senaryoları uzaya taşınıyor

Rusya, S-500'lerin teknik özellikleri sayesinde, aerodinamik, balistik hedefler ve yakın uzaydakiler de dâhil olmak üzere her türlü hipersonik silahı imha edebileceğini iddia ediyor.

Ogün Eratalay

Sputnik Türkiye’de geçtiğimiz hafta yayınlanan bir haberde Rusya Hava Kuvvetleri Komutanı Sergey Surovikin'in, S-500 Prometey füze savunma sistemlerinin uzaydaki hipersonik silahları imha edebileceğine ilişkin ifadeleri yer aldı.

 “S-500 teknik özellikleri sayesinde, aerodinamik, balistik hedefler ve yakın uzaydakiler de dâhil olmak üzere her türlü hipersonik silahı imha edebilecek” ifadelerini kullanan Surovikin, S-500’ün şu anda dünyada bir benzer olmadığını da vurguladı.

Habere göre S-500 füze savunma sisteminin 400-600 kilometrelik bir menzili bulunuyor. Projenin başmühendisi Pavel Sozinov, daha önce yaptığı açıklamada sistemlerin dünyanın 100 kilometre uzağındaki hedeflere müdahale edebileceğini belirtmişti. Sistemler Rus hava savunma birlikleri tarafından 2019’da denenmişti ve ilk S-500’ün 2021’de Rus ordusuna tahsis edilmesi bekleniyor.

Füzelerin hangi yüksekliklerde ve hangi “uzayda” var olduklarını teknik olarak açıklığa kavuşturmakta fayda var. Dünyanın etrafındaki yörüngeler alçak-orta-yüksek olarak sınıflandırılmaktadır. Buradaki mesafeler 100km – 2000km arası Alçak, 2000km – 35876km arası Orta, 35876km’den sonrası ise Yüksek olarak adlandırılmaktadır. Büyük çoğunlukla uyduların, Mir ve ISS gibi uzay istasyonlarının hepsi Alçak Dünya Yörüngesinde bulunmaktadır. Bahsettiğimiz füzeler ve bunlara karşı uzayda önlem almaya yönelik sistemler de bu yörünge mesafesi içinde bulunmaktadır.  Dolayısıyla atmosferin katmanları olarak bakıldığında ifade edilen “uzay” ile askerî yetkililerin bahsettiği “uzay” arasında fark bulunmaktadır. Resmî adlandırmayla Termosfer’deki uzay faaliyetlerinden bahsetmekteyiz.

S-500 ve “yakın uzay” kavramı

S-500 hava savunma sistemleri Rusya'daki kamuya bağlı savunma şirketlerinin en büyüklerinden olan Almaz-Antey tarafından üretilmekte. S-500'ün özelleştiği hava savunma konusu özellikle orta mesafeli balistik füzelerle kıtalararası balistik füzelerdir. Bu anlamda okuyucuyu özellikle kıtalararası balistik füze konusunda temel bir bilgi sahibi yapmak, konunun açıklanabilmesi içi gereklidir.

Kıtalararası balistik füze, fırlatıldıktan sonra çok uzun mesafelere gidebilen bir silahtır. Ancak diğer silahların aksine füze atmosfer dışına çıkmakta, hedefine yaklaştığında yeniden atmosfere girmekte ve hedefi vurmaktadır. Üç evreli bir silah olan kıtalararası balistik füzeye karşı savunma önlemleri yine bu üç evre sırasında alınabilmektedir. Buna göre füze ateşlendiğinde kurulu erken uyarı sistemlerinin radarları füzeyi algılayabilmekte, füze uzaya çıktığında gözlem uyduları tarafından görülebilmekte, füze yeniden atmosfere girdiğinde ise hedef bölgedeki hava savunma sistemlerine bağlı radarlar tarafından algılanabilmektedir. Füzeye karşı önlemler genel olarak teoride her üç aşamada birden olabilmekle beraber genellikle son aşamada alınacak önlemlerle bertaraf edilebilmektedir.

Bu genel bilgilendirmenin ardından Rusya Hava Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamadaki dikkat çekici noktaya gelebiliriz. Surovikin S-500 hava savunma sisteminin “yakın uzaydaki”  hedefleri de imha edebileceğini söylüyor. Buna göre kıtalararası balistik bir füzenin atıldığına dair alınan istihbarat üzerine fırlatılacak olan S-500 füzesi, saldırgan füzeyi ikinci aşamasında yani uzayda yakalayacak, bulacak ve mekanik bir şekilde vurarak imha edecektir. Bu senaryo 1980’lerde ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından ortaya atılmış olan “Yıldız Savaşları” hikâyelerini çağrıştırsa da günümüzdeki teknolojik ilerleme göz önüne alındığında teknik olarak mümkündür. Elbette füze savunma sistemleri geliştikçe füzeler de gelişmekte, şaşırtma senaryoları veya yakalanması oldukça zor olağanüstü hızlar devreye girmektedir.

Tekelci emperyalist aşamasındaki kapitalizm, görüldüğü gibi gezegenimizin temel yaşamsal sorunlarına çözüm aramak yerine emperyalist silahlanma rekabetini tırmandırmakta, insan yaşamını en tepeye yazmak yerine kâr güdüsüyle hareket etmektedir. Emperyalizmin insanlığın ortak barışçıl geleceğinin bir parçası olarak görülebilecek olan uzayı da silahlandırmayı başlamadan önce durdurulması en temel görev olarak karşımızda durmakta.