Riyad'da direnen inşaat işçileri nasıl kazandı?

Riyad Metrosu’nda çalışan Türkiyeli işçiler, Türk hükümeti ve Arabistanlı sermayedarları arkasına almış olan Doğuş İnşaat’la hesaplaşmasını tamamladı. Direnişleri işçiler için örnek, patronlar için ibret oluşturacak nitelikteydi.  

Patronların Ensesindeyiz

2015 yılından bu yana süren Riyad Metrosu projesinin yapımı boyunca hak gaspları da kesintisiz sürdü. Çalışmaya götürülen işçiler gitmeden önce başka, gittikten sonra başka koşullarda çalıştırıldı.

Kamuoyuna da mal olan sorunları Türkiye ve Arabistan hükümetlerinin ve sermaye sınıflarının işbirliği içinde fazla çalıştırma, mesai ödememeden izin ücreti vermemeye, tazminatları ödememeyene kadar pek konuyu kapsıyordu. Konuyla ilgili gerek Türkiye gerek Arabistan mahkemelerinde 400’ün üzerinde dava da hâlâ sürüyor.

Metro işçilerinin yaşadıkları hak gaspı ve ardından gelen kazanım bu haftanın Boyun Eğme gazetesinde gündeme getirildi. Haksızlıkların bir nedeninin de "Kafala" sistemiyle kendilerine dayatılan, kölelikten hallice bir çalışma sistemi olduğu vurgulandı. 

'Dava açıp kazanınca tehdit ettiler'

İtiraz eden, haksızlıklara boyun eğmeyen bir işçi yaşadıkları durumu şöyle özetledi:

"2019 Aralık ayında, 'Oturum kimlikleriniz yenilenmeyecek' dediler. Oysa proje sonlanmamıştı. CEO düzeyinde biriyle görüştüm, mesai ücretlerimi talep ettim. 'Diğer işçilere vermedik, sana ayrıcalık yok' dedi. Ben de Riyad Mekteb-il Amel Mahkemesi'ne dava açtım. Çekilmem için baskı geldi, konsorsiyumun durumdan haberi yokmuş! 21 günlük arabuluculuk dönemi bitince ana duruşmalar başladı. İki arkadaş davayı kazandı. Bize mobbing yaptılar; kamptan atmakla, ödeme yapmamakla tehdit ettiler. 'Davayı çekin 5-6 aylık maaş verelim' dediler. Biz kabul etmeyince 14 Şubat’ta sözlü çıkışlarımız verildi. Ertesi gün kolluk kuvveti önümüze çıkarıldı…"

'İşçiler çölün ortasında, kampta hapsedildi'

Patronların Ensesindeyiz Ağı’nın mücadelesine yer verilen Boyun Eğme haberinde işçilerin direnişi şöyle anlatıldı:

O günden bugüne kadar boyun eğmeyen bu işçiler çölün ortasında bir kampa götürülerek hapsedildi. Ardından salgın başladı. İşçiler aileleriyle telefon ve internet aracılığıyla görüşebiliyorlardı ancak eve dönemiyorlardı. Kiminin eşi hamile, kiminin babası hasta ve hepsinin aileleri Riyad’dan gelen geçim kaynaklarından yoksun sevdiklerine kavuşmayı bekledi. Hamile olanlar doğum yaptı, hastalar öldü... İşçiler ise kampta esir kalmaya devam etti.

Boyun eğmediler. Evet, başta 40 kişiydiler ve önlerinde iki seçenek vardı Doğuş İnşaat’ın önlerine koyduğu arabuluculuk kağıdını imzalamak ve 4 maaşa tekabül eden Doğuş İnşaat’ın uygun gördüğü parayı alıp eve dönmek ya da bir çölün ortasında kendilerine reva görülen kölelik muamelesini reddetmek ve haklarını alana kadar (yaklaşık 13 maaşa tekabül ediyor) dik durmak. Bu süre boyunca ülkede çeşitli basın yayın kuruluşlarıyla temasa geçtiler, videolar çektiler kimi sendika ve avukatlarla irtibatlandılar ve seslerini her fırsatta duyurmanın yollarını aradılar ve buldular da.

Resmi başvurular yaptılar, meşhur CİMER’e yazdılar, Arabistan Elçiliği'nden ateşelerle görüştüler. Bu sırada Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden hastalanan vatandaşlarımızı özel ambulans jetlerle ülkeye getirme şovları yapılıyordu. Değişmeyen tek şey Doğuş İnşaat'ın önlerine koyduğu arabuluculuk kağıdıydı. Nisan ayının son günlerine gelindiğinde vatandaşlarını çok düşünen hükümetimizin Dışişleri Bakanlığı Suudi Arabistan’a bir uçak yolladı. Doğuş İnşaat ayarlamıştı bu uçağı çünkü Kafala ancak Doğuş isterse işçileri yollamaya izin veriyordu. Uçağın hareket günü, saati işçilere arabuluculuk kağıdıyla birlikte tebliğ edildi. Yani işte ülkenize dönmek için son fırsat, uçak hazır imzayı atan gider, atamayan kalır denmişti. Babasının cenazesine gidemeyen, doğmuş çocuğunu göremeyen, ailesinin sağlık durumundan endişe eden 40 kadar işçi, kendi aralarında konuyu uzun uzun tartıştılar. Devam etmeye gücü kalmayanlar kalanlardan rızalarını aldı arabuluculuk kağıdını imzaladı. Aynı akşam da yazılı bir açıklama yaptılar ve zorlanarak bu kağıtları imzaladıklarını duyurdular. Kalan 9 işçi giden işçilere kızmadı, onları anladı ve onlar adına da boyun eğmeyeceklerini ve kağıtları imzalamayacaklarını ifade ettiler. O günden bu yana bir aya yakın bir süredir 9 kişi bir çölün ortasında onurlu duruşlarını sürdürdüler."

Komite kuruldu, ailelerin çağrısı geldi ve sonuç: Doğuş geri adım attı

"İşçilerin seslerini duyurmak için yaptıkları girişimlerden biri de Nisan ayı sonuna doğru bize, yani Patronların Ensesindeyiz Ağı’na ulaşmak olmuştu. Bizler de elimizden geldiği kadar direnen işçilerle birlikte seslerini duyurmaya çalıştık. 40 kişiyle başlayıp 9 kişiye düşmeye yakın günlerde başladı tanışıklığımız. Ülkede karantina günleri, Riyad’da üretimin devam etmiyor oluşu yani üretimden gelen gücü kullanamama birer dezavantajdı. Diğer yandan salgın günleri başlayalı 1 ayı geçmişti. Ülke gündemi özellikle inşaat işçilerinin salgın günlerinin başından beri yaşadıklarıyla oldukça hemhal olmuş ve 'alışmıştı'. Bu da bir dezavantaj olarak önümüzde durmaktaydı. Kafala, yandaş ve fütursuz bir Doğuş İnşaat, çabukalışan 'duyarlı' kamuoyumuz, ülkede sokağa çıkamamak, Doğuş’un kapısına dayanamamak bir yanda, boyun eğmeyen 9 işçi de birbaşka yanda. Aslına bakarsanız son 20 gün giderek nasıl bir çıkış yolu bulunacak konusu ortada çözülmeyi bekliyordu.

Direnen işçi arkadaşlarımız kararlarından vazgeçmese de yorulmuştu. Son bir hamleye ihtiyaç duyduk ve işçi arkadaşlarımızla bir işçi komitesi kurmayı, komite adına bir çağrı yayımlamayı, mücadeleyi ülkeye ve işçilerin ailelerini de katarak yaymayı kararlaştırdık. Ülkede normalleşme çağrıları da başladığına göre bizler de Doğuş’un kapısına dayanabilirdik. Açıklama yapıldı, işçilerin girişimiyle Yol TV’de etkili bir röportaj gündeme girdi ve arkasından işçilerin ailelerinin çağrısı geldi. Adana, Urfa, Kocaeli ve İstanbul’un değişik semtlerindeki ailelere Patronların Ensesindeyiz ulaştı ve videolar çekildi. Direnen işçilerin aileleri en sade ve abartısız cümleleriyle direnişe dahil olacaklarını göstermiş oldu. Bunlar yayınlandı. Bu hafta şirket işçilere, 'Gelin oturup anlaşalım, alacaklarınızı verelim ve sizi ülkeye yollayalım' demek zorunda kaldı.

Uçuş tarihi önceden belirlenmiş şekilde gelin anlaşalım diyen Doğuş İnşaat yetkilileri, işçilerin istediklerini vermek durumundaydı. Çünkü uçuş tarihini kendisi belirleyememişti bu kez. Bu kez 'Kafala' kifayetsiz kaldı. Bu kez ülkede korona 'zaferi' kazandığını ilan edenler buna leke düşsün istemedi."

Köleliğin körfezdeki adı: Kafala nedir?

Boyun Eğme gazetesi, Riyad işçilerinin maruz kaldığı "Kafala" isimli kölelik sistemini de anlattı:

"Kafala yani kefillik sistemi körfez ülkelerinde çalışan göçmen işçilerin köle tacirleri eliyle pazarlanmasının adı. Türkiye’den giden on binlerce işçi de bu sistemle çalıştırılıyor. Burada açılması gereken bir konu var. Türkiye ve Arabistan sermaye sınıfının işbirliği. Siz bunu Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi körfez ülkelerine doğru genişletebilirsiniz.

Adı Kafala yani kefillik sistemi. Körfez ülkelerinde 1,5 ila 3 milyon arasında değişen sayılarda göçmen işçi çalışmakta ve on binlercesi de buradan Türkiye’den giden işçiler. Kafala demek, çalışmaya gittiğin şirketi değiştiremezsin demek, şirket izin vermeden ülkene dönemezsin demek, çalışma şartlarını beğenmediğini söylediğinde ya haklarından vazgeçerek ülkene dönersin ya da bir kampa hapsolur direncinin kırılmasını beklersin demek. Körfez ülkelerinin uyguladığı bu sistem ne kadar iştah açıcı bizim sermaye sınıfımız açısından da değil mi? İşte Riyad’da direnen işçilerin de başına gelen tam olarak budur.

Kafala köleliği, yani kölelik düzeni için Körfez sermayesinin birbirine kefilliği. Bu kefilliğin taraflarından biri de Doğuş İnşaat. Elbette yandaş ve açgözlü. Günde 12 saat çalışma, hafta tatilinde çalışma, izin kullandırmama ve bunların ücretlerini ödememe gibi akla gelen ve bilinen tüm sömürü yöntemlerini kullandı Doğuş İnşaat sınıf kardeşlerinden aldığı Kafala gücüyle. Örneğin Doğuş İnşaat oraya götürdüğü işçileri bir süre sonra başka bir Arabistan firmasının yardımıyla sponsor firmaya devretmiş ve yeni kontrata 312 saat mecburi çalışma maddesi eklemiş."