Prof. Günday: Ayasofya kararı Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukukunu getiriyor

İdare hukuku uzmanı Prof. Dr. Günday, Danıştay'ın Ayasofya kararının hukuka aykırı olduğunu söyledi. Günday 'İşin vahameti iki boyutlu. İlk olarak yargılama usulü hiçe sayılmıştır. İkincisi ise yargılama usulü hiçe sayılıp dinleniyor dava ve Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukukunu getiriyor' dedi.

Haber Merkezi

İdare hukuku uzmanı Prof. Dr. Metin Günday, Danıştay'ın Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesine ilişkin bakanlar kurulu kararını iptal etmesinin hukuka aykırı olduğunu söyledi.

Günday, “Osmanlı hukukunun Cumhuriyet hukukunu geçersiz hale getirmesi söz konusu” dedi.

Günday, Osmanlı'da mülkün padişaha ait olduğuna dikkat çekerek "Herhangi bir padişahtan mirasçı çıksa ve belli bir yerin kendisine miras olarak kaldığını söylese. Böyle şeyler de yaşanabilir o zaman" uyarısında bulundu.

Sözcü'den Zeynep Kaplan'ın haberine göre Günday, Danıştay'ın Mustafa Kemal Atatürk'ün imzasının olduğu 1934 tarihli kararnameyi iptal etmesi hakkında şunları söyledi:

"Osmanlı Hukuku Cumhuriyet hukukunu geçersiz hale getirmesi söz konusu. Bu davanın esasıyla ilgili bir bölüm var; öncelikle bu dava açıldığında usulüne uygun açılmış mı? Süresinde açılmış mı? Önce buna bakılması lazım böyle bir dava dinlenebilir mi? Danıştay'ın buna bakması lazım. Buna bakmışlar, halletmişler mi?

İşin teknik kısmına girmeye gerek yok ama İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. Maddesinin 4. fıkrası var ve deniyor ki bir dava süresinde açılmalı. Bu dava süresinde açılmadı.

Yargılama usulü kuralları hiçe sayıldı

1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı yargı önüne getirilemez. Mahkemenin bunu bu açıdan reddetmesi lazım ama etmiyor. Yargılama usulü kuralları hiçe sayılmıştır burada."

Kararın iki önemli yönü olduğuna dikkat çeken Günday şöyle konuştu:

"Atatürk'ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla imzasının bulunduğu bir karar. 86 yıl boyunca yürürlükte kalmış bir karar, 86 yıl sonra iptal ediliyor. Ayasofya cami iken müze statüsüne sokulmuş. 86 yıl boyunca müze statüsünde korunmuş ve duyduğum kadarıyla 90'lı yıllarda bir kısmı ibadete açılmış Müslümanlar için.

2000 yılına kadar geliyoruz o tarihten itibaren de AKP iktidarda, o tarihten itibaren bir Bakanlar Kurulu kararı niye alınmamış? İlk akla gelen soru bu çünkü kararın alınmasından sonra bir bayram havası oluştu, bu karar coşkuyla karşılandı.

Halkın bu kadar coşkuyla beklediği bir karar, bir Bakanlar Kurulu kararı alınabilirdi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Başbakandı o zaman. Derlerdi ki 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını yürürlükten kaldırdık denirdi.

Bunun yapılmasını yapılmamasını tartışmıyorum ben şimdi. Uzun zamandır özellikle dindar kesimin istediği bir şeydi Ayasofya'nın yeniden cami statüsüne geçmesi ama şimdi görüyoruz ki herkes istiyormuş."

Atatürk'ün imzası sahteydi iddiası ortaya atılmış, dava reddedilmişti

 Günday şöyle devam etti:

"Bakanlar Kurulu yerine Sayın Cumhurbaşkanı tek başına çıkartacağı bir kararname ile bunu tekrar camii statüsüne sokabilirdi, bu da yapılmadı. Talepler karşısında hep yapılmamış, yapılmamış hatta bu talepler karşında, ‘ne şey ediyorsunuz başka yerde cami mi yok? Gelip bir de Ayasofya'yı istiyorsunuz' cevabı da verilmiş.

Sonrasında bir dernek tarafından dava açıldı, başbakanlığa başvuruda da bulunmuş Ayasofya'nın camii statüsüne geçilmesi için buna başvuruya verilen kararda olunmayacağı söylenmiş çünkü 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı var.

O dava bitmiş, karar kesinleşmiş hatta Atatürk'ün imzası sahteydi gibi gerekçeler de ortaya atıldı ama bu dava reddedildi. Daha önce de aynı davayı reddeden Danıştay 10.dairesi bu kez oy birliği ile ve 5 Yüksek İdare Yargıcının imzasıyla 1934 yılında Bakanlar Kurulu Kararının karını iptal kararı verildi ve Ayasofya'nın tamamının cami olarak açılmasının önü açılmış oldu."

Herhangi bir padişahtan mirasçı çıksa...

Metin Günday sözlerini şöyle tamamladı:

"Atatürk'ün imzasının bulunduğu bir yığın Bakanlar Kurulu Kararı var o dönemde çıkan. O zaman bugün için o kararlardan rahatsızlık duyanlar da bu kararların kaldırılması için idareye başvuru yaparsa sorusu geliyor aklımıza.

Sonuçta Fatih Sultan Mehmet bir padişah ve bütün monarşilerde mülk sultana aittir zaten. Herhangi bir padişahtan mirasçı çıksa ve belli bir yerin kendisine miras olarak kaldığını söylese. Böyle şeyler de yaşanabilir o zaman.

İşin vahameti  iki boyutlu… İlk olarak yargılama usulü hiçe sayılmıştır. İkincisi ise yargılama usulü hiçe sayılıp dinleniyor dava ve Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukukunu getiriyor.

Yani laik Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukukunu getiriyor ve işin vahim tarafı bu ve bu yolu açabilir ve en azından açılmıştır. Bundan sonra ne olur bilemeyiz ama durum bu."