Popüler Kültür-Sosyal Medya: Boş Verin

Bizi ilgilendiren soru ise şu; ne önemli? Senin için önemli olan ne? Sen her gün uyandığında aklına gelen ilk düşünce "Hayat ne kadar anlamsız, gideyim de ona buna bakıp dalga geçeyim" mi yoksa "herkes" evinde karantinadayken gitmek zorunda olduğun işin mi ya da bugün bilgisayar ekranına bakarak dolduracağın bilmem kaç saatlik mesaiden sonra kendine ayıracağın vakitte yapmayı…

Bahar Olgun

Çağın hastalıkları yalnız virüslerle başımıza sarılmıyor. Sosyal medyanın dağıtımcılığını üstlendiği yeni hastalıklarla tanışıyoruz her gün. Bu günlerin en popüler hastalıklarından biri "boş vermişlik". Hiçbir şeyin önemli olmadığı, her şeyle dalga geçilebileceği, hayatı çok ciddiye almamak gerektiği, "Ye, İç, Gül, Eğlen Dostlar" hastalığı beynimizi ele geçirmiş durumda. Sürekli neyin mizah olup olmadığı, nelere gülüp gülünmeyeceği tartışılıyor belki ama nihayetinde ekran kapanıyor ve herkes gerçek sorunlarına dönüyor. Ekranın başında saatlerce hayatın anlamsızlığı üstüne çekilenlere gülüp eğlenen bizler ödeyemediğimiz kira ve faturalara, nefret ettiğimiz işlerimize, bitmeyen ev işlerine, aile sorunlarına, salgın döneminde ya da değil sağlıksız çalışma koşullarına, öğrenim kredisi borçlarına, yoksulluk sınırının altındaki maaşlara ve daha nicesine geri dönüyoruz.

Birileri gülüp her şeyle dalga geçebiliyor belki, başka bir şeyi düşünmeyecekleri hayatlara sahipler. Ya da gerçekten öyle mi? Oysa hangi kot markasını giydikleri, internetten hangi sağlıklı ürünleri sipariş ettikleri ya da kimi popüler şakaların bilinip bilinmediği çok önemli olan insanlardan oluşan bir kulüpten bahsediyoruz. Hayatın önem sırası mı değişti öyleyse? Ya da önemsiz gördüğümüz, farkında bile olmadığımız bir "youtuber"ın videosundaki şakayı anlamıyor olmak başka şeylerde de kötü olduğumuz anlamına mı geliyor? Başarısız insanlar olduğumuz, hiçbir şeyden anlamadığımız anlamına mı geliyor? Elimizden bir ekmek yapmak, bahçeçicilikle uğraşacak kadar bahçe sahibi dahi olmak da mı gelmiyor? Yeterince zengin ve güçlü olsak, düşünecek başka şeylerimiz olmasa biz de bu şakalara güler, biz de sağlıklı avokadolarımızla yaptığımız bilmem ne tarifini mi paylaşırdık? Yani hiçbir şeyi umursamamak ve bunun misyonerliğini yapmak bir yandan "Çünkü umursayacak bir şeyimiz yok, harika hayatlar yaşıyor, sevgilimizle kek yaparken hayatın anlamını buluyoruz. Durumumuz iyi yani, onun bunun gibi değiliz!" manifestosunu ilan etmek anlamına geliyor olabilir mi?

Ertesi gün ise başka bir sosyal medya haberi’yle uyanıyoruz. Bu güzel sevgilileri, eşleri, çocukları, şık mutfakları, sağlıklı yaşamları, yogaları vs. olan insanlar gelen kötü yorumlardan bıktıklarını, yüzlerinde estetik olmadığını, kendilerini böyle güzel bulduklarını yahut neden çocuk sahibi olmadıklarını açıklayan videolar çekiyorlar. Bir an için takipçileri şunu düşünüyor; onların da dertleri varmış! Bu dertleri ise daha şık tabaklarda, "Bu kıyafeti Mikonos seyahatimde, küçük bir butikten aldım" sunumuyla yaşıyorlarmış. Bir şeyler önemliymiş yani. Takipçilerinin ahlak yargıları, kabul ettikleri yaşam biçimi sınırlarında olup olmamak, hatta güzellik algıları önemliymiş ki açıklama yapma ihtiyacı doğuyormuş. Herkes için bir şeyler önemlidir. Öteki türlüsünde yaşamanın yolu yok. Mesela o videoyu kaç kişinin izlediğinin, kaç kişinin yorumlarda "Ya sen nasıl komik bir insansın! Bayılıyorum bu umursamazlığına" yazdığının önemi vardır. "Beğenmiyorsan kapat kardeşim, zorla mı?"ların arkasında birilerinin daima beğeneceğinin ve böylelikle ünlü kalmaya devam etmenin umudu vardır. Hatta iddia edilebilir ki en çok "boş vermişler kulübü" diğerlerinin ne düşündüğüne bu kadar önem verirler. Çünkü tam olarak "onları bizler yarattığımız" için bu var olma kaygısı hiç bitmemektedir. Hiçbir şeyin umursanmadığı her şey olabilir dünyasının altında yatan şey takipçi sayılarının, kitlelerinin genel bakışının çok önemli olmasıdır tam tersine.

Bizi ilgilendiren soru ise şu; ne önemli? Senin için önemli olan ne? Sen her gün uyandığında aklına gelen ilk düşünce "Hayat ne kadar anlamsız, gideyim de ona buna bakıp dalga geçeyim" mi yoksa "herkes" evinde karantinadayken gitmek zorunda olduğun işin mi ya da bugün bilgisayar ekranına bakarak dolduracağın bilmem kaç saatlik mesaiden sonra kendine ayıracağın vakitte yapmayı istediklerin mi yoksa bu dönem uzaktan bitireceğin okulundan sonra ne yapacağın, nasıl iş bulacağın mı?

Senin için bu hayatta neyin önemi var? Bir anlığına bütün bunları, ekranın ardındaki dünyaları boş verelim! Madem tavsiye edilen budur; boş verelim! Geriye kalan ne? Senin dünyanda, senin etrafında, senin hikâyende yaşanan gerçek ne? Bütün bunlar yalnız senin dertlerin mi pekiyi? Yalnız sen misin bu saatte İstanbul’un öte ucuna gitmek zorunda olan? Yalnız sen misin haftalardır birbirinizden başka kimseyi görmediğiniz aile üyeleriyle artık gülüp eğlenemeyen? 
Çoğunluk biziz. Çoğunluk boş veremeyenler. Çoğunluk ödeyemeyenler, o kotun markasını hiç duymamış olanlar. Öyleyse bizim için önemli olan ne?