Özel okul sayısı AKP döneminde 7 katına çıktı

Sermayedarların deyimiyle ‘özel okulculuk’, son yıllarda hızla büyüyen bir sektör. İşleyişin temelinde öğretmenlerin güvencesiz çalıştırılarak sömürülmesi, öğrenci ve velilerin türlü mekanizmalarla okula mecbur bırakılması ama en başta da patronlara büyük bir pasta ikram etmek için politika üreten devletin elini eğitimden çekme gayreti var.

Haber Merkezi

Sermayedarların deyimiyle ‘özel okulculuk’, son yıllarda hızla büyüyen bir sektör oldu. Bu yazıda bu sektörün son yıllardaki gelişimini, kimler tarafından yürütüldüğünü ve özel okulların kar etmesini sağlayan mekanizmaları inceleyeceğiz.

Öncelikle özel okulların tüm eğitim sistemi içinde kapladığı büyüklüğe bakalım.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında anaokulundan liseye kadar her kademede özel okul sayısı 1377,bu okullarda okuyan öğrenci sayısı 217 bin 930, görev yapan öğretmen sayısı ise 20 bin 730 idi. 2019 yılına gelindiğinde ise Türkiye genelinde 12 bin 809 özel okul bulunurken bu okullarda 1 milyon 440 bin 577 öğrenci eğitim alıyor, 169 bin 740 öğretmen çalışıyor.

Şekil1: MEB istatistiklerine göre derlenmiş 2002 – 2018 yılı özel okul sayıları değişimi1

Resmi istatistikler, AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana, özel okul sayısının yaklaşık 7 katına, bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısının yaklaşık 6 katına, özel okullarda görev yapan öğretmen sayısının da yaklaşık 7,5 katına çıktığını görüyoruz. Veriler özel okulcuğun AKP döneminde altın yıllarını yaşadığını gösteriyor.

Özel okullar nasıl yaygınlaştı?

80’li yıllardan günümüze Türkiye’de her iktidar eğitimi piyasalaştırma yolunda adımlar atsa da AKP bu süreci çok daha sistematik ve kararlı bir şekilde yürütüyor. AKP hükümetinin 2002’den bu yana eğitim politikalarına bakıldığında bu konudaki başlıca amaçlarından birisi eğitimin dinselleştirilmesi iken bir diğeri, zaman zaman dinselleştirme başlığının arkasına saklayarak yol aldığı eğitimin özelleştirilmesi oldu.Eğitimin kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp satın alınacak bir hizmete dönüştürülmesi konusunda ilk yapılması gereken devlet okullarındaki eğitimi niteliksizleştirmekti. Böylelikle velilerin alternatif okul arayışına girmesi sağlanabilecekti. Özel okullara yönelmek için sebep yaratırken, özel okulların açılması ve ayakta kalması için her türlü yasal ve mali destek devlet tarafından karşılandı.

Özel okul sayısı neredeyse yedi katına çıkmışken, aynı dönem içinde devlet okullarının sayısı neredeyse artmadı ve 2002’de yaklaşık 50 bin olan devlet okullarının sayısı 2018 yılında 54 binlere ancak ulaşabildi. (bkz. Şekil 1) Devlet okullarının ortaokuldan başlayarak imam hatiplere dönüştürülmesiyle, adrese dayalı yerleştirmede yüzbinlerce aile çocuğunu gönderecek bir devlet okulu bulamıyor. Buna karşılık özel okul seçeneği daha fazla.

Tüm kamusal hizmetler gibi eğitim de yıllarca devletin üzerinde mali bir yük olarak lanse edildi ve özel okullar, bu yükü devletten aldığı iddasıyla savunuldu. Oysa gerçekte olan kamu kaynaklarının istikrarlı bir şekilde özel okullara aktarılması. Özellikle dershanelerin kapanıp temel liselere çevrildiği 2014 yılından itibaren öğrencilerin özel okullara gitmesi için verilen teşvik ödemelerinin de etkisiyle özel okullara giden öğrenci sayısında önemli bir artış gözlemlendi.

Uygulamada destek, eğitim görecek öğrenciye değil, doğrudan öğretim göreceği kuruma verildi. 2018-2019 yılı itibariyle kademeli olarak bu desteğin kaldırılacağı açıklandı. Bu süreçte özel okullarda eğitim gören öğrencilere yönelik yapılan teşvik ödemelerin miktarı aşağıdaki grafikte görülebilir.

Şekil2: Özel Okullara Yapılan Teşvik Ödemeleri2

Bu teşviklerle birlikte toplumda özellikle orta sınıflar hedeflenmiş olup, bu kesim özel okullara çekilmesi amaçlanmış ve kısmen de başarılı olunmuştur.

Özel okulların ortalama ücretleri yıllara göre şöyle değişmektedir:

Şekil3: Özel Okulların Yıllara Göre Ortalama Ücret Değişimi3

2014-2018 arasında özellikle liselerde ortalama fiyatların düşmüş olmasının en temel sebebi dershanelerin dönüşüm sürecinde açılan temel liselerdir. Temel liseler, üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler için sadece son sınıfta tercih edilmiştir. Bir kısmı 2019-2020 yılında özel okula dönüşmüştür, diğerleri kapanmış ya da özel öğretim kursu olarak merdiven altı işetmelere dönüşmüştür.

Grafikteki veriler son olarak 2018 yılını göstermektedir. 2020 yılı itibariyle özel okullar ekonomik krizden etkilenmiş, pandemi sürecinin de etkisiyle küçük ölçekli kurumlar batarken sermayesi daha güçlü olan kurumlar da fahiş fiyat artışları yaparak önümüzdeki yılın fiyatlarını açıklamışlardır. Bu bağlamda özel okul fiyatları önümüzdeki yıl itibariyle 30 Bin TL ile 100 Bin TL arasında değişen miktarlarla açıklanmaya başlandı.

İşgücü ucuz değil neredeyse bedava!

Devletin velileri özel okulları tercih etmek zorunda bırakması ve yaptığı maddi destekler yanında, özel okulların kar etmesini sağlayan en önemli etkenlerden biri de buralarda yaşanan yoğun emek sömürüsüdür. Özel okulların yaygınlaşmasıyla özel okullarda çalışan öğretmen sayısı 170 binleri bulurken, bunlar dışında özel öğretim kurslarında kayıtsız çalışan, girdiği ders saati kadar ücret alıp sigortası ödenmeyen binlerce öğretmenin olduğu bilinen bir gerçek.

Öğretmenlerin çalıştıkları özel okullarda yaşadıkları hak gaspları daha sözleşme aşamasında başlayıp, çalıştıkları süre boyunca çeşitlenerek devam ediyor. Öğretmenlerin birçoğu maaşlarının asgari ücret kadar kısmını bankadan, geri kalan kısmını elden alıyor. Böylece kurum daha düşük sigorta ve vergi ödemesi yaparak karını artırıyor. Ders saatleri resmiyette anlaşılan saatlerin çok üzerinde olabiliyor ve birçok kurumda ek ders ödemesi yapılmıyor.

Öğretmenlerin özlük hakları ve yükümlülükleri konusunda yasal mevzuattaki belirsizlik yanında, MEB de özel okullardaki emek sömürüsüne göz yumuyor. Hatırlanacağı gibi Doğa Koleji’nde aylarca maaş alamayan öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığına defalarca seslerini duyurmaya çalışmış, bizzat Ziya Selçuk basından gelen sorulara, ‘öğretmen maaşları bakanlığımızın yetkisinde değildir’ şeklinde yanıt vererek, yaşanan hak gasplarını görmezden gelmiş, açıkça patrondan yana bir tutum almıştı. Öğretmenler geçtiğimiz yıl Aralık ayında (16-18 Aralık 2019) Patronların Ensesindeyiz Doğa Koleji Öğretmen Komitesi’nin çağrısıyla üç gün süren bir boykot düzenlemişlerdi. Bu, özel okul öğretmenlerinin ilk örgütlü mücadele deneyimiydi.

Özel okul patronları

Türkiye’de özel okulların bir kısmı çeşitli dernek ve vakıfların öncülüğünde kurulurken son yıllarda krize giren inşaat patronlarının da sermayelerini eğitim sektörüne doğru aktardığı gözlemleniyor. Öte yandan hükümete yakın kişi ve kurumlar ve geleneksel sermayeye ait holdingler özel okul sermayesinin önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Örnek verecek olursak, İstek Okulları, Yeditepe Üniversitesi’nin de kurucusu olan eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’a, Doğa Koleji, Ocak ayında hükümetin müdahalesiyle İTÜ Vakfı’na geçse de daha önce bir inşaat şirketi olan Metal Yapı adlı şirkete, TED Rönesans Koleji, AK Saray’ı da inşa eden ve hükümete yakınlığıyla bilinen Rönesans İnşaat’a ait. Ayrıca Mektebim Kolejleri de geçtiğimiz yıl yine inşaat sektöründen Sancak Holding’e satılmıştı.

Öte yandan Beykoz’da kurulan NUN okulları Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da kurucusu olduğu vakfa ait. Türgev’in kurucusu olan Bilal Erdoğan da İrfan Koleji, Erdem Koleji gibi çeşitli okullarda hisse sahibi olduğu biliniyor. Ayrıca sağlık bakanına ait Medipol şirketinin de geçtiğimiz yıl içinde özel okullar açtığı biliniyor.

Bunların dışında eski eğitimci kökenli patronların da iktidar ile iyi geçinenlerinın okul zincirleri de varlığını koruyor. Bahçeşehir ve Uğur okulları buna örnek olarak verilebilir.

Sektör hızla büyürken sermayedarlar arasında işbirliği ve rekabet

Özel okulların devlet destekli hızlı büyümelerine rağmen, yıldızları çabuk söndü. Velilerden kayıt parası dışında, yemek, servis, kitap, etkinlik gibi çeşitli başlıklarda istenen fahiş ücretlerdeki hızlı artışlar, burs imkanlarının göz boyamaya dönük olması, yapılan tüm reklama rağmen verilen eğitimin niteliğinde önemli bir farklılık olmayışı, kontenjanların dolmamasına sebep oluyor.

Bunun dışında okuldan kazanılan paranın başka sektörlere aktarılması önemli bir kriz nedeni. Doğa Koleji örneğinden hatırlanacaktır, eski sahibi Metal Yapı okuldan aldığı parayı inşaat sektörüne kaydırmış, öğretmenlere aylarca maaş ödemesi yapmamıştı. Veli eylemlerine bu durum, ‘Öğretmenlerimizin maaşını betona gömdüler’ sloganlarıyla yansımıştı.

Bir çok okulda, kayıt ücreti senelik peşin alınıyor. Toplu bir şekilde ödeyemeyen veliler okulun anlaşmalı olduğu bankadan kredi çekiyor. Okul taksitlerini okula değil, bankaya ödüyor. Bu sayede, okulun bir öğrenci için belirlediği ücret, kayıt yapar yapmaz okulun kasasına girmiş oluyor. Dolayısıyla diğer sektörde sermaye olarak kullanılacak kaynak, okulun gelirinden sağlanmış oluyor. Bu arada velilerden alınan kaynaklar okulun giderlerine harcanmadığı için birçok özel okul borç batağına düşmüş durumda. Borçlarından dolayı icraya verilip sıralarına, bilgisayarlarına el konan okul haberleri basına sık sık yansıyor.

Tüm bunlar özel okullar ile ilgili devlet destekli yaratılan olumlu algıyı tersine çevirdi. Özel okulların birer para tuzağı olduğu neredeyse tüm özel okul velileri tarafından görülmüş durumda. Ama yıllık ödemelerini yapmış bulundukları için kayıt almakta zorluk yaşıyorlar, zaten birçok örnekte velilere geri ödeme yapılmıyor.

Patronlar, devletten sektörde yaşanan bu krize çözüm bulmasını bekliyor, bir taraftan da tekelleşme fırsatları arıyor. Bu arayış, Türkiye Özel Okullar Derneği’nin Ocak ayında düzenlediği eğitim sempozyumunun sonuçlar bölümünde şöyle ifade edilmiş:

Özel okulculuğa olan güvenin sarsılmaması için önlemlerin alınması ve birtakım standartların getirilmesinin şart olduğu, yeni özel okul açılışları için ciddi bir planlama yapılması, bölgenin yeni bir özel okula ihtiyacının olup olmadığının incelenmesi, yeni açılacak okullara maddi teminat şartı getirilmesi, mevcut okullar içinde belli bir süre hizmet veren ve ekonomik sürdürülebilirliğe sahip kurumlara ise ek bir yük getirmenin doğru olmayacağının altı çizilmiştir.4

Sonuç

Özel okullar maliyeti az, başka sektöre kaynak aktarma fırsatı sağlayan, denetimsiz ve hızla büyütülen bir alan. Toplumdaki sınıfsal eşitisizlikleri daha da derinleştirmesinin yanında, onbinlerce emekçinin zor koşullarda neredeyse maaş almadan çalıştırılmasına sebep oluyor. Sermaye sınıfı karlardan memnun ancak sektör büyüdükçe kapsadığı emekçi kitlesi de artıyor, patronlarını karlarını yüksek tutmak için emekçileri yoğun sömürü koşullarında çalıştırıyor. Tüm bu dinamikleriyleözel okul sektörü önümüzdeki dönemde sınıf mücadelesinin keskinleşeceği önemli bir alanı olarak değerlendiriliyor.

2 Eğitim Reformu Girişimi, Eğitim İzleme Raporu 2019, Eğitimin Yönetişimi ve Finansmanı

https://www.egitimreformugirisimi.org/wp-content/uploads/2017/03/EIR_Yo…

3 Eğitim Reformu Girişimi, Eğitim İzleme Raporu 2019, Eğitimin Yönetişimi ve Finansmanı

https://www.egitimreformugirisimi.org/wp-content/uploads/2017/03/EIR_Yo…