Ölü ele geçirilmiş bir Cumhuriyet kurumu: Anadolu Ajansı

Anadolu ajansı 100 yaşında. Milli Mücadele'nin sesi olmak için kurulan kurum artık ne ajans, ne bağımsız bir basın kuruluşu. O ölü ele geçirilmiş bir Cumhuriyet kurumu. Belki de bu yüzden Cumhuriyet düşmanlığının en amansız temsilcileri arasında.

Haber Merkezi

Dün (6 Nisan) Anadolu Ajansının kuruluş yıldönümüydü. Kısa adıyla AA, tıpkı Kızılay, THK gibi İslamcı AKP iktidarı tarafından ölü ele geçirilen Cumhuriyet kurumlarından biri. Ölü ele geçildiği için hal-i pürmelali “yürüyen ölü” kıvamında. AKP militanları eliyle yönetiliyor, haliyle iktidar yandaşlığında sınır tanımıyor.

Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı hakkında halka bilgi aktarmak amacıyla 6 Nisan 1920’de Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî haber ajansı olarak kuruldu. Kurulmasını Mustafa Kemal istemişti. Görev Halide Edip ve Yunus Nadi’ye verilmişti. Ajans kurulduğunda daha ortalıkta TBMM yoktu.

Ajansın yazıhanesi Milli Mücadele'nin ilk karargâhı olan Ankara'daki Ziraat Mektebi binası olmuştu. Ajans, ilk haberlerini kuruluşundan altı gün sonra servis etmeye başlamıştı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1925’te “Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketi”ne dönüştürüldü, özerk bir statü kazandı. Cumhuriyet tarihi boyunca kör topal görevini yerine getirdi.

12 Eylül faşist darbesinden bu yana Cumhuriyetin tepelenmesinin sonuçları ajansta da kendi belli etmeye başladı. Önce özerkliğini kaybetti, emir kuluna dönüştü. Sonra devletin ajansı olmaktan iktidar partisinin ajansı olmaya yatay geçiş yaptı. Kamu haberciliğinden giderek uzaklaşıp AKP'nin propaganda aygıtına dönüştü.

Gizli saklı bir şey değil bu dönüşüm. Ajansa genel müdür olarak atanan Şenol Kazancı, AKP’nin İstanbul İl Gençlik Kolları’nın kurucu başkanı ve artık ülkeden çok AKP’nin Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanıydı.

GAZETECİ DEĞİL KELLE KESEN CİHATÇI

Kurumun tepesine bir AKP militanı atanınca, altına da gazeteciler yerine cihatçı AKP militanları döşenmişti haliyle. AKP’ye yönelik eylem ve söylemlere gösterdikleri tepkiler Türkiye’nin basın tarihinde görülmemiş nitelikteydi. Ajansın Çanakkale bölgesinde görev yapan “muhabir” ve çalışanlarının, Eylül 2015'te Türkiye genelinde meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sosyal medya üzerinden katliam çağrısı yapması bunlardan biriydi örneğin. "Şehit için son görev onun naaşını taşımak değil, kan akıtmalıyız kan, kan, kan kokmalı o dağlar... Son görevimiz KATLİAM olmalı... Genç, yaşlı, hamile, çocuk gözetmeksizin" diyordu bu muhabirlerden biri. Bu muhabirin sözlerini başka bir muhabir arkadaşı, "Yemin ederim yetki versinler katliam yaparım... Çok fena psikoya bağladım" diye yanıtlıyordu.

AA, AKP GENEL MERKEZİ’NDEN BİLDİRİYOR

AKP’nin büyük şehirleri kaybetmesiyle sonuçlanan son yerel seçimlerde yaşanan AA skandalı da bu bağımlılığın sonuçlarından biriydi. Gece yarısı İstanbul’u AKP’nin kaybedeceği anlaşılınca ajans “Halkımızın doğru bilgiye ulaşması için gelen son sandık verileri az sonra güncellenerek abonelerimize ulaştırılacaktır" açıklamasını yaptıktan sonra yayını kesti. Ülke o saatten sonra seçim sayım sonuçlarını alamadı.

Tepkiler artınca ajans yetkilileri veri akışının kesmelerinin sebebinin Yüksek Seçim Kurulu’ndan kendilerine veri gelmemesi ile açıkladı. Ancak YSK Başkanı Sadi Güven “AA benim müşterim değil, benden veri almıyor” deyince ajansın veri aldığı kurum da ortaya çıkmış oldu. Yani AA seçim sonuçlarını AKP Genel Merkezi’nden alıyordu. AKP merkezi büyük şehirleri kaybettiğini anlayınca ekranı kapatmıştı. Böylece AA’nın da fişini çekmiş olmuştu. Bir Cumhuriyet kurumu olan Anadolu Ajansı fikren AKP’ye bağlıydı, fiilen de AKP’ye bağlı olduğu o gün ortaya çıktı.

Artık ne ajans, ne bağımsız bir basın kuruluşu. O ölü ele geçirilmiş bir Cumhuriyet kurumu. Belki de bu yüzden en amansız Cumhuriyet düşmanlarının başında geliyor.