Ödenemeyen KYK borçlarını konuştuk: Tüm borçlar silinsin

Kredi Yurtlar Kurumu borçlarını geçtiğimiz günlerde gündeme yeniden getiren Türkiye Komünist Gençliği üyeleriyle kampanyalarını ve gençlerin borç yükü karşısındaki durumlarını konuştuk.

Haber Merkezi

KYK borçları geçtiğimiz gün Twitter'da gençler tarafından #ÖdenemeyenKYKBorçları şeklinde bir hashtag altında gündeme getirildi. Biz de bugün konuyu Türkiye Komünist Gençliği (TKG) üyeleri Ekin ve Mert'le Konuştuk.

KYK Kredileri uzunca bir zamandır gençlerin gündemde gibi duruyor. Bu konunun son yıllarda bu kadar sık gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mert: Aslında bu gündem Türkiye'de sanıldığından daha eskiye dayanıyor. Parasız eğitim, Türkiye'de her zaman gençliğin en önemli gündemlerinden biri olagelmiştir. Ancak son yıllarda özellikle alım gücünün düşmesi, ekonomik dar boğaz ve işsizliğin yükselmesi bu meseleyi daha gözle görünür hale getirdi. Türkiye'de gençlik, öğrenciyken yetmeyen kredilerle, mezun olunca da kredinin borcuyla boğuşuyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda yüz binlerce öğrencinin KYK Kredilerini ödeyemedikleri için icralık olduğu ortaya çıkmıştı. Bu sayı katlanıyor, genç işsizlik oranı her geçen gün artıyor. Bu durum da KYK kredisini ödeyemeyen mezun gençlerin gittikçe artacağını gösteriyor.

Ekin: Eğitimin bir meta olarak alınıp satıldığı ilk günden itibaren bu sorunun var olduğunu düşünüyorum. Ancak 2000’li yıllarda neoliberal politikalarla birlikte bu sorunun yoksullaşma oranıyla doğru orantılı şekilde arttığını söyleyebilirim. 

Ülkemizde her geçen gün artan yoksulluk daha fazla öğrenciyi devlet desteğiyle okumaya mahkum bırakıyor, burs verilen öğrenci sayısı artmazken daha fazla öğrenci devletten alacağı krediye ihtiyaç duyuyor. 

Şaka gibi ama okurken kredi alıyoruz, daha henüz üretim sürecine geçmeden borçlanmaya başlıyoruz. Herhalde sonra bir daha da belimizi doğrultamıyoruz demek yerinde olacaktır.

Twitter'da #ÖdenemeyenKYKBorçları hashtagi altında atılan tweetlerin birçoğu büyük holdinglerin milyonlarca liralık vergi borçlarının affedilmesine rağmen hala işsiz öğrencilerden faizli para istenmesinden yakınıyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ekin: Yapılan paylaşımlara kısa bir göz gezdirince göze çarpan bir şey var ki en can yakan tarafı orası bana kalırsa. Bu borçtan nasıl kurtulurum diye incelerken insanlar şunu görmüşler: Ancak ölmemiz durumunda bu borç siliniyor! Dalga geçiyorlar resmen bizimle. Her gün patronlara teşvikler, borç silmeler, indirimler uygulanırken; memleketin geleceği olan bizlere, emekçilerine sundukları tek alternatif "Ya sev, ya terk et”.

Mert: Bu bir tercih aslında, düzen bunu tercih ediyor. Bugün sadece ülkemizin değil tüm dünyadaki iktidarların tercihi büyük sermayelerin desteklenmesi. Emekçiler, gençler kendi kaderlerine terk edilirken; patronlar, teşviklerle, özelleştirmelerle paralarına para katıyorlar. Artık o kadar pervasızlaştılar ki bunun üstünü örtme veya gizleme gereği bile duymuyorlar. Doğal olarak halk yoksullaşırken, zenginliklerini devlet desteğiyle arttıranlar iyice göze batıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çeşitli AKP’liler zaman zaman KYK kredileri üzerine bazı düzenlemelerinin olduğunu, öğrencileri gözeteceklerini dile getiriyorlar. Bu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekin: Öncelikle buna hiç inanmadığımı söylemek isterim. Ağızlarının suyu akıyor en ufak bir kazanç için. Bunun dışında da bir gerçekliği olduğunu düşünmüyorum yine de. Çünkü yapacakları her indirim, yapılandırma gerçeği değiştirmiyor ki. Bizleri okurken borçlandıran, hayatımız boyunca büyük borç yüklerinin altına sokan, kazandığımızdan hep daha fazlasını verdiğimiz bir düzende yaşıyoruz. Yani aslında öğrenciyken yaşadığımız her sorun, hayatın her dönemecinde de karşımıza çıkacak sorunlar olacak. 

Bir de bir vaat olarak kullanılması tarafı var. Önce mahkum ediyorlar, sonra da marifetmiş gibi önümüze altın tepside tekrar sunuyorlar. Bunlara karnımızın tok olduğunu düşünüyorum. 

Ancak yapabileceklerse eğer yapılması gereken şey şudur: Derhal tüm borçları silsinler ve bizi daha okurken bu düzene bağımlı hale getirmekten vazgeçsinler! Bunun da maalesef ki kapitalist düzenin kodlarına aykırı olduğunu bildiğimi eklemem gerekiyor.

Mert: AKP bir süredir kredi borçları meselesine değiniyor. Ancak kendilerinin çözmeyi iddia ettikleri şey sorunun tali bir çözümünden ibaret. Vade uzatmalar, faiz indirimi, bunlar asıl meseleyi değil ancak problemi hafifletmeyi ön görüyor. Parasız eğitim talebine daha az faizli kredilerle çözüm getirmek meseleyi örtmekten ibaret. Attığı her adımda daha fazla kar hayal eden bir iktidarın bırakın bu gündemi çözmesini, hafifletmesini bile becere bileceğini düşünmüyorum.

TKG bu sorunun çözümünü nasıl formülize ediyor? Sizce bu sorun nasıl çözülür?

Mert: Bu sorunun çözümünü konuşmak için bence önce nedeninden bahsetmemiz gerekiyor. Bugün eğer gençliğin geçim sıkıntısından bahsediyorsak bunu nedeni olan kapitalizmden bahsetmeliyiz. Sorunlarımızın çözümü, kaynağını kurutmaktan geçiyor. Başımızda bu sermaye bekçileri olduğu sürece hiçbir sorunumuzun gerçek çözümüne kavuşamayız. Çözüm ancak bu düzenin bütün kurumlarını hedef alan bir mücadeleyi yükseltmeyle gelecektir. Gerici ve piyasacı eğitim anlayışına karşı eşit, parasız, bilimsel eğitimi savunmalıyız. Bizlerin iktidarını kurmak için kolları sıvamalıyız. Ancak böyle bir programla verilecek mücadele bizlerin en temel problemlerini çözmekte başarılı olabilir.

Ekin: En başında biraz değindim aslında; eğer eğitim hakkı bir metaya dönüşmüşse, bilimsel eğitim alınıp satılan bir şeyse ve yaşanan sorunlar sadece eğitimle kısıtlı değil de hayatın her alanındaysa bütünlüklü bir yanıt vermek de bir ihtiyaç haline geliyor. 

Şimdi borçlanma dedik, genç kadınların üniversitelerde yükselttikleri taleplere bakalım, okurken çalışan arkadaşlarımıza bakalım, ya sonrasında mezun olunca aylarca yıllarca iş arayan arkadaşlarımız? Ya da hemen iş bulanlar, mutlu mu peki? Demek ki her yerinden sorun akıyor bu düzenin. O zaman çözümü de hepsi yıkıp yeniden kurarak olur. Zaten ortada elle tutulur herhangi bir şey kalmamış durumda. 

Bizim bugün ihtiyacımız olan şey herkesin eşit imkanlara sahip olduğu, kimsenin başka birisi üzerinden geçinmediğini bir dünyadır. Ancak o koşullarda borçlanmadığımız, okurken sadece okumamıza odaklanabildiğimiz, geleceğimizi maddi olanaklarına göre değil de gerçek isteklerimize göre şekillendirebildiğimiz bir hayatımız olacak. 

Doğrusu her gün bunun hayalini kurmaktan ve o güzel günler için mücadele etmekten daha anlamlı bir çözüm yolu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü şahsen ben Şule Çet’in sorumluluğunu omuzlarımda hissediyorum.