Necdet Pamir ile 'rezerv' tartışmaları üzerine: Yabancı personeli Jersey adalarında kurdukları OTC çatısı altına çok yüksek ücretlerle aldılar

TMMOB Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, Karadeniz'de bulunduğu açıklanan rezerve, bu rezerve ilişkin bilimsel gerçeklere, 'yerli ve milli' denilen projedeki yabancı damgasına ilişkin soL'un sorularını yanıtladı.

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "müjde" olarak duyurduğu Karadeniz'deki doğalgaz rezervine ilişkin tartışmalar sürüyor.

"Yerli ve milli" olarak sunulan projedeki "Schlumberger" ağırlığına dikkat çeken açıklamaları sonrası yandaşların hedefi haline gelen TMMOB Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, rezerve ilişkin bilimsel gerçeklere, AKP'nin TPAO'daki tasfiye hamlelerine, projedeki yabancı ağırlığına ve AKP'nin doğalgaz konusundaki 2023 hayallerine ilişkin soL'un sorularına yanıt verdi.

'Alabildikleri yabancı personeli Jersey adalarında kurdukları OTC çatısı altına çok yüksek ücretlerle aldılar'

Karadeniz’de bulunduğu açıklanan doğalgaz rezervine ilişkin tartışmalar sürüyor. Özellikle sizin sondaj çalışmalarına ilişkin yaptığınız “Schlumberger” çıkışı sonrasında, Bakanlık ve AKP cephesinden açıklamalar geldi. Bakanlık arama, sondaj ve üretim ayrı aşamalar. ‘Biz sondaj için hizmet alımı yapıp, üretim işini kendi bildiğimiz, istediğimiz gibi yapabiliriz’ diyor. Bu sözler sizi tatmin ediyor mu?

Öncelikle, “Schulumberger” konusunu, ya da yabancı şirketlerden hizmet alma konusunu, programı izlememiş olanları da dikkate alarak açıklığa kavuşturalım. Petrol/Doğal gaz sektöründe, dünyanın en büyük şirketleri dâhil, tüm şirketler özgün konularda dışarıdan hizmet alabilirler. Konuyu saptırma çabaları olduğu için, önce bunu netleştirelim. Tuna-1 kuyusu sondajından hareketle; bazı Bakanların “Tamamen yerli ve milli petrol politikamız sayesinde... Tüm personel yerli” iddiasına özetle şu yanıtı verdim: ‘Ne yerlisi, ne millisi?’ 2015’ten beri yüzlerce TPAO yer bilimcisini (jeoloji mühendisi, jeofizik mühendisi, petrol mühendisi, vb.) zorla emekli ettiniz (Belgesini yayınladım). Bu güzide kurumun içini boşalttınız. Kurumsal belleği sildiniz. Akdeniz’i Karadeniz’i bilen ve 30-40 yıllık tecrübesi olan liyakatli, deneyimli yerbilimcileri kurumdan zorla çıkardınız. Sondaj ve Kuyu Tamamlama gibi temel grupları kapattınız. Kurumu Varlık Fonu'na bağladınız. Bu mu milli politika? Bu mu yerli politika?’ “TPAO' yu özelleştireceksiniz. Bu mu milli?” dedim. Dışarıdan hizmet tabi alınır. Ama kendi deneyimli personelini tasfiye edip, tamamen dışarıdan hizmet alırsan ve buna bir de yerli ve milli dersen, onu da söyletmem. Başta çalıştırdıkları personelin (Barbaros, Fatih, Yavuz) tamamına yakını Schulumberger personeli idi. Sonra Doğu Akdeniz’de ambargo tehditleri gelince, Schulumberger ve diğer hizmet alınan şirketlerin personelleri, ana şirketlerinin talimatı ile ayrılmaya başladılar. TPAO yönetimi (ve alt kuruluşu OTC yönetimi) bu defa “yolda at değiştirmeye” çalıştılar. Alabildikleri yabancı personeli, Jersey adalarında kurdukları OTC (Offshore Technology Center) çatısı altına çok yüksek ücretlerle aldılar. Yani örneğin, bir basketbol takımı, bir dolu yabancıyı çok yüksek ücretlerle transfer edip, bir kısmını da Türk tabiyetine geçirirse, bu milli ve yerli politika mı oluyor? Hadi canım sen de!

TPAO'yu özelleştirmek mi milli?

Saptırma çabaları boşa: Konu şu: TPAO’nun tamamı yerli ve milli 30-40 yıllık mesleki birikimi olan personelini emekli et! Yerine tamamen dışarıdan hizmet al. Sonra “yolda” bu personelin bir kısmını devşir; adı da yerli ve milli olsun. Bu arada: TPAO’yu özelleştirmek mi milli? TPAO yönetimi, yandaş medyaya sözüm ona açıklamalar yapıyor: “Milli (NP: Hepsi dışarıdan satın alınan, adları değiştirilen) sondaj gemilerinde kullanılan tüm hizmeti TP-OTC veriyor. Derin deniz sondajlarında TP-OTC bünyesinde yabancı uyruklu personel çalışsa da hiçbir yabancı firmadan hizmet alınmıyor.” “Yabancı personel çalışsa da” ile ne demeye çalıştıklarının açıklamasını yukarıda yaptım. Umarım anlaşılmıştır. Hizmet alımı ile bunu tamamen yerli ve milli diye pazarlamak ayrı şeyler… Ve gene TPAO yönetiminden özelleştirme ile ilgili soru ve sözüm ona yanıt: Soru: “TPAO özelleştirilirse sahaların kontrolü yerli ya da yabancı özel sektöre mi geçer?” TPAO’dan yanıt: “TPAO'nun özelleştirilmesi konusunda şu an için herhangi bir çalışma yok.” Oysa daha birkaç gün önce Sayın Berat Albayrak, “halka arz” diyerek bunun aksini açıkladı. TPAO yönetimi herhalde Sayın Albayrak’a yanıt vermiş! 

'Rezerv açıklaması bilimsel değil'

Sorunuzda da belirttiğiniz gibi, Bakanlık: “Biz sondaj için hizmet alımı yapıp, üretim işini kendi bildiğimiz, istediğimiz gibi yapabiliriz” diyor. Demek ki sonunda mahcup biçimde olsa da bu hizmet alımı konusu kabul edilmiş oluyor. Bunu kayda geçelim. Gelelim “Üretim işini kendi bildiğimiz, istediğimiz gibi yapabiliriz” iddiasına… 30-40 yıllık deneyimli üretim personeli de emekli edildi. Bunlar arasında, Akçakoca Denizel üretiminin üretimi, prosesi, boru hattı ile kıyıya taşınması, kıyıdaki tesislerin oluşturulması ve gazın kullanıma hazır edilmesi işlemlerinde deneyimli personel de var. Bu personel devrede olsa, daha az yabancı katkı ile üretim gerçekleştirilebilirdi. Kaldı ki bu proje, eğer gerçekten büyük bir rezerv olduğu (daha kuyu hedef seviyeye 1000 metre varken yapılan açıklamalara dayalı olarak değil) ortaya çıkarsa (ki olabilir… 4-5 tespit kuyusu açalım, bu kuyularda uzun süreli testler yapalım. Sonra yeniden bakalım. En azından meslek Odası olarak biz “Gaz yoktur” demedik. Sözcüklerimizi özenle seçiyoruz), çok daha kapsamlı bir proje ortaya konması gerekecektir. 4 ayrı gazlı kesit olduğu, (basın açıklaması sırasında) henüz ikisinin geçildiği açıklandı. Eğer alttaki 2 gazlı formasyonda; CO2, azot, H2S ve su olacağı düşünülürse (olasıdır), buna göre bir yöntem tasarlanacaktır. Üretim için belli özelliklerde platform kullanılması gerekecektir. 170 kilometrelik boru hattı ile kıyıya ulaşılacaktır. Bu durumda mutlaka sudan arındırma işleminin denizde yapılması gerekecektir.  Ve daha bir dizi işlem ve yatırım gerekecektir. Bunları belirleyecek en önemli parametre ise yeterli sayıda kuyu açtıktan sonra, yeterli süreli test ( uzatılmış akış testleri) ve ilave 3 boyutlu sismik sonrası, tahmini de olsa daha gerçekçi bir rezerv miktarı belirlemek olacaktır. Bu miktar 320 milyar metreküpten çok ya da az olabilir. Bizim söylediğimiz, tek kuyu açarak ve hele bu kuyu hedef seviyeye ulaşmadan, gaz gelmesi beklenen iki katman geçilmeden, rezerv açıklamanın bilimsel olmadığıdır.

'2023'e yetişir mi derseniz, önce bir rezervi görsek...'

Tüm bunları dikkate alırsak, kelime oyunu yaparak “her şeyi yerli personel yapıyor” diyecekseniz, elbette OTC bunu da yapar! Ama 2023’e yetişir mi derseniz, o da çok su kaldırır. Önce rezervi görsek… Bu henüz kaynak (resource) niteliğinde zira… Bunu sadece ben söylemiyorum. Meslek Odam ve uluslararası kuruluşlar (SPE, vb.) ve bilim söylüyor. Siyasiler gönüllerine göre rezerv açıklayacaksa, TPAO yönetimi de buna uygun açıklama yapacaksa (gerçi açıklamayı da onlar yapmadı) üniversitelerimizin ilgili bölümleri ve TPAO niye var? Ama olması gereken TPAO’dan söz ediyorum.

'Tasfiyeler yaşanmasaydı çok daha az hizmet alımı yapılırdı'

Türkiye’nin mevcut durumda denizde arama ve sondaj yapacak kadrosu olmadığı, bu nedenle bu hizmeti dışardan alması gerektiği iddiaları var. Buna ilişkin TPAO’ya da yıllarca emek veren bir isim olarak neler söylersiniz?

Bu sorunuzun yanıtını, sanırım kapsamlı olarak ilk sorunuzu ayrıntılı yanıtlarken değerlendirmiş oldum. Siz 30-40 yıllık aramacı, sondajcı, kuyu tamamlamacı personeli zorla (resen) emekli edip (bir kısmını da mobbing, görev vermeme, vb. yıldırıp “teşvikli emekliliğe yönlendirirseniz), yerine tamamına yakını yabancı eleman alırsanız, doğal olarak var olan bir kapasiteyi, yok denecek düzeye indirirsiniz. Bu alanlarda çok az sayıda personel kurumda kalabilmiştir. Emekli edilenlerden bir kısmı (neye göre belirlendiğini tahmin edersiniz) kıdem tazminatı ve ihbar önelleri verildikten sonra, “danışman olarak” geri alınmıştır. Eğer bu işlemler yapılmasa, bu son derece teknik ağırlıklı arama ve sondaj hizmetlerinde, çok daha sınırlı hizmet alımı ile operasyonlar yürütülebilirdi. “Kritik noktalarda TPAO personeli var” diye açıklamalar yapılacağına, sadece çok kritik ve özgün noktalarda hizmet aldık” diyebilirdiniz. Bu da yüzde yüz yerli ve milli olmasa da, o yolda atılmış doğru adım olurdu. Tıpkı MTA’nın ORUÇ REİS arama gemisinde yapıldığı gibi… Dış aksamı tamamen bizim tersanelerimizde inşa edilen bu gemide, başlangıçta % 60 olan yerli personel ağırlığı, bugün % 100’dür ve “yabancı oyuncu transferi” söz konusu değildir. Bu kurum da Enerji Bakanlığı’na bağlı… Onu neden alkışlıyoruz? İşte nedeni budur.

'Bu risk her zaman vardır ve önemlidir'

Sondaj faaliyetlerine yeniden dönersek, büyük tekellerin hep kendi arama ve çıkarma şirketlerine sahip oldukları, arama faaliyetlerini başkalarından alıp üretimi kendileri yapmak yoluna gitmedikleri biliniyor. Bizde seçilen yolun bu olmadığı anlaşılıyor. Bunun handikapları yok mu? Ya da daha doğrudan şunu sorabiliriz. Schlumberger'in potansiyel rezervler hakkındaki bilgileri başkalarıyla paylaşmasının önünde nasıl bir engel var? Arama hizmetinin üçüncü taraflardan alınması, değerli bilgilerin de başkalarıyla paylaşılması gibi bir anlam taşımaz mı?

Eğer sizin yeterli yerli ve milli kadronuz olsaydı, bunun denetimi ve sağlanması mümkün olurdu. Ve kimsenin aklına bu tür sorular takılmazdı. “Gemilerin sorumluluğu ve operasyon müdürleri bizden” demekle bu denetim sağlanmış olmuyor. Bu arada, zorunlu olarak adını verdiğimiz şirketin (Schulumberger) böylesi bir “paylaşım” yaptığını iddia etmek için de elimizde veri ya da kanıt olmalı. Bu risk, kuramsal olarak her zaman vardır ve önemlidir. Ancak, bir konuyu eleştirirken, somut bilgi ve belgeler üzerinden yorum yapmayı tercih etmeliyiz. Arama sürecinde elde edilen bu tür veriler son derece stratejiktir ve değerlidir. O nedenle de ideali, ağırlıklı olarak kendi (gerçek anlamda yerli ve milli) personelinizle çalışacak alt yapıyı kurabilmektir. Bu arada, 6326 sayılı Petrol Kanunu’ndaki 6. Maddeyi (Madde 6 - Petrol ile ilgili; müsaade, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı Devlet adına, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na aittir.) kaldırmak mı “yerli ve milli politikadır?” bunu yanıtlayan olmadı. Bu maddenin kaldırıldığı yeni kanunun adı ise “TÜRK Petrol Kanunu”… Bilmem anlatabildim mi? İşleri güçleri “cilalı imaj”… Uygulamada aksini yaparken, kanunun adı “Türk” yani milli olarak konuluyor! Bizden de susmamız ya da onaylamamız bekleniyor. Gene İsmet İnönü’nün sözleriyle: Hadi canım sen de!

'Debelendikçe daha da zorda kalıyorlar'

Bu arada, TPAO’nun “tek kuyu verileriyle (hele daha hedef derinliğe 1000 metre varken, alttaki 2 gazlı formasyon ile ilgili veriniz yokken) REZERV açıklanması, bilimsel değildir değerlendirmeme, sözüm ona verilen yanıta bakalım: Soru: “Rezerv tek kuyu açarak saptanabilir mi?”  TPAO Yönetimi yanıtı: “Tuna-1 kuyusunda 1 ve 2 nolu rezervuar hedef seviyenin sondajı tamamlandıktan sonra uluslararası standartlar uygulanarak kuyu logları alındı, kesilen litolojilerin özellikleri teknik ekipler tarafından yorumlanarak değerlendirildi. Daha sonra hidrokarbon potansiyeli gösteren aralıklar belirlendi, detaylı testlere geçildi. 10 gün süren testlerde mayi örnekleri alındı, mayiin jeokimyasal ve gerekli tüm analizleri yapıldı, formasyon basınçları ölçüldü.”… Yani? Söz konusu testler birkaç ay sürer. Ve daha bir dizi kuyuda yapılmalı. Açıklamayı yapanların “detaylı test” dedikleri 12 saatlik testmiş. Bunun uzun süreli akış/basınç testleri ile ilgisi yok. Tek kuyudan REZERV hesaplanmaz! Açıklama yaparsan, bilimsel ve gerçekçi değildir. NOKTA! Debelendikçe daha da zorda kalıyorlar.