Montrö tartışmasının gerisinde Karadeniz'de barışı bozma niyetleri var

Dayanışma Meclisi Tartışıyor programında konuşmacılar Montrö tartışmalarının tarihsel arkaplanını ortaya koyarken, NATO'nun attığı adımları ve Erdoğan'ın niyetlerini konuştular

Haber Merkezi

Dayanışma Meclisi Tartışıyor programının bu haftaki gündemi emekli amiraller bildirisi, Montrö Sözleşmesi tartışmaları ve yükselen ABD-Rusya gerilimiydi.

Ceyda Karan'ın moderatörlüğünde Murat Akad, Engin Solakoğlu ve Mustafa Türkeş emekli amirallerin bildirisinin ve ardından gelen tepkilerin gösterdiği niyetleri, Montrö tartışmalarını ve artık özel olarak Karadeniz'i de içererek yükselen ABD-Rusya gerilimini değerlendirdi.

Tartışmacılar, Montrö'nün Erdoğan'ın iddialarının aksine Türkiye'nin boğazlardaki egemenlik haklarını koruyan, üstelik bunu çok detaylı hesaplarla yaptığı için yakın tarihte az görülen bir dayanıklılıkla başaran nitelikte olduğunu öne sürdüler.

Konunun sadece bir "sözleşmenin" sorgulanması olmadığı, geçmiş 100 yıllık dönemde "barışın" korunduğu nadir coğrafyalardan olan Karadeniz'in ve Türkiye'nin kaderini değiştirebilecek tercihlerin masada olduğu anlaşılıyor.

Engin Solakoğlu, programda Karadeniz'in ABD'nin elinin kolunun uzanmadığı, ABD tarafından belirlenen gerilim ve çatışmalardan uzak kalmayı başarabilmiş olmasıyla dünyada nadir bulunan bir nitelikte olduğunu vurgularken, Mustafa Türkeş boğazlarla ilgili anlaşmaların tarihsel süreç içinde Türkiye'nin güvenliğini ve barışı garanti eden şeyler olarak karşımıza çıktığını anlattı. Moderatör Ceyda Karan'ın katkıları ve Murat Akad'ın anlattıklarıysa NATO'nun Karadeniz'de bu 100 yıllık durumu tamamen ortadan kaldıracak hamlelerin peşinde olduğunu ortaya koyuyordu.

Engin Solakoğlu'nun üzerinde durduğu bir noktaysa kuşkusuz önemliydi. Solakoğlu, imzacı amirallerin çoğunun "batı yönelimli" olarak tanımlanabileceğini, benzer bir şekilde yayınlanan büyükelçilerin metnindeki imzalar için de bunun az çok geçerli olduğunu söyledi ve devlet kadrolarının, askeri bürokrasinin NATO tedrisatından geçmiş olduğunu hatırlattı. Buna rağmen devlet içinde bir "Karadeniz" ezberi olduğunu söyleyen Solakoğlu, başka pek çok konuda NATO ve ABD'nin belirlenimini veri alanların Karadeniz'de oluşturulan barış ve onun gerisindeki uluslararası sözleşmelere sıra geldiğinde özgül bir pozisyon aldıklarını vurguladı. Solakoğlu, bunu "Cumhuriyet hafızası" olarak adlandırdı.

Programın satırbaşları şu şekilde:

'Türkiye Montrö'den daha iyi bir sözleşme yapamaz'

Mustafa Türkeş:

Boğazlar bizim karşımıza ne zaman sorun olarak çıkıyor diye bakacak olursak 1832-33 denebilir. Bu tarihlerde Osmanlı kendi valisine yenilince saltanatı kaybetme tehlikesi doğuyor. Rusya’dan gelen yardımla kurtuluyorlar. ama bu bedava olmaz, hünkar iskelesi anlaşması imzalanır ve Rusya Boğazlarda söz sahibi olur.

Osmanlı buna karşılık İngiltere’ye yanaşır. İngiltere 1853-43 savaşında koşulları kendi lehine çevirir.

Dolayısıyla bu basit bir mesele değil. Bugünle de benzerlik kuracak şekilde iktidarlar kendi bekaları için daha önce de boğazları kullanmışlardır ama bunun maliyeti en çok halka olmuştur.

Montrö kıyıdaş ülkeler arasında bir güven ortamı oluşturuyor. Buradaki istikrar her zaman bölge dışı aktörlerin buraya girme eğilimi olduğu zamanlarda bozuluyor.

Montrö Karadeniz’de toplam silah gücünü sınırlayor. Bütün bunları denetleme mekanizması da Türkiye’ye bırakılmış. Ama Türkiye diğer kıyı ülkeleri düzenli bilgilendiriyor. Eğer herhangi bir tadilat yapılacaksa bunu kıyı ülkelerin 4’te 3 kararıyla yapılabilir.

Ben bugün Türkiye’nin Montrö’den daha iyi bir anlaşma yapma ihtimali olmadığını düşünüyorum.

'Karadeniz Cumhuriyet'in hafızasıdır'

Engin Solakoğlu:

Karadeniz’de ciddi bir tehlike var. ABD yönetimi yanına AB’yi alıp NATO’yu kullanıp Rusya’yı sıkıştırmaya çabalıyor. Ukrayna böyle bir cephe.

Karadeniz bölgesinin önemi bir özelliği var, ABD’nin istediği zaman giremediği nadir yerlerden birisi. Çok kıymetli bir bölge. Bunu sağlayan şey Montrö.

İktidar ülke içinde itibar erozyona uğramış durumda. Dışarıda rahatlamaya çalışıyor. Batı’ya doğru yanaşarak birtakım fonlar elde edip iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Bunun dışında bir açıklama yapılabilmesi zor bu gündemle ilgili. ABD zaten Montrö’yü sorgulamaya çok istekli.

İmzacı amiral ve büyükelçilerin açıklamaları ilginç bir noktaya işaret ediyor. Türkiyenin kurulu düzeni NATO düzenidir. Buna rağmen Karadeniz bağlamında Montrö’ye ve Kurtuluş Savaşı sürecinde Sovyetlerle kurulan özel ilişkiye dayanan özel bir Karadeniz yaklaşımı vardır Cumhuriyet’in.

İmzacılara baktığımızda da büyük oranda Batıcıdırlar. Buna rağmen Karadeniz konusunda böyle bir kıskançlık vardır. Karadeniz’e dışarıdan gelecek dış etki orayı karıştırır ve kabak bizim başımıza patlar görüşü vardır.

Sıcak savaş  ihtimalinde Türkiye hedeftir. Türkiye’de ABD’nin nükleer silahları var. Yönetenler bunların tamamını hesaplamalı. Bölgedeki bir çatışma bölgedeki hepimiz için yıkım olur. Karadeniz mevcut haliyle Cumhuriyet hafızasıdır. Bu hafıza nasıl Ortadoğu’dan uzak durmayı söylüyorsa, Karadeniz’in de yabancılara kapalı tutulmasını söylüyor.

'Emperyalizm Rusya cephesini açtı'

Murat akad:

Emperyalizm bir hegemonya krizi içinde. Biden yönetimi bu krizi aşmaya çabalıyor. Biden’ın ekibine bakınca Trump sonrası oluşturulan iyimserlik havası kısa sürdü. Dolayısıyla ABD politikasında yeni bir dönem açılmış oldu. Biden işbaşına gelince çok hızlı adımlar atıldı, askeri hareketlilik hızlandı, Rusya konusu açıldı. Bu süreçte ABD emperyalist kampı toparlamaya çalışıyor. Trump döneminde emperyalistleri birarada tutan maya yara almıştı, Biden bu süreci geri döndürmeye çalışıyor.

soL TV'de izleyebilirsiniz

Dayanışma Meclisi Tartışıyor programının tamamını soL TV Youtube yayınından izleyebilirsiniz.