Medyanın yeni ‘Olay’ı: Cavit Çağlar kimdir?

Türkiye’de medyanın son dönemdeki en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi Cavit Çağlar. Ekim ayında yayına başlayacak Olay TV’nin sahibi olan Çağlar, bir dönem Demirel’in prenslerindendi. Gündeme son olarak ‘Türkiye-Rusya krizini çözen adam’ olarak giren, ‘yakınsam Erdoğan’a yakınım’ diyen Çağlar’ı biraz yakından tanıyalım.

Haber Merkezi

Ekim ayında yayına başlayacak olan ve son dönemde üst üste gazeteci transferleri yapan Olay TV’nin sahibi Cavit Çağlar, yaptığı açıklamarla gündemde.

Ortağı Ekrem İmamoğlu, kanal muhalif olacak haberlerine konu olan kanala ilişkin açıklama yapan Çağlar, “Ticaret gazetesine bak  yüzde 100 benim, Ekrem İmamoğlu ile filan ne alakası var? Kanalın muhalif olacağını nerden biliyorlarmış? Yakınsam Tayyip Erdoğan'a yakınım ben, onu beğenen biriyim ama AK Partili değilim. Gelen arkadaşlar kendi siyasi görüşlerini değil objektif olarak haberciliklerini ekrana taşıtacak. Yandaşlığa da muhalifliğe de ihtiyacım yok” demişti.

Kanala ilişkin Çağlarla görüşen Fatih Altaylı ise, “Yorum yok, taraf tutmak yok, yorum yapanı kulağından tutar atarım” dediğini aktarmıştı.

Bu sözlerin tepki çekmesi üzerine açıklamada bulunan Çağlar, “Yıllardır gazeteci arkadaşlarımla birlikte yayıncılık yapan biri olarak, ‘Gazetecileri kulağından tutar atarım’ demedim, diyemem” düzeltmesinde bulundu.

Altaylı ise bu sözlere, “Vallahi de billahi de öyle dedi demekten başka ne diyebilirim ki. Böyle bir şey uydurmak için ne gerekçem olabilir ki. Dediği her şeyi yazdım. Hatta bir kaç şeyi de yazmadım” yanıtını verdi.

Kısacası daha kanal başlamadan yayın politikası tartışmalarına konu olan Çağlar, yıllar öncesinde “Demirel’in prensi” olarak biliniyordu.

AKP’li yıllarda uzun süre sessiz kalan Çağlar, “Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizini çözen adam” olarak basına konu olmuş, Putin ile Erdoğan arasında arabuluculuk yaptığı haberleriyle gündeme gelmişti.

Çağlar’ı biraz daha yakından tanıyalım…

Demirel'in prensiydi

Türk siyasi hayatına Süleyman Demirel'in "armağanı" olan bir isim Cavit Çağlar.  

23 yaşındayken Yapı Kredi Bankası'ndan ilk kredisini aldı ve kendi tekstil işini kurdu. Sonra askere gitti ama kendi ifadesiyle "dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural kendisini çok sevdiği için süresiz izin kağıdı aldı." 

Süresiz izin kağıdıyla "tamamladığı" askerlikten sonra, ticaretin yanına mutlaka siyaseti de katması gerektiğini sezerek, Adalet Partisi'nin gençlik kollarına girdi. Çağlar’ın kendi deyimiyle yükselişe geçtiği dönem 1977-1980 Ecevit dönemi oldu. O dönem için, “Bana enflasyon zengini diyebilirsiniz” diyen bir isim Çağlar.

1980′li yılların sonunda 30 şirket ve 16 binin üzerinde çalışanı olan Nergis Holding'in patronluk koltuğundaydı.

1982’de Bursaspor başkanı olunca daha fazla tanındı.

Demirel’in aracılığıyla siyasete girdi. 1987'de Bursa'dan DYP milletvekili seçildi ve kamuoyunda "Demirel'in manevi oğlu" olarak tanındı. 

O dönemde bir dergiye verdiği söyleşide, "Demirel'i lider olarak gördüm ve sevdim. Başkasıyla bu mutluluğu tadamam. Onun olduğu yerde ikinci adam olmaz" diyor ve aralarındaki "gönül bağı"ndan bahsediyordu. 

Ciğer kediye emanet edilirse

1991 seçimlerinde ikinci kez vekil seçildi ve DYP'nin ikinci adamı olarak anılmaya başlandı. Kurulan hükümette kamu bankalarından ve hazineden sorumlu devlet bakanı oldu. Demirel, Bakanlar Kurulu toplantısında koalisyon ortağı Erdal İnönü'yü soluna oturturken, sağına da Cavit Çağlar'ı oturtmuştu. 

Çağlar'ın Ziraat Bankası'na 399 milyar liralık borcunu 176 milyar liraya indirdiği iddialarının sonunda ANAP'lı Adnan Kahveci "Kamu bankalarının Cavit Çağlar'a teslim edilmesi, ciğerin kediye emanetinin belgesidir" demişti.

Çoşkun Ulusoy'un başkanlığındaki Ziraat Bankası ile anlaşarak 242 milyar liranın üzerinde olan borcunu 169 milyar olarak hesaplayarak geri ödeme planı oluşturdu. Kredi borcu yıllık yüzde 50 basit faizli olarak 5 sene ertelendi. Devlet tahvil faizlerinin yüzde 85 - 90 (yıllık birleşik faiz yüzde 116 - 125) olduğu bu dönemlerde yıllık yüzde 50 ve basit faiz uygulaması ile Cavit Çağlar'ın 5 yılda en az 125 milyar lira sağladığı iddia edildi.

Hakkında suç duyurusunda bulunuldu ancak söz konusu dosyanın kayıp olduğu ortaya çıktı.

Türlü usulsüzlükler ve Öcalan operasyonu

1993'te Mesut Yılmaz'a "yavşak" diyen Cavit Çağlar, bu çıkışıyla da hayli konuşuldu kamuoyunda. 

Aynı dönem DYP genel başkanlığı ve başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı tartışmaları sırasında İsmet Sezgin’i destekledi ancak seçimi Çiller kazanınca Çağlar yeniden bakanlık koltuğuna oturamadı.

Atatürk’ün talimatıyla 1935 senesinde kurulan Etibank, Refahyol iktidarında yapılan ilk özelleştirme ihalesinde Cavit Çağlar'a satıldı. Çağlar daha sonra bankayı Sabah grubuna ve Dinç Bilgin'e sattı. DGM Savcısı Ercan Cengiz, Etibank'ın Cavit Çağlar'a satılmasında usulsüzlükler belirlendiğini açıklamıştı.

Yani Çağlar adı sürekli çeşitli usulsüzlüklerle anılıyordu. Ancak buna rağmen yıllar sonra Rusya krizinde olduğu gibi, Çağlar’ın adı yine kritik bir "devlet operasyonunda” yer alacaktı.

16 Mart 1999 yılında yakalandığı açıklanan Abdullah Öcalan, Cavit Çağlar’ın üzerinde haciz bulunan uçağı ile yurt dışından getirildi. 

Bülent Ecevit, neden hacizli bir uçakla bu adımın atıldığı sorusuna, 200 bin dolar ile en ucuz fiyatı Cavit Çağlar’ın verdiği yanıtını verecekti.

Etibank ve Egebank soruşturması kapsamında gıyabi tutuklu olarak aranırken ABD’de yakalandı.

Yüzlerce yılla yargılandı, bir yıl bile hapis yatmadı

Çağlar, 28 Nisan 2001 tarihinde özel bir ekip tarafından Türkiye’ye getirildi, cezaevine konuldu ve 6 Şubat 2002′de tahliye edildi. Süleyman Demirel, Amerika'dan getirtilen ve tutuklu yargılanan Cavit Çağlar'ı savunarak kendisine yapılanın bir zulüm olduğunu açıklamıştır.

İnterbank'ın içinin boşaltılması davasında da yargılanan Çağlar, 24 Şubat 2010 tarihinde, oğlu Mustafa Çağlar, yeğeni Şenol Şankaya ile birlikte 1'er yıl 9'ar ay hapis ve 208 bin lira para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, sanıklar hakkında, "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verdi.

Cavit Çağlar, el konulan bankasına Hazine tarafından atanan yönetim tarafından "muvazaalı işlemlerle bankaya 1,5 katrilyon lira zarar vererek Türkiye Cumhuriyeti'ni mağdur etmekle" suçlandı.

Söz konusu açıklamada Çağlar’ın kurduğu usulsüzlük ağı şöyle anlatılıyordu:

"Dosyalardaki "A Grubu" şirketler Çağlar'ın doğrudan hissedar olduğu şirketler olup menkul ve gayrimenkulleri mevcuttur. Bankamızca "B Grubu" şirketler olarak tanımlanan şirketler Çağlar'ın doğrudan hissedar olmasından ziyade kapıcısının, çaycısının, koruma görevlisinin hissedar olduğu şirketlerdir.

Normal kredi işlemlerinde kredi alan bir firma bu kredileri kendi şirketi içinde aktif kıymete dönüştürür. Yani birebir yasal teminat (ipotek,teminat mektubu vs.) ilişkisi kurulmasa dahi sonuçta şirketin varlığı banka için teminattır. Oysa B Grubu firmalar olarak nitelendirdiğimiz şirketler ile bankamız arasında, bırakın bir yasal teminat ilişkisi kurulmasına, anılan şirketlerin varlığının da banka için bir teminat olmasına imkan yoktur. Çünkü söz konusu şirketlerin tek bir adresi mevcut olup nihai amaçları ticaret yapmak değil, Interbank ile Çağlar ve ailesi arasında köprü vazifesi görmektir. Zira söz konusu şirketlerin sermayeleri 5 milyar lira olup tek bir adreste mevcudiyetlerini devam ettirmektedirler.

Bankamızca bu şirketlere sağlanmış olan kredilerin aynı saat ve dakikada Cavit Çağlar ve ailesinin şahsi hesaplarına aktarmaları da söz konusu şirketlerin asıl gayelerini somut olarak ortaya koymaktadır. "

Rusya krizinde mektup aracısı oldu

Bursalı patron Cavit Çağlar, son olarak, Türkiye ile Rusya arasındaki krizin sona erdirilmesi sürecinde yaptığı arabuluculukla kamuoyunun gündemine bir kez daha geldi. 

Türkiye'nin Rusya'ya ait savaş uçağını düşürmesi sonrası başlayan kriz Erdoğan'ın mektubuyla büyük ölçüde son bulmuştu. Mektubun ve görüşmelerin aracılığını yapan isimlerin Cavit Çağlar, Hulusi Akar ve Nursultan Nazarbayev olduğu ortaya çıktı.

Söz konusu mektubun hikayesini yazan Murat Yetkin, Çağlar’ın oynadığı role de vurgu yapacaktı:

Orgeneral Akar, işadamı Cavit Çağlar’ın Rusya’nın özerk Dağıstan Cumhuriyeti’nde yatırımları olduğundan söz etti. Çağlar, bölgenin Cumhurbaşkanı Ramazan Abdulatipov ile Süleyman Demirel hükümetinde Devlet Bakanı olduğu 1990’lardan tanışıyordu. Abdülatipov o dönem Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in yardımcılarındandı. Akar ise Çağlar’ın bakanlığı sırasında Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı’nın başyaveriydi.

- Akar, Erdoğan ve Cumhurbaşkanının Dış ve Güvenlik İşleri Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın’a, Çağlar’ın Abdulatipov aracılığıyla Putin’e bir kanal açtığını bu kanalın değerlendirilebileceğini anlattı. Erdoğan, Akar’ın verdiği güvence ile operasyona yeşil ışık yaktı. 30 Nisan’da İstanbul Tarabya’daki Huber Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Erdoğan, Akar ve Çağların katılımıyla bir toplantı yapıldı. Putin, Erdoğan’dan sözlü değil, yazılı bir beyan bekliyordu. Putin’in dış ve güvenlik konularındaki başdanışmanı ve özel temsilcisi Yuri Uşakov, bu konuda yetkili irtibat kişisi idi. Erdoğan, Akar’ın da verdiği bilgilerle yeşil ışık yaktı, operasyon başladı. Türkiye adına yetkili irtibat görevlisi de Büyükelçi Kalın olacaktı.

- Bu gelişmeyle birlikte Kalın mektup taslağını kaleme almaya başladı. Bu işte Rusça’ya vakıf iki tercüman ona yardımcı oluyordu. Ayrıca Çağlar’ın Rusya işlerinde yardımcı olan tercümanı da devredeydi. Mektubun yazılması İngilizce üzerinden değil, Türkçe-Rusça üzerinden yapılacaktı. Bu aşamadan sonra temaslar Kalın, Çağlar, Abdulatipov ve Uşakov arasında yürütülecekti; Kremlin’le en üst düzeyde irtibat kurulmuştu.

- Çağlar’ın iş seyahatleri görüntüsüyle yürüttüğü mekik diplomasisi Mayıs’ın üçüncü haftasında hızlandı. Mektup Ankara ve Moskova arasında gidip geliyor, kelimelerin üzeri çizilip yerine yenileri yazılıyor, virgüllerin yeri değiştiriliyor, anlamlar değişiyordu.

-23 Haziran’da Erdoğan tam Güney Doğu’dan gelen aşiret reislerine iftar vermek üzereyken Kazak büyükelçi Tüymebayev yine “Acil” koduyla aradı Kalın’ı. Nazarbayev, Şangay İşbirliği Örgütü toplantıları için Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e gitmişti. Orada Putin ile konuşmuştu. Mektup biraz yumuşatılabilirdi. 

- Erdoğan Genelkurmay Başkanı Akar’ı Beştepe’ye çağırdı. Akar gece 23.00’ü gece Külliye’ye gitti. O arada Kalın, Rusça tercümanları ve Kazakistan büyükelçiliği elemanları mektupta son rötuşları yaptılar. Özür ve tazminat çıktı. Rusça “izvinite” denecekti. Rusça sözlüklerde karşılığı “Mazur görün, kusura bakmayın, af edersiniz” demekti, “Özür dilerim” demek değildi. Tazminat yerine ise öldürülen pilotların ailesine yardım etme sözü verilecekti. Erdoğan mektubu bu haliyle Akar’ın da önünde imzaladı.

***

-Kalın ve Çağlar hemen Zirvenin yapıldığı kongre merkezine gittiler. Nazarbayev girişte onları bekliyordu. Hemen üst kattaki toplantı salonuna girdiler. Nazarbayev mektubun Rusçasını istedi, dikkatle okudu, “Olmuş bu” dedi. Rus Devlet Başkanı Putin’in de yan odada olduğunu o zaman öğrendiler. Nazarbayev’in haber vermesi üzerine Putin’in danışmanı Uşakov yanlarına geldi. Nazarbayev Uşakov’a “Bence uygun” dedikten sonra Türk heyetine “Benim işim bitti, hayırlı olsun” dedi ve ayrıldı.

-Uşakov mektubu Putin’e sunmak üzere yana geçerken Türk heyeti de büyükelçiliğe gidip beklemeye karar verdi; ortalarda görünüp dikkat çekmek istemiyorlardı. Ancak daha binadan ayrılmadan Uşakov, Kalın’ı aradı. “Başkanımız olumlu karşıladı” dedi, “Türklerin pozisyonuna daha yakın gibi, ama kabul.”

Şimdi de medyaya giriş yapıyor

Adı usulsüzlüklerle, bankaların içini boşaltmakla, siyasi gücünü kullanarak usulsüz işlemlere imza atmakla anılan bir patron siyasetçi Çağlar. Şimdi de medya alanında yeniden güç elde etmek için ilk büyük adımlarını atıyor.

Üstelik "tarafsız bir medya kuruluşu" sözü veriyor...

Bakalım bu adımın altından neler çıkacak?