Kültür Sanat Emekçileri Dayanışma Ağı kuruluyor

Kültür sanat dünyasının çeşitli alanlarında çalışan sanat emekçileri, salgınla daha da görünür hale gelen sorunlarını konuşup çözüm yolları aramak için bir araya geliyor. Sinema TV emekçileri, sahne emekçileri ve müzisyenler, Patronların Ensesindeyiz Kültür Sanat Emekçileri Dayanışma Ağı’nı kurduklarını yayınladıkları bir deklarasyonla ilan ettiler.

Patronların Ensesindeyiz

Çeşitli alanlarda üretim yapan kültür sanat emekçileri, bu deklarasyonun ardından yol haritalarını görüşmek üzere bir araya gelecekler. Yayınlanan deklarasyonun tam metni şöyle:

Salgın hastalık hepimizin bildiği gerçeği tüm şiddetiyle bir kez daha yüzümüze vurdu: İşsiziz ve hiçbir güvencemiz yok! Bunun üstesinden gelmek için Kültür Sanat Emekçileri Dayanışma Ağı’nı kuruyoruz! Aklımızı ortaklaştırmak, çözüm yolları aramak, ortak sorunlarımızla, kol kola mücadele etmek için yan yana geliyoruz. Burada birlikte tartışıp, birlikte karar alacağız. Haklarımıza, emeğimize, geleceğimize sahip çıkacağız! Hepinizi bu dayanışma ağının parçası olmaya davet ediyoruz.

"Merhaba. Hepimiz devasa bir endüstri dalındaki üreticileriz. Farklı iş tanımları çerçevesinde ve farklı koşullarda da çalışsak, hepimiz, kültür ve sanat dünyasının çok çeşitli alanlarında emeğimizle değerler yaratıyoruz.
Kimimiz günün on altı saati dekor kurar. Kimimiz bir konserde ya da sette sesi en güzel şekilde insanlara ulaştırır. Oyuncu kimimiz; haftalar süren provaların, sette geçen günlerin yorgunluğudur yüz çizgilerimizi derinleştiren. Kimimizin işi tam da bununla ilgilidir, makyaj yaparız: hünerimiz, görüntüyü bambaşka kılmaktır. Enstrüman çalarız mesela, nasırlaşan parmaklarımızı görmez, müziğimizle coşarken veya hüzünlenirken. Hazırladığımız kostümleri giyen, beş yüz yıl öncesine de, bin yıl sonrasına da ışınlanabilir… Kimimiz ortalıkta görünmez: ya ofisteyizdir ya da kafelerde, nadiren sözleşmeli, çokça “freelance” olarak, mesaimizin bütün hayatımızı işgal ettiğini fark etmeden... Henüz öğrenciyizdir de belki, eğitimini aldığımız alanda deneyim kazanmak, hatta belki okumaya devam edebilmek için düşük ücretle çalışırız…  Dekorcu, kostümcü, tonmayster, rodi, kameraman, yönetmen, görüntü yönetmeni, şarkıcı, reji asistanı, enstrümancı, fotoğrafçı, boom operatörü, senarist, animasyon sanatçısı, ışıkçı, metin yazarı, oyuncu, müzisyen, editör, kurgucu, grafiker ve daha pek çok “şey”iz...

Dayanışma ağına kimler katılıyor? Nasıl iletişim kurabilirim? 

Sinema TV emekçileri, sahne emekçileri, müzisyenler... Sektördeki farklı alanlara emekçi gözüyle bakıp, her biri için hızla çalışmaya başlayacağız. Kafa kafaya verip sorunlarımızı ve taleplerimizi konuşacağız, kol kola girip mücadele edeceğiz. Bize +90 (541) 940 0514 numaralı telefondan veya [email protected] adresine mail göndererek ulaşabilirsin.

Alanlarımız, işlerimiz, uzmanlıklarımız farklıymış gibi görünse de ortak noktamız çoktur. Hepimiz benzer durumlara düşmedik mi:
İşverenimiz bazen ustamızdır, bazen “velinimetimiz”, bazen bize olanak sağlayan arkadaşımız: Emeğimizin, alın terimizin hakkını almaya çalışmak “ayıp” görünür gözümüze… Hep “bir sonraki işte böyle yapmayacağım” der ama bir sürü mecburiyete boyun eğip, devam ederiz… Bazen de büyük holdingler, vakıflar ve yapım şirketleri patronumuz olur. Özgeçmişimize yazmak için katlanırız onca muameleye; orada çalışmanın bize “değer” katacağına inanarak. Oysa çoğunlukla ilk krizde kapının önünde buluruz kendimizi.
Güvencesiz çalıştırılmada da ortağızdır örneğin. Ne bir kaydımız vardır çoğu zaman ne de sigortamız. İşsiz kalmak kadar korkutur bizi, hastalanmak ihtimali... Daha az yorulduğumuz, daha iyi kazandığımız bir iş hayalimiz de ortaktır.

Birlikte ne yapacağız? Ben bu örgütlenmeye nasıl katkı koyarım?

Haberleşeceğiz; birbirimize sahip çıkacağız, yalnız ve çaresiz olmadığımızı göstereceğiz; başka deneyimlerden öğreneceğiz; yan yana gelecek, umudu büyüteceğiz. Haberleşmek, birbirimizden haberdar olmak anlamına geldiği gibi, kamuoyunu yaşadıklarımızdan haberdar etmek, hak ihlallerini görünür kılmak demek. Örgütsüzlük çok yaygın, kendimizi güçsüz sanıyoruz. Birlikte kafa yoracağız, uzmanlardan yardım alacağız, mücadele deneyimlerinden ve birikiminden öğrenecek, güç birleştireceğiz. Gücümüzü göreceğiz ve göstereceğiz: Yarın için umutlu olmak kendi elimizde, ortak mücadelemizdedir.

Ama en güzel ortaklığımız emeğimizdir bizim. Dizi ya da film setinde kamera önü veya kamera arkası; tiyatro ya da konser salonunda sahne üstü veya sahne arkası, sokak, metro, vapur, neresi olursa olsun. Biliriz ki biz o üretimin ortağıyız ve yokluğumuzda eksikiliğimiz hemen hissedilir. İşe hazırlık yaparken, üretimde bulunurken veya işi bitirip kablo toplarken, kostümleri kaldırırken, makyajımızı temizlerken, ertesi sabahki set için hazırlık yaparken, bir günü daha bitirmiş olmanın, şairin dediği gibi, “bir iş görmenin saadeti” vardır içimizde. Hep birlikte üretir, koyarız eserimizi ortaya. Koyarız da “Yevmiyeyi ne zaman verirler?”, “paramı alabilir miyim acaba?”, “içerideki haftalıkları alabilecek miyiz?” soruları hiç çıkmaz aklımızdan.

Aylardır ölümcül bir salgınla karşı karşıyayız, aylardır işsiziz! Salgının başında yaşamları hiçe sayılıp çalışmaya zorlanan da bizdik, “hayat eve sığar” sloganıyla açlığa terk edilen de. Kayıt dışı çalıştırılmış olmamızdandır “meğer biz aslında yokmuşuz” dememiz. Yardımlar, tanımlar, tedbirler, planlar, endişeler, talepler ve vaatler tartışılıp dururken, hiçbirinin konusu biz değiliz. Bize çözüm olarak gösterilense şu ya da bu vakfın, şu ya da bu dijital platformun veya sektörün şu ya da bu unsurunun “dayanışma” diye ortaya attığı göstermelik katkılardır: içten içe hepimiz biliriz, yarattığımız, biz olmasak yaratılamayacak değerin yanında bu katkıların devede kulak bile olmadığını…
Özel bir dönemden geçiyoruz. Salgın, işlerin neredeyse tamamen durma noktasına gelmesi, vb. çok sık yaşanacak olaylar değil, evet. Bir süredir ise bu özel dönemin sona erdiği ve normalleşmekten söz ediliyor.

Patronların Ensesindeyiz Dayanışma, Haberleşme ve Mücadele Ağı

“Patronların planları var, işçilerin de olmalı’ diyerek 2018 yılında yola çıkan PE, ülkenin dört bir yanında, pek çok sektörde emekçilerin hak gasplarına ve sömürüye karşı birlikte direnmesinin, örgütlenmesinin mayası olmakla kalmadı, çeşitli kazanımlara da imza attı. PE, kuruluşunun ikinci yılında, “biz de emekçiyiz, emeğine sahip çıkanlar olarak kol kola giriyoruz” deyip haklarının peşine düşen, örgütlenen biz kültür sanat emekçilerinin de gücü olacak. 

Normalleşme ile kastedilen acaba salgın öncesindeki koşullara dönmek mi? Çalıştığımız bu alanda normal olan ne? Normalimiz, yıllardır açılmayan devlet orkestralarının, korolarının, operalarının ya da tiyatrolarının sınavlarını beklemek; bu olmayınca kötü koşullarda sözleşmeye veya karın tokluğuna özel sektöre kendimizi teslim etmek mi? Normalimiz, okullusuyla ve alaylısıyla sanatımıza biçilen “üç kuruş” değer mi? Normalimiz taşeronluk, sigortasızlık ve güvencesizlik; normalimiz çalıştığımız sette ya da sahnede yaralanmak, sakat kalmak ve hatta ölmek mi?
Sevgili dostlar, kardeşler, arkadaşlar: Normalleşme “aman sus, buna da şükür” deyip, salgın öncesi koşulları bile mumla aramaya başlamaksa, biz normalleşmiyoruz!

Bizler, sinema, televizyon ve reklam sektörü çalışanları, oyuncular, müzisyenler ve sahne emekçileri olarak Kültür Sanat Emekçileri Dayanışma Ağı’nı kurduğumuzu; aklımızı ortaklaştırmak, birlikte çözüm yolları aramak ve yaşadığımız ortak sorunlarla, kol kola mücadele etmek için yan yana geldiğimizi ilan ediyoruz. İçinden geçtiğimiz dönemi gerçekten özel kılacak olan şey, artık eskisi gibi davranmaktan, hak aramaya yüksünmekten vazgeçmek olacak. Biz çalışırken görmekte olduğumuz muameleyi sineye çekmeye mecbur değiliz ama işlerimiz de, işverenlerimiz de bize mecbur. Bizler işimizi bildiğimiz gibi, haklarımızı almak için örgütlenmesini, kol kola girmesini de biliriz.

Gücümüzün, değerimizin farkına varalım: Emeğimize, haklarımıza sahip çıkalım!"

Zaman kaybetmeden:

*En ufak bir krizde işsiz kalmak istemiyoruz.

*Kayıt altına alınmış, sigortalı, iş güvenceli bir çalışma yaşamı en temel haktır.

*Karşılıksız emek ve angarya kaldırılmalıdır.

*Tedavi alamamaktan, kirayı ve faturaları ödeyememekten korkmadığımız insanca bir yaşam istiyoruz.

*Emekçiler için boş zaman bir lüks değildir. Sevdiklerimizle zaman geçirebilmek, kendimizi geliştirmek, vazgeçilmez insani ve mesleki ihtiyaçlardır.

Sinema TV emekçileri, sahne emekçileri, müzisyenler... Sektördeki alanlar için çalışma yasalarında gerekli düzenlemelerin yapılması ve bu yasaların uygulanması, en acil talebimizdir. Hukukçularımızın da katkılarıyla, bu başlıkları tüm çalışma alanları için ayrıntılandırmak üzere en yakın zamanda bir araya geleceğiz.