Küba dostları kampanya başlatıyor: Küba Hayat Kurtarır!

José Martí Küba Dostluk Derneği, Küba’ya yönelik ablukaya son verilmesi ve gelecek yılki Nobel Barış Ödülü’nün Kübalı sağlıkçılara verilmesi için bir kampanya başlatıyor. Dernek Başkanı Yiğit Günay, kampanyayı soL’a anlattı.

Haber Merkezi

Küresel salgının damga vurduğu 2020 yılında, onlarca ülkede pandemi sırasında gönüllü hizmet veren Kübalı sağlıkçılar bir kez daha tüm dünyada Küba’ya yönelik sempatinin artmasına vesile oldu. Ancak Kübalılar dünya halklarına yardım ederken, ABD Küba üzerindeki baskısını günden güne artırıyor.

Bu süreçte çeşitli ülkelerdeki Küba’yla dayanışma hareketleri, 2021 yılında Nobel Barış Ödülü’nün Küba’nın gönüllü sağlık emekçilerinden oluşan Henry Reeve Tugayı’na verilmesi için bir kampanya başlattı. Türkiye’de de hem bu talep hem de ablukanın kaldırılması çağrısıyla bir kampanya başladı. Kampanyanın Türkiye ayağını José Martí Küba Dostluk Derneği (JMKDD) yürütüyor. Kampanyanın ayrıntılarını, JMKDD Başkanı Yiğit Günay’la konuştuk.

Kampanyadan başlayalım. Metnin temel talebi Küba’ya yönelik ablukanın sonlandırılması. Abluka artık yarım asırı geçti, bugün tekrar bir kampanya düzenlemenizi tetikleyen gelişme nedir?

Sanırım öncelikle şunu söylemem lazım: Ablukaya karşı mücadele etmek için hiçbir yeni gelişmeye dahi gerek yok, abluka insanlığın yüz karası... Ama, sıkıntı da tam burada. Artık 60 yıldır sürdüğü için, abluka “kanıksanma” tehlikesiyle karşı karşıya. Buna izin vermememiz lazım. ABD açıkça bir halkı, yalnızca kendi istedikleri, eşitlikçi bir sistemde yaşamakta ısrar ettikleri için, açlığa mahkum ederek teslim olmaya zorluyor. Yeter artık, abluka derhal sona ermeli.

Öte yandan, yeni gelişmeler var, evet. Trump yönetimi son bir yıldır Küba ekonomisini boğmak için birçok yeni adım attı. Geçen yazdan beri Küba’ya giden petrol tankerlerini engelliyorlar. Yakıt ekonominin belkemiği, üstelik Küba, elektriğinin de önemli kısmını petrolden üretiyor. Küba’da iş yapan hem Kübalı hem yabancı şirketlerin üzerinde baskı kuruyorlar, neymiş, devrimden önce Küba’nın multimilyoner ailelerinin sahip olduğu binada ofisleri varmış ödeme yapmalılarmış, efendim Havana Limanı’na eskiden sahip olan aileye, şimdi limanı işleten şirketlerin tazminat ödemesi lazımmış… Saçmalık. Zaten bu davalar genelde düşüyor, ama amaç baskı kurmak, ABD’nin tek başına aldığı yaptırım kararını sözde hukuki yolla başka ülkelerin vatandaşları ve şirketlerine dayatmak, yabancı yatırımı engellemek, Küba’yı yalnızlaştırmak.

Eh, ABD baskıyı artırırken, üzerine küresel salgın binince, Küba iyice zor duruma düştü. 4 aydır turizm yok, Küba ekonomisinin büyük kısmı turizmle bağlantılı. İhracatlar da çok azaldı, dolayısıyla döviz girişi çok azaldı. Bu da Küba’nın dışarıdan mal almasını zorlaştırıyor. Şu an Küba ekonomisi ciddi bir darboğazla karşı karşıya, kimi mallarda kıtlık yaşanıyor.

İmza metninde aynı zamanda somut bir talep de var: Gelecek yılki Nobel Barış Ödülü’nün, Küba’nın sağlık emekçilerinden oluşan Henry Reeve Tugayı’na verilmesi. Biz hep Kübalı doktorlar diyoruz, bu tugayın farkı ne?

Yaşı yeten arkadaşlar, 2005’teki Katrina Kasırgası’nı hatırlayacaktır. ABD’nin güney eyaletlerinde yoksul halkın nasıl çaresiz kaldığını, ABD devletinin halkın canını hiçe saydığını tüm dünya gördü. O kasırganın hemen ardından Küba’da 1500’den fazla sağlık emekçisi, ABD’ye gidip halka yardım etmek için gönüllü oldu. Oğul Bush yönetimi kabul etmedi Kübalı gönüllü sağlıkçıları, kendi vatandaşlarının ölümünü göze alarak…

O yıl kuruldu Henry Reeve Tugayı. Tugayın tam adı, farkının ne olduğunu ortaya koyuyor: Henry Reeve Afet ve Ciddi Epidemi Durumlarında Uzman Uluslararası Doktorlar Birliği. Bu ekibin uzmanlık alanı bu, dünyanın neresinde bir afet yaşansa, oraya gidip hizmet vermek. Ebola’ya karşı Afrika’dalardı, deprem sonrası Pakistan’dalardı, 15 yıldır dünyanın her yanında, sağlık hizmetine ulaşımı en kısıtlı, en yardıma muhtaç insanlara yardım eli uzatıyor bu tugay. Henry Reeve Tugayı’nın dışında da Küba’nın dünyanın birçok ülkesinde binlerce doktoru var, fakat bu tugay bir acil durum yardım tugayı.

Dolayısıyla, Covid-19 salgını sırasında da bu tugay görev başındaydı?

Tabii, 27 ülkeye gitti Henry Reeve Tugayı’ndan sağlıkçılar. İtalya’da Turin şehrindeki çabaları, o dönem İtalya’da salgın çok kötü bir seyir izlediğinden daha çok ilgi çekti, ama İtalya dışında 26 ülkede daha hizmet verdi Kübalılar, ve bunların çoğunluğu Angola, Togo, Gine, Belize gibi kaynakları çok kısıtlı ülkeler.

Tabii bu, özellikle salgının başında birbirine kazık atma yarışına giren büyük kapitalist devletlerle bir tezat oluşturuyor.

Kesinlikle. ABD’nin, Çin’den Fransa’ya maske götüren uçağı, pistte havalanırken daha çok para bastırıp ABD’ye yönlendirdiği örnek mesela… Ki, bu arada, aynı zorbalığı Küba’ya da yaptılar, o dönem Küba’ya yollanan yardımları ABD birkaç defa engelledi, taşımacılık şirketlerini tehdit ederek. Dünyada bir barbarlık rejimi hüküm sürüyor.

Fakat, yalnızca devletlerin birbirlerine kazık atma yarışına dikkat etmemek lazım. Asıl büyük kazık, o devletlerin içinde yaşandı. Bütün kapitalist devletler “ekonominin çökmesine izin veremeyiz” diyerek halkın emeğiyle geçinen kesimini ölüme mahkum etmekte hiçbir beis görmedi.

Bu tabloda Küba’nın duruşu daha da parlıyor. MS Braemar adlı İngiliz gemisinin başına gelenleri hatırlıyor musunuz? Cruise gemisi bu, yolcu ve mürettebat toplamda binden fazla insan vardı. Salgının başlarında gemide Covid-19 vakaları görüldü, hiçbir ülke geminin limanlarına yanaşmasına izin vermedi. Sonunda ne oldu? Küba kabul etti, gemi limana yanaştı, Kübalı sağlıkçılar tüm gemiyi tedavi ettiler.

Bugün bundan daha doğru, daha değerli bir duruş olabilir mi insanlık için? Enternasyonal dayanışma, fedakârlık, kıt kaynaklara rağmen diğer halklara el uzatma, hiçbir şekilde bencilliğe, kendisinin başkalarından daha değerli olduğu fikrine prim vermeme… Bir barış ödülü verilecekse o ödülün Kübalılara verilmesi lazım, çok açık.

Peki Nobel Barış Komitesi’nin yaklaşımının olumlu olacağını düşünüyor musunuz? Obama’ya barış ödülü veren bir kurumdan bahsediyoruz.

Obama’yı geçtim, bu kurum Henry Kissinger’a barış ödülü verdi geçmişte! Aradan yarım asır geçmesine rağmen hâlâ ABD’de savaş kışkırtıcısı denince ilk akla gelen isim. Özellikle Soğuk Savaş yıllarında Nobel Barış Komitesi tam anlamıyla sosyalizme karşı bir silah olarak kullanıldı. 

Ödülün Henry Reeve Tugayı’na verilmesi için yürütülen kampanya, ödülü değil, kampanyanın kendisini önemsiyor. Açıkçası, yarısını devirdik, dönün 2020’ye bakın, insanlık adına umut veren, barış, dayanışma, halkların kardeşliği mesajlarını güçlendiren ne var? Küba ve Kübalı sağlıkçılar. Mesele Kübalıların ne yaptığını olabildiğince fazla insana anlatmak, çünkü biz bunu anlattığımızda Kübalılar zaten dünya halklarının aklında ve kalbinde kazanacak. Bunun anlatılması, paylaşılması, yaygınlaştırılması lazım.

Ödül verilir mi? Ödül verilirse bundan en kârlı çıkan Nobel Barış Komitesi’nin kendisi olur, tamamen zedeledikleri itibarlarını bir nebze kurtarabilirler. Öte yandan, Küba’ya da yararı olur ödülün verilmesinin. Abluka altında, diplomatik ilişkileri sürekli bozulmaya çalışılan bir ülke Küba, Avrupa Birliği’yle iyi ilişkilere, özellikle ticari ilişkilere sahip olması çok önemli, bu açıdan ödülün fayda sağlayacağı kuşkusuz. Biz de Küba’yla dayanışma hareketiyiz, önceliğimiz bu.

Kampanyanın Türkiye ayağını Küba için anlamlı bir günde, 26 Temmuz’da, Fidel ve bir grup gencin baskıcı Batista rejimine karşı başkaldırdığı günün yıldönümünde başlatıyorsunuz. Kampanyanın stratejisi ve takvimi nedir?

İlk olarak bir imza metni çıkardık. Dar ama temsiliyeti yüksek bir ilk imzacılar listesiyle çıktı metin, fakat bu metni yaygınlaştıracağız. Herkesten imza istiyoruz. Bu metnin on binlerce insana ulaşması, insanların Küba’nın onurlu duruşuna destek olmasını hedefliyoruz. Bu süreçte çeşitli etkinlikler, röportajlar ve makalelerle de niye kampanyanın haklı olduğunu anlatacağız.

Bu metin, toplanan imzalarla birlikte Küba makamlarına teslim edilecek. Küba’nın, Türkiye halkının moral desteğini hissetmesini istiyoruz. Bu, kampanyanın ilk ayağı.

Ardından, Nobel Barış Komitesi’ne gönderilecek başvurular gündeme gelecek. Nobel Barış Ödülü’ne herkes aday gösteremiyor, milletvekilleri, belli bölümlerdeki akademisyenler, dış politika kurumu yöneticileri gibi kimi kıstaslar var ve başvurular Eylül ayında başlıyor. Eylül’den itibaren buna yoğunlaşacağız, bu kıstaslara uyanların başvuru yapmaları için gerekli bilgi ve materyalleri sağlayacağız.