Korona günlerinde sigara şirketleri

Tütün kullanımı ve COVİD-19 bağlantısı konusunda çalan alarm zillerini susturmak üzere sigara şirketleri şimdiden kolları sıvadı. Son bir aydır, hayat kurtarıcı rolden, Trump’ın bile aklına gelmeyecek nikotin tedavisine kadar, şirketlerin taktik dağarcığında ne varsa ortaya dökülüyor.

Meryem Vitni

Dünya genelinde korona krizi ve karantinalar tütün ürünü üretimini, dağıtımını, tüketimini nasıl etkiliyor? Kriz, sigaranın ve yeni tütün/nikotin ürünlerinin sonunu getirir mi? Bu soruların yanıtını daha ileride, krizin etkileri belirginleştiğinde, veriler açıklandığında bulabileceğiz. Diğer yandan, tütün kullanımı ve COVİD-19 bağlantısı konusunda çalan alarm zillerini susturmak üzere sigara şirketleri şimdiden kolları sıvadı. Son bir aydır, hayat kurtarıcı rolden, Trump’ın bile aklına gelmeyecek nikotin tedavisine kadar, şirketlerin taktik dağarcığında ne varsa ortaya dökülüyor. İşçiler çalışmaya zorlanıyor, fabrikalar sigara kusmaya devam ediyor, COVİD-19 bağlantısı gizleniyor, felaket fırsata çevrilmeye çalışılıyor. Bu yazıda, basına yansıdığı şekliyle, dünyada ve Türkiye’de sigara piyasasını elinde tutan ulusötesi tütün şirketlerinin korona tepkilerini mercek altına yatırıyoruz.

COVİD-19 ve tütün kullanımı

Yeni koronavirüsün neden olduğu COVİD-19, 30 Ocak’ta Küresel Acil Durum, 11 Mart’ta Küresel Salgın ilan edildi. Uzmanlar kronik hastalığı olanların COVID-19’a karşı daha savunmasız olduklarını, hastalıklarının ağır seyretme ve ölümle sonuçlanma olasılığının daha yüksek olduğunu bildirdi. Söz konusu hastalıklar, kalp-damar hastalığı, akciğer hastalığı, kanser ve diyabet gibi, son yıllarda küresel ölümlerin yüzde 70’ine neden olan bulaşıcı olmayan hastalıklar. Bunların en önde gelen ve tamamen önlenebilir risk faktörü ise tütün kullanımı.

Sağlık otoriteleri, yeni koronavirüsün öncelikle solunum sistemini etkilemesinden hareketle, tütün kullanımının solunum hastalıkları ile nedensel bağlantısına dikkat çekiyor. Tütün kullanımı bağışıklık sistemini zayıflatıyor, enfeksiyona açık hale getiriyor. Öksürük ve parmak-dudak teması virüsün bulaşması ve yayılmasında bir faktör teşkil ediyor. Aynı şekilde, kalp-damar hastalıklarının temel nedenlerinden biri olan tütün kullanımı, COVİD-19’un kalp-damar sistemi etkileşiminde kritik rol oynuyor

Sigara şirketleri ve bilime müdahale 

Dünya Sağlık Örgütü, tüketicilerin yarısını öldüren bir ürünü pazarlamakla iştigal eden sigara şirketlerini tütün salgınının vektörü, yani tütünden kaynaklanan hastalık ve ölümlerin taşıyıcısı, olarak tanımlıyor. Geçen yüzyılda dünyada yaklaşık 100 milyon kişi tütüne bağlı hastalıklardan öldü. Günümüzde her yıl 8,2 milyon kişi ölüyor. Bu yüzyılda toplam 1 milyar kişinin ölebileceği tahmin ediliyor. Tütün tüketiminin sağlık zararları hakkında 80 yıldır biriken bilimsel kanıtlar karşısında sigara şirketlerinin en temel stratejilerinden biri bilime müdahale etmek. Kanıt gizleme, inkâr, kısmi kabul, şüphe tacirliği ve sözde zarar azaltım üzerine kurulu bu müdahaleler şirketlerin faaliyetlerini ve kârlılıklarını sürdürmeleri için vazgeçilmez öneme sahip.

'Hayat kurtarıyoruz' taktiği

Sigara şirketleri kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerinin önemli bir kısmını toplum ve hükümet ilişkileri açısından getirisi yüksek olan afet yardımlarına ayırıyor. Türkiye’de bu anlamda en büyük proje, Philip Morris International’ın (PMI) 2011 yılında Van Erciş’te depremzedelere geçici konut sağlanması için Kızılay’a 500 bin USD tutarında yaptığı bağış olmuştu.

Korona krizinin patlak vermesiyle, sigara şirketleri doğal afet yardımı deneyimlerini devreye sokarak yardım kampanyası yarışına katıldı. Acı bir ironi örneği, Yunanistan sigara pazarının yüzde 40’ını elinde bulunduran PMI’nin Yunanistan Hükümeti’ne 50 adet solunum cihazı hibe etmesi oldu. PMI, bağışı Yunanistan’ın “salgın eğrisini düzleştirmek” ve “hayat kurtaran ekipman tedarik etmek” amacıyla yaptığını ifade etmiş. Sağlık Bakanı Vasilis Kikilias’ın sigara şirketine cömert katkılarından dolayı teşekkür etmesi ise ironiyi katlayarak artırıyor.

'Korona aşısı üzerinde çalışıyoruz' taktiği

Yalan-bilim şeceresi, tütün bitkisinin ve nikotinin tıbbi kullanım potansiyelini her fırsatta şişirmekten, vektörü olduğu hastalıkları önlemek üzere ilaç endüstrisi rolüne bürünmeye kadar ilginç vakalarla dolu olan sigara şirketleri, korona karşısında hissedilen çaresizliği bir dizi fırsata çevirmekten geri durmuyor.

Nisan başında, British American Tobacco (BAT), iştiraki Kentucky BioProcessing ile hızlı yetişen tütün bitkisi teknolojisi kullanarak COVİD-19’a karşı aşı geliştirmeye başladıklarını, “testler yolunda giderse” ve “doğru ortaklar ve hükümet desteğiyle” haftada 1-3 milyon doz aşı üretebileceklerini açıkladı. PMI de geri kalmayarak, kendisinin fonladığı Medicago isimli ilaç şirketinin tütün bitkisinden potansiyel koronavirüs aşısı geliştirme çalışması yaptığını duyurdu. Bu girişimlerin basın ve halkla ilişkiler kampanyasından öteye gidip gidemeyeceği konusunda bilgi edinmek olanaklı değil.

COVİD-19 bağlantısı üzerine şüphe düşürme taktiği

Sigara şirketlerini özellikle tedirgin eden gelişme, küresel ve yerel ölçeklerde sağlık otoritelerinin yaptıkları açıklamalarda, tütün kullanımı ile olumsuz COVİD-19 seyri arasındaki ilişkiyi sıkça dile getirmeleri, tütün kullanımının önlenebilir bir risk faktörü olduğunu hatırlatarak bırakma çağrısı yapmaları. Şirketlerin tütün ve sağlık ilişkisini yalanlamaları olanaklı değil. Bir zamanlar reddettikleri bu ilişkiyi artık web sitelerinde çok dikkatlice seçilmiş sözcüklerle kısmen de olsa kabul ediyorlar. Bu durumda, yine eski taktiklere başvurarak, önce tütün bazlı aşı haberleriyle çözümün bir parçası olduklarını göstermeye çalıştılar, ardından savunuya geçmek yerine, COVİD-19 bağlantısını bulanıklaştıracak, şüphe doğuracak bir karşı saldırıya giriştiler. 

Nisan ortasında, sigara içenlerin COVİD-19’a daha az yakalandığına dair bir grup Fransız araştırmacı tarafından Paris’te bir hastanede yürütülen bir araştırmanın haberi tüm dünya medyasında yer aldı. Hemen ardından, nikotinin COVİD-19’a karşı koruma sağladığı savıyla aynı hastanede hastalarda nikotin bandı kullanımının test edileceğine ilişkin haberler geldi. Koronavirüs ve COVİD-19 hakkında birçok bilinmeyenin bulunduğu bir ortamda, bilimsel çalışma ve yayın kıstaslarına tabi olmadan öne sürülen bu iddialar en hafif ifadeyle akıl karıştırıcı. İddiaların Fransa’da yaşayan eksantrik sanatçı David Hockney’in sözcülüğünde güçlendirilmeye çalışılması ise, işin içinde sigara şirketlerinin olabileceğini düşündürüyor. Her halükârda, COVİD-19’a ilişkin her türlü dezenformasyon yaşamsal tehlike riski taşıyor. Fransa Sağlık Bakanlığı 24 Nisan günü bir genelge yayımlayarak nikotin ürünlerinin satışına ciddi sınırlama getirdi. Bakanlık, nikotinin koruyucu olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını belirterek, genelgenin amacının nikotin replasman ürünlerinin aşırı ve yanlış kullanımını önlemek olduğunu açıkladı.

İşler tıkırında mı? 

Sigara şirketlerinin korona taktiklerinin amacı, süper kârların elde edildiği dünya tütün ürünü piyasasını eski hamam eski tas canlı tutmak, üretim ve satışları kesintiye uğratmamak. Web sitelerinde yer alan bilgilere göre, ofis çalışanlarının bir bölümü Mart ayında evden çalışmaya yönlendirilirken, dünyanın dört bir yanındaki üretim tesislerinde, depolarda, ofislerde ve sahada çalışan yüzbinlerce işçi çalışmaya devam etmeleri için “motive ediliyor”. Tütün ürünü satışlarının sürmesi için hükümetlere baskı yapılıyor.

Dilek Omaklılar ve Eda Aktaş’ın imzasıyla Evrensel’de yayımlanan 18 Nisan tarihli haberde, PMI ve Sabancı Holding ortak girişimi Philsa’nın Torbalı’daki sigara fabrikasında koronavirüs salgınına rağmen üretimin tam kapasite devam ettiği, sokağa çıkma yasağının olduğu hafta sonları için çalışma izinlerinin önceden alındığı konu ediliyor. Çalışmaya zorlanan işçilerin, fabrika yönetimine “neden bizim ve ailelerimizin canını tehlikeye atıyorsunuz” diye sorduklarında, “İtalya’daki fabrikalarımız bile çalışıyor, burası dışarıdan daha güvenli”, “ülkemizin kalkınması için çalışmalıyız”, “fabrika bir an bile durmasın, bir lira bile kaybetmeyelim” gibi yanıtlar aldıkları belirtiliyor.

Bafra’nın Altınordu Gazetesi’nde yayımlanan 8 Nisan tarihli haberde ise BAT Türkiye’nin Samsun fabrikasında "COVID-19 salgınına karşı çalışanlarının sağlığını koruyarak üretimin devamlılığını sağlamak için pek çok önlem aldığı" duyuruluyor. Dolaylı reklam ve promosyon içerikli bu haberde, BAT’ın Türkiye’de henüz COVİD-19 vakası görülmeden önce önlemler aldığı, “ekonominin belkemiği olan üretimin devamlılığı” ile çalışanların sağlığını bir arada gözettiği övgüyle aktarılıyor.

Bazı ülkelerde karantina kararı ile birlikte tütün ürünü satışları yasaklandı, ancak birçok ülkede münhasıran tütün ürünü satan dükkanlar asli perakendeci kabul edilerek açık tutuluyor. Türkiye’de sigara şirketlerinin dağıtım araçları her gün mahalle mahalle dolaşıp, bakkal, market ve büfelerdeki raflarını doldurmayı sürdürüyor. Tüketici sigaraya erişimde sıkıntı yaşamıyor. BAT’ın CEO’su 18 Mart tarihinde gerçekleştirdiği internet yayınında BAT’ın COVİD-19 salgınından maddi zarar görmediğini belirtti; “COVİD-19 nedeniyle tüketim kalıplarında bir değişiklik gözlemlemedik. Günlük alışveriş dahilinde, İtalya ve Fransa’da dahi tüketiciler açık olan tütün dükkanlarından sigaralarını alıyorlar” dedi.

Mezarlıktan geçerken ıslık çalmayı çağrıştıran bu sözler şirket yöneticilerinin üretim ve satışın sekteye uğramasından duyduğu korkuyu yansıtıyor. Ancak, salgının uzaması ve ekonomik krizin boyutlarının ortaya çıkmasıyla, sanki değişen hiçbir şey yokmuş numarasını sürdürmelerine olanak yok. Kaçınılmaz olarak, kendi fabrikalarında ve tedarik zincirinde işçilerin hastalanması, tütün ve diğer girdi tedarikinin zorlaşması, uluslararası ticaretin aksaması, göbekten bağlı oldukları piyasaların çökmesi, işçi, yöre halkı ve genel toplumsal tepkilerin yükselmesi, sigara ve diğer tütün/nikotin ürünü piyasalarını altüst etme potansiyeline sahip. Şubat ayında kimi dar görüşlü yatırım analistleri Çin’de faaliyet göstermediği için koronadan etkilenmeyeceğini ileri sürdükleri PMI’nin hisse senetlerinin satın alınmasını salık veriyordu. Bir başka danışman, açık açık nikotinin bağımlılık yapıcı özelliğinden dolayı değişmeyen yüksek getirisi nedeniyle, korona günlerinde sigara şirketi hisselerine yatırım yapılmasını öneriyordu. Oysa, çok geçmeden tüm borsalarla birlikte sigara şirketi hisselerinin değeri de dibi boyladı. 

Korona sonrası

Uluslararası sağlık otoriteleri ve uzmanlar, “artık yalancının mumunu söndürmek gerek” diyorlar. Ama nasıl? Dünyada ve Türkiye’de ağırlıklı olarak gündemde olan, sigara şirketlerine dokunmadan, sadece tüketicilerin tütünden uzak durmasını hedefleyen politikalar tüketimi istenen ölçüde aşağı çekmekte etkili olamıyor. Fabrikalar hafta içi, hafta sonu demeden üretim yapıyor; şirketler, nikotin bağımlılığı, cazip ürünler, saldırgan pazarlama ve yalan-bilimle mevcut ve potansiyel tüketicileri kıskıvrak yakalıyor; yatırım, ihracat, vergi, sosyal sorumluluk şampiyonu ilan ediliyorlar.

Şimdi de aynı şirketler tütün salgınının vektörü olmaları yetmezmiş gibi, kâr maksimizasyonu uğruna koronavirüs salgınını alevlendirecek taktikleri ateşliyorlar. Ne var ki, korona krizinin geniş çerçevesi, şirketlerin fırsat olarak gördüğü şeyin ters tepebileceği konusunda belirtiler içeriyor. Ulusötesi sigara şirketlerini kapı dışına koyan, tarımdan perakendeye kadar tütün ürünü arzını kamu denetiminde, planlı biçimde daraltan politikaların ne kadar gerekli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Korona, bu yönde değişimin itici gücü olabilir mi, göreceğiz.

Bugün için, COVİD-19’la mücadele bireyden, devletten, sağlık sisteminden bekleniyor: Evde kal, kaynak bul, tedavi et. Çok zorlandırıcı ve çoğu zaman olanaksız. Oysa, hem bulaşıcı olan, hem bulaşıcı olmayan hastalıklarla, eski ve yeni virüslerle ve sırada bekleyen başka halk sağlığı sorunlarıyla baş etmenin anahtarı sağlığımızı bozan sermayeyle mücadelede gizli.