Konut işçisi lağım suyu basan dairede kalmaya mahkum değil

İstanbul Bahçelievler’de sigortasız çalıştığı apartmanın kapıcı dairesinde kalan Ayşe Gölbaşı’nın evini lağım suyu bastı. Yetkililer Gölbaşı’nın evden çıkmasını tavsiye etti ancak bu hukuki haklarından vazgeçmesi anlamına gelecek. Konut İşçileri Sendikası duruma tepki gösterdi.

Haber Merkezi

Fikiryol’dan Tolga Kaan’ın haberine göre Ayşe Gölbaşı isimli yurttaş, İstanbul Bahçelievler’de 23 yıldır sigortasız olarak kapıcılık yaptığı apartmanın kapıcı dairesinde kalıyordu. Gölbaşı’nın eşiyle birlikte yaşadığı evi 24 Mayıs günü meydana gelen yağış sonucu kanalizasyondaki taşma nedeniyle lağım suyu bastı. Gölbaşı, bölgedeki metro inşaatından dolayı su baskınının ikinci kez yaşandığını dile getirdi.

Evden çıkması önerildi

Eşyaların ve evin zarar görmesi üzerine durumu Kaymakamlık, Belediye ve İSKİ yetkililerine bildiren Ayşe Gölbaşı, mağduriyetinin giderilmesi adına hiçbir adımın atılmadığını dile getirdi. Gölbaşı, yetkililerin kendisine “evden çıkması” önerisinde bulunduğunu dile getirdi. Ancak Gölbaşı’nın kapıcı dairesinden taşınması, hukuki haklarından da vazgeçmesi anlamını taşıyor.

Eve 300 lira veriyor, apartmanın tüm işlerini yapıyor

Eşi koronavirüs salgını nedeniyle ihtiyaç oldukça hastanelerde geçici olarak çalışan Ayşe Gölbaşı, 2 blok 20 daireden oluşan apartmanda, ayda 300 liraya kapıcı dairesinde kalması karşılığında apartmanın tüm işlerini yapıyor. Gölbaşı 23 yıldır kendisine türlü nedenlerle sigorta yapılmadığını, ancak bu işte çalışmaktan başka çaresi olmadığını ve geçimini sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor. Gölbaşı aynı zamanda yeni bir eve taşınmak için yeterli bütçesi olmadığını da ifade ediyor.

Konut işçisi için işsizlik aynı zamanda evsizlik demek

Haberin ardından bir açıklama yapan Konut-İş Sendikası, sendikanın kurulduğu günden beri özellikle iki mücadele başlığının takipçisi olduğunu bunların konut işçisinin barınma koşulları ve işten çıkarılma sorunu olduğunu belirtti.

Konut işçilerinin barınma koşullarının bugün insan onurunu zedeleyecek durumda olduğunu vurgulayan sendikadan yapılan açıklamada “İşçi kardeşlerimiz 40 metrekarenin altında, güneş görmeyen, penceresi olmayan, rutubetli, en ufak yağmurda su altında kalan dairelerde hayatlarını sürdürmek zorunda bırakılmaktadır” denildi.

Konut işçilerinin işten çıkarılma süreçlerinin “deyim yerindeyse kapı önüne koyulmak, sokağa atılmak ile eşdeğer” olduğu vurgulanan açıklamada “Konut işçisinin çalıştığı ve yaşadığı mekan aynıdır, evi aynı zamanda işidir. Bunun anlamı, işinden çıkarılan işçi kardeşlerimizin aynı gün aynı saatte hem işsiz hem de evsiz kalmasıdır” denildi.

İnsan onuruna yakışan koşullarda yaşama ve çalışma hakkı

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Her krizi işçinin üzerinde baskı kurma aracı olarak gören işverenler bugün de Covid-19 salgınını bahane etmektedir. Konut işçisinin bugünlerde yaşamak zorunda kaldığı örnekler, işverenlerin tutumunun ne denli kabul edilemez olduğunu bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Konut işçisi, bu düzenin ve bu düzenden fayda sağlayan işverenlerin onlara layık gördüğü koşullarda yaşamak zorunda değildir. İşçiler insan onuruna yakışan koşullarda yaşama ve çalışma hakkına sahiptir. Bu hakkın bahaneler ileri sürülerek yok sayılmasına sessiz kalamayız.

İşverenlerin ve tepesinde durdukları bu düzenin karşısına hiçbir taviz göstermeksizin, büyüyerek ve birlikte hareket ederek çıkacağız. Kapıcıların, kazan dairesi sorumlularının, konut işçilerinin insan yerine konulmadığı bu düzene karşı tüm konut işçilerini sendikamız ile mücadele etmeye çağırıyoruz.”