Komünistlerin yönetimindeki 35 milyonluk kentte salgın yönetimi

Son dönemde Hindistan'da dikkat çekici gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Ülkedeki son durumu, eylemleri ve salgının etkilerini Hindistan Komünist Partisi yönetici Pallab Sengupta ile konuştuk.

Haber Merkezi

soL TV'nin haftalık programı olan Dünyanın Politikası'nda bu hafta tarihin en geniş katılımlı grevine sahne olan Hindistan'daki önemli siyasi gelişmeler ve emperyalizmin Güney Asya'daki müdahaleleri ele alındı. 

Programın konuğu Tüm Hindistan Barış ve Dayanışma Örgütü Genel Sekreteri ve Hindistan Komünist Partisi Siyasi Büro üyesi Pallab Sengupta oldu. 

Hindistan'daki salgınla ilgili son durumu ve Hindistan Komünist Partisi'nin salgınla nasıl başa çıktığına dair değerlendirmelerde de bulunan Sengupta, "Covid-19 virüsü ilk olarak ortaya çıktığında, etkisinin sadece Çin içinde kalacağını düşünmüştük. Ama böyle olmadı. Salgın kısa zamanda dünya çapında bir pandemiye dönüştü. Hindistan’daki ilk vaka Ocak ayında görüldü. Hükümet bu durumu ciddiye almadı. O esnada Trump’ın Hindistan ziyaretine hazırlanıyorlardı. Kısa süre sonra, virüs tüm Hindistan’da yayılmaya başladı. İnsanlar bu virüsü, Başkan Trump’ın Hindistan’a verdiği en büyük hediye olarak düşünmeye başladılar. Neyse, 1 milyar 300 milyonluk bir nüfusa sahip olan Hindistan, böylesine zor bir duruma hiç hazır değildi. Bizler, kötü bir sağlık sistemine ve iyi tanımlanmamış sağlık politikalarına sahibiz. Bir anda eşi benzeri görülmemiş ve 20 Mart’tan itibaren üç hafta süren bir karantinada kaldık. Havaalanlarını, kara ve deniz sınırlarını kapattılar ve yabancılar için sınırlamalar uyguladılar. Fakat Hindistan içinde dolaşımda olan insanlar hakkında bir karar almadılar. Milyonlarca insan işini ve ekmeğini kaybettikten sonra kendi eyaletlerine ve köylerine doğru yürümeye başladılar, bir kısmı 600 kilometreden fazla yürüdü. Yüzlercesi hayatını kaybetti. Hükümetten bu kişiler için ekonomik yardım paketi talep ettik fakat bir sonuç alamadık. Sağlık sektöründe yapılan hazırlıklar da bu zorlu süreçte talebi karşılayamadı" dedi. 

1.3 milyar nüfusa 25 bin devlet hastanesi, 43 bin özel hastane

Sağlık alanındaki tabloyu da özetleyen Sengupta "Şu anda Covid hastalarına bakan toplam özel ve devlet hastanelerin sayısına baktığımızda, devlet hastanesi sayısı 25.778, özel hastane sayısı 43.486. Toplama baktığınızda bu sayı 69.264. Bu hastaneler toplamda nüfusun sadece çok az bir bölümüne yetişebiliyor. Daha önemlisi bu hastaneler 94.961 kişinin entübe edilebilmesine olanak tanıyan yoğun bakım ünitelerine sahip. Sadece 40 bin kişi için izolasyon ünitesi bulunuyor. Bu kadar istatistik, bu pandemiyi nasıl sınırlı kaynaklarla karşıladığımızı göstermek için yeterli. 

Bugüne kadar neredeyse 1 milyon insan enfekte oldu ve çoğunluğu iyileşti. Fakat milyonlarca insan da bu testlerden ve tıbbi hizmetlerden yararlanamadı. Hindistan’da hükümetin pandemiyle mücadelede nasıl insanlık dışı davrandığını hayal edebilirsiniz. Diğer ülkelerin sağlık hazırlıklarını ve tanımlı hedeflerini görebiliyoruz. Fakat Hindistan’da hükümet, en başından beri bu durumu ciddiye almadı. Yani şu anda büyük bir problem yaşıyoruz. Sözün kısası Covid-19 pandemisi Hindistan’ın da yüz yüze geldiği kapitalizmin tarihsel sınırlarını ortaya koydu" değerlendirmesinde bulundu.

Kerala bölgesinin salgınla mücadeledeki başarısına da değinen Sengupta, "herkes Kerala’yı konuşuyor. Buradaki komünist hükümetin eyalette pandemiye karşı ortaya koyduğu müthiş mücadeleden gurur duyuyoruz. Kerala, Covid-19’u raporlayan ilk eyaletti. Başbakan 24 Mart’ta ülke çapında karantina ilan ettiğinde, Kerala’daki vaka sayısı diğer tüm eyaletlere göre fazlaydı. Fakat karantinadan sonra tüm eyaletlerde artış devam ederken, Kerala’da düşüş vardı. Akıllı stratejiler ve on yıllarca yapılan yatırımlar Kerala’nın pandemiyle en etkili şekilde mücadele etmesini sağladı. Eyalet, vaka sayısındaki artışı durdurmada öyle başarılı oldu ki insanlar acil durumla ilgilenmek yerine Kerala’dan bahsediyorlar" diye konuştu. 

Salgınla ilgili önemleri için 5 önemli noktaya vurgu yaptı

"Peki Kerala bu konuda ne yaptı?" sorusuna  "En başından beri Kerala sağlık bakanı, Sayın K. K. Shailaja (Şaylaya) gerekli adımları atmak için eyaletin ve siyasetin tüm birimlerini, ortak çalışmak için harekete geçirdi" yanıtını veren Sengupta, şöyle devam etti:

  • Yaygın test ve karantina.  Ocak’taki ilk vakayla beraber, eyalet, uluslararası havaalanına gelen tüm yolcuları taradı ve şüpheli vakaları hastaneye yatırdı, 30 binden fazla sağlık çalışanını harekete geçirdi ve on binlerce insan karantinaya alındı. 
  • İkinci olarak, temaslı takibi: vakalarla temaslı olan herkes tespit edilerek test yapıldı ve evlerde zorunlu karantinaya sokuldu.
  • Üçüncü olarak evlerde karantinadaki insanlara tam destek.16 binden fazla ekip, yüzbinlerce insana zorunlu ev karantinasında yardım götürdü. Ayrıca karantinadaki insanlar kendilerini yalnız ve sıkışmış hissettiğinde, bu ekipler yine onlara psikolojik olarak yardım ettiler. 
  • Hiçbir ayrımcılık yapılmadı
  • Testler düzenli olarak takip edildi. 

Sonuç olarak Kerala, Hindistan’da pandemiyle mücadele eden en iyi eyaletti; komünist hükümetin en başından beri yürüttüğü bu mücadele, Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da takdir edildi. Kerala hükümeti halen söz konusu uygulamalarına devam etmektedir.

250 milyon kişi greve katıldı

Hükümetin baskısına ve özgürlükleri kısıtlayan yeni yasalara karşı 250 milyondan fazla işçinin katılığı grevi de değerlendiren Sengupta, "BJP 2004’te iktidara geldikten sonra partimiz 22. Kongresinde şu tespitte bulundu: Modi’nin partisi BJP, Hindu milliyetçisi paramiliter RSS örgütü tarafından arka çıkılan bir parti ve açık bir şekilde ülkede bir sağa kayış yaşanacak. Zira herkes onların dinci faşist bir parti olduğunu bilir. İşçi sınıfına, çiftçilere, gençlere, öğrencilere, orta sınıfa, azınlıklara, özellikle Müslümanlara ve toplumun diğer marjinal kesimlerine karşı bir saldırı içindedirler. Demokrasi ve insan haklarının güncel rejim tarafından nasıl ihlal edildiğine değinmiyorum bile... Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bir yandan da çok fazla toplumsal ve siyasi gelişme yaşanıyor. Sadece bu yıl solcu sendikalar ve çiftçi-köylü örgütleri tarafından 3 genel grev çağrısı yapıldı ve bunlar beyaz yakalı örgütleri, öğrenciler, işçiler ve diğer dayanışma güçleri tarafından desteklendi. Bu yıl 26 Kasım’da 250 milyon işçinin katıldığı tarihi bir grev gerçekleşti. Sanırım bu, Hindistan’daki öğrencilerin, gençlerin, çiftçilerin topluca katıldığı en büyük grev, yani bir rekor.

Ve son olarak 8 Aralık’ta, hükümet tüm tarım sektörünü büyük tekellere satmak istedi. Buna karşı son 20 gündür binlerce çiftçi, traktörleri ve diğer araçlarıyla başkent Delhi’nin girişlerine barikat kurdu. Sokaktalar ve mücadele ediyorlar. Biz, işçilerin, çiftçilerin, gençlerin, öğrencilerin, kadınların, yerel grupların, aydınların ve diğer grupların tüm bu mücadelesinin, şu andaki hükümete alternatif bir siyasi oluşuma dönüşeceğini düşünüyoruz. Bunu bekliyoruz ve bu konuda çok olumluyuz. Bu mücadelelerin sonunda sosyalist-komünist bir oluşumun kurulacağına ve sağcı parti BJP ile mücadelede yeterince güçlü olacağına, onu parlamentodaki yerinden edeceğine inanıyoruz." dedi.

Programın tamamını izlemek için tıklayabilirsiniz.