Komünist Kadınlar'dan Bakan Selçuk'a tepki: Halka yalan söylemekten vazgeçsin

Komünist Kadınlar, Bakan Zehra Zümrüt Selçuk'un 'Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir' ve 'İşten çıkarılmayı engelledik' sözlerine tepki gösterdi.

Haber Merkezi

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, önceki gün CNN Türk'te yayınlanan bir programda kadın cinayetlerine dair ilginç sözler sarf etti.

“Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir. Her intihar kadın cinayeti değildir. Her şüpheli ölüm de kadın cinayeti değildir” diyen Selçuk’un sözlerini Komünist Kadınlar’a sorduk.

“AKP en başından beri gerici olduğunu nasıl saklamadıysa, kadın düşmanı olduğunu da saklamadı. Bu düşmanlık AKP’lilerin sözlerinde hâlâ sık sık kendini belli ediyor. Ancak sorun şu ki, AKP’liler kadın başlığında kendilerince ‘iyi’ bir şey söylemek isteseler bile mutlaka bir gafa imza atıyorlar. Çünkü zihniyetleriyle, meseleye bakışlarıyla sahiden bugün Türkiye’de yaşayan kadınlardan çok uzaklar" diyen Komünist Kadınlar Bakan Selçuk’un açıklamasının da bunun en son örneği olduğunu belirtiyor.

AKP'nin 'bizim kadın cinayetleri'

AKP'nin türlü oyunlarla kadın cinayetlerindeki sayıları manipüle ettiğini vurgulayan Komünist Kadınlar konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

"‘Bizim kadın cinayetleri’ derken son derece samimi Bakan; bir gerçeği dile getiriyor. AKP, türlü oyunlarla kendi belirlediği kategoriler üzerinden kadın cinayetlerindeki sayıları manipüle ediyor. Ve ortaya Bakan Selçuk’un da konuşmasında referans aldıklarını söylediği, İçişleri Bakanlığı tarafından hesaplanmış kadın cinayeti sayıları çıkıyor; nam-ı diğer ‘bizim kadın cinayetleri’.

Bu sayılarla Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı sayılar arasında büyük bir fark var. Örneğin İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2020’nin ilk altı aylık döneminde 115 kadın hayatını kaybetmiş; Platformun verilerine göre ise 185 kadın.

Selçuk’un konuşmasında geçen 'Biz dernekleri, STK’ları dikkate almıyoruz' çıkışı bu farktan kaynaklanıyor. Yine Bakanlık bu yılın rakamlarını bir önceki yılın altı ayıyla karşılaştırdığında kadına şiddetin yüzde 34 azaldığı sonucuna ulaşırken, BM Kadın Komitesi’nin hazırladığı rapor yalnızca pandemi döneminde (Mart-Haziran) Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yüzde 27.8 arttığını ortaya koyuyor.

AKP'ye göre kadını sevgilisi öldürürse kadın cinayeti değil 

Bu rakamlardaki farklılık, öncelikle AKP'nin akla gelebilecek her alanda istatistiklerle oynamasından, veri kaçırmasından kaynaklanıyor. İçişleri Bakanlığı da bunu özellikle şüpheli kadın ölümlerinde yapıyor. Ayrıca her ne kadar Bakanlık, sevgilileri tarafından öldürülen kadınları istatistiklere dahil ettiğini söylese de, AKP'nin istatistikler konusundaki güvenilmezliği ve kadına bakışı ortadayken buna inanmak zor. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık ismini Aile ve Sosyal Politikalar olarak değiştirmekten tutun da (2011), kadınları koruyan yasal mevzuatı kaldırma gayretlerine kadar; illa biri korunacaksa 'kadını' değil 'eş' veya 'anne'yi korumayı tercih eden bir parti AKP. Yani bir kadın eşi ya da akrabası tarafından öldürülürse bir kadın cinayeti, ancak sevgilisi tarafından öldürülürse kadın cinayeti değil AKP’nin anlayışına göre. Hal böyleyken aradaki kaçağın büyük oranda sevgilileri tarafından öldürülen kadınlar olabileceği ihtimali yalnızca bizim aklımıza gelmiyor, kadın dernekleri de bunu söylüyor. AKP böyle yaparak kadına şiddet oranını düşük gösterip uluslararası alanda kendisini daha prestijli olarak sunma peşinde. Zaten Bakan Selçuk da nihayetinde sözü oraya getirerek 'dünyadan daha kötü değiliz’ demiş oluyor.

Şule Çet davasında örneğini yaşadık

Dolayısıyla Selçuk, kadın cinayetleri verilerine şüpheli ölümler ve intiharların dahil edilmediğini belirterek aslında ‘bizim kadın cinayetleri’ dediği sayıları temize çıkarmak, yukarıda anlattığımız İçişleri Bakanlığı’nın aile içi şiddet odaklı kategorizasyonunu unutturmak istiyor. Oysa AKP iktidarından intiharların veya şüpheli ölümlerin cinayetten sayılması beklentisinin zaten gerçekliği yok. Ancak Bakan’ın bu vurgusundan sonra, infaz yasası düzenlemesi ve İstanbul Sözleşmesi tartışmalarıyla birlikte düşündüğümüzde aklımıza ister istemez bitmek bilmeyen kadın cinayeti davaları, hakimlerde suçun işlendiği kanaati uyandırmaya bir türlü yetmeyen deliller geliyor. Başından sonuna dek takipçisi olduğumuz Şule Çet davasında bunu birebir yaşadık örneğin. Bir intihar olgusundan bir cinayet davasına dönüştürülmesi bile mücadele gerektiren bu davanın failleri ancak toplumun davaya sahip çıkmasıyla cezalandırıldı.

Görüş
Sema Karadal

AKP iktidarında katledilen kadın sayısı 7 bin 500

İktidar istediği kadar verilerle, kategorilerle oynasın ve imajını düzeltmeye çalışsın AKP döneminde kadın cinayetlerinde gelinen nokta aşikar. 18 yıllık AKP iktidarı döneminde katledilen kadın sayısı 7 bin 500. Üstelik bu sayının içinde kırsal bölgelerde, kenar mahallelerde kimsenin ruhu duymadan katledilmiş kadınlar yok. Şunu çok açık söylemek gerek: İşlenen tüm bu cinayetlerde failler kadar gericiliği, kadın düşmanlığını besleyen iktidarın ve laikliği pazara çıkaran düzen muhalefetinin de parmağı var. 

Bakan ‘İşten çıkarılmayı engelledik’ diyor, kadın işsizliği başı çekiyor

Son olarak Bakan Selçuk’un ‘İşten çıkarılmayı engelledik’ iddiasına gelirsek… Göz göre göre yalan söylemek AKP’ye yabancı değil elbette. Geçtiğimiz günlerde DİSK-AR’ın TÜİK verileri üzerinden hazırladığı rapor, iş kaybının haziran ayında 14,2 milyona yükseldiğini ortaya koydu. Bu işsizlik verileri içinde ise yüzde 9,9 azalmayla kadın işsizliği başı çekiyor. Bunların üstüne Bakan Selçuk salgın dönemindeki kriterlerle muhtaçlık kriterlerinin uymadığını belirtiyor. Hayat pahalılığı böylesine artmışken, çoğu emekçi ailesine asgari ücret bile değil, kısa çalışma ödeneği adı altında çok daha az para giriyorken hangi muhtaçlık kriterinden söz ediliyor merak ediyoruz. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı için insanlarımızın daha ne kadar yoksullaşması gerekiyor? İyisi mi, Bakan Selçuk kadınları ağzına almaktan da manipüle edilmiş verilerle halka yalan söylemekten de vazgeçsin."