Kerestecioğlu'ndan Rabia Naz açıklaması: Delil karartıldığı iddiaları hakkıyla soruşturulmadı

HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis'te Rabia Naz ve diğer şüpheli çocuk ölümlerini araştırma komisyonunun hazırladığı rapora ilişkin basın açıklaması yaptı.

Haber Merkezi

Rabia Naz Vatan'ın şüpheli ölümünün araştırılmasına ilişkin kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun üyesi HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu, komisyon raporunda, itirazlarına rağmen delil karartıldığına ilişkin bulgunun tespit edilmediğinin ifade edildiğini belirterek "Bu konuda illa yargı belirtilecekse yazılması gereken, bu iddianın hakkıyla soruşturulmadığı olmalıydı" dedi.

Rabia Naz Vatan'ın ölümüne ilişkin 2019 Ekimi'nde çalışmalarına başlayan Meclis Araştırma Komisyonu'nun dün hazırladığı raporu Meclis Başkanlığına teslim ettiğini dile getiren Kerestecioğlu "Bundan sonra Rapor Meclise sunulacak ve dava devam etse de Meclisin bu konudaki araştırması sona ermiş olacak" dedi.

Kerestecioğlu bugün konuya ilişkin düzenlediği basın toplantısında rapor taslağı hazırlandıktan sonra, rapora ilişkin öneri ve itirazlarını sunduklarını, ölüme ilişkin olasılıklar konusunda kesin kanaat bildiren, yahut kamuoyunu belli bir sonuca yönlendiren bölümlerin çıkartılması konusunda komisyon üyeleri olarak itirazlarının olduğunu belirtti.

Kerestecioğlu "Bu dikkate alınarak Raporda belli kısaltmalar yapıldığını gördük. Yine de, itirazlarımızın ve önerilerimizin önemli bir kısmı Raporda yer almadığı için bir muhalefet şerhi kaleme aldık" dedi.

'Yaptığımız tespitlerin olayın aydınlatılmasını sağlaması mümkün değildi'

Komisyonun çalışmaları boyunca, soruşturmaya dair çok sayıda ihmal ve hata tespit ettiklerini açıklayan Kerestecioğlu "Buna karşın komisyon olarak delil tespit etme görevine tabii ki sahip değildik. Henüz dosya üzerinde gizlilik kararı kalkmamışken Kasım ayında Eynesil’e yalnızca çok kısa bir ziyarette bulunabildik ve tekrar gitme şansımız olmadı. Görevli savcıyla birlikte çalışma imkanımız da yoktu. Bu yüzden yaptığımız tespitlerin, olayın aydınlatılmasını sağlaması elbette mümkün değildi" dedi.

Sözkonusu çalışmanın Rabia Naz’ın ölümünün soruşturulmasından yola çıkarak, hem Rabia Naz’ın ölümünde hem de genel olarak soruşturma ve kovuşturma sürecindeki ihlaller ile şüpheli çocuk ölümlerinde dikkat edilmesi gereken hususların tespit edilmesi ve cezasızlığın önlenmesi için yol gösterici olmasını amaçladıklarını söyleyen Kerestecioğlu şunları söyledi:

'Olay yeri incelemesi usulünce yapılsaydı adalet duygusu bir nebze de olsa sağlanmış olurdu'

"Komisyon çalışmaları boyunca tekrar tekrar karşımıza çıkan en büyük sorunlardan biri, olaya ilişkin etkin bir soruşturmanın ancak olaydan bir yıl sonra başlamış olmasıydı. İlk başta olay yeri incelemesi usulünce yapılmış olsaydı, deliller doğru şekilde toplanıp muhafaza edilseydi, ifadeler titizlikle alınsaydı, Şaban Vatan’ın şüphe ve iddiaları en başından hızlıca değerlendirilerek araştırılsaydı, bugün başta Rabia Naz’ın ailesi olmak üzere, tüm kamuoyunda bir nebze de olsa adalet duygusunun sağlanmış olması mümkün olabilecekti. Fakat dün Şaban Vatan ile telefonda görüştüğümüzde, kızının başına neler geldiğinin ortaya çıkarılamamış olmasının üzüntüsünü yaşadığını ve adalet duygusunun tatmin olmadığını ifade ettiğini sizlerle de paylaşmak isterim."

Rabia Naz’ın nasıl öldüğüne ilişkin birçok iddianın mevcut olduğunu belirten Kerestecioğlu "Komisyonda bu iddiaların her biri değerlendirildi, ancak bunun esasen soruşturma aşamasında yapılması gerekirdi" dedi.

Kerestecioğlu soruşturma aşamasındaki eksiklikleri şöyle anlattı:

  • "Örneğin, Rabia Naz Vatan’ın vücudunda meydana gelen ve ölümüne neden olan yaralanmaların, ikametinin bulunduğu binanın terasından, yan tarafta bulunan fındıklık alana düşme sonucu gerçekleşme ihtimali de görüşüldü. Fakat bu iddia ve olasılık, soruşturma sürecinin en başında hiç göz önünde bulundurulmamıştı ve olaydan bir yıl sonra gündeme alınmış oldu. Bu olasılıkla ilgili olay yeri keşif ve incelemesi yapılmadığından, bu konuda da net bir değerlendirme yapmak mümkün olamadı. Örneğin, teras zemininin dokusu, çatıdaki ayak izleri gibi en önemli unsurların dahi incelenmediğini, ayakkabıların altındaki tortularla terastaki tortuların eşleşip eşleşmediğinin kontrol edilmediğini gördük. Soruşturmada önemli bir delil niteliği taşıyan Rabia’nın çantasının bile saatler sonra bulunması ihmalin en açık örneğidir.
  • Olaya ilk müdahil olan ekip görevini usulüne uygun bir şekilde yerine getirememiş, olayın araştırılması için özel bir ekip kurulması kararı ise çok geç verilmiştir. Arada geçen zaman “basit bir zaman kaybı” değil, olayın aydınlatılamamasındaki en büyük etmenlerden biridir.
  • Görevli savcı olay yeri incelemesi yapmak için bizzat olay yerine gitmemiş, üstelik kıyafetlerin aileye teslim edilmesi gibi soruşturmanın derinleştirilmesini engelleyecek kararlar alarak, esas sorumluluklarını yerine getirmemiştir.
  • Vefatın düşme nedeniyle gerçekleşmiş olması ihtimali doğrultusunda, olaydan kısa bir süre sonra olay yeri, adli fizik inceleme uzmanları tarafından kapsamlı bir şekilde değerlendirilmemiştir.
  • İlk andan beri trafik kazası ihtimalinin yanında, Rabia Naz’ın Vatan Apartmanının terasından ön tarafa düştüğü ihtimali üzerinde durulmasına rağmen, teras zemininin dokusu, çatıdaki ayak izleri gibi en önemli unsurlar dahi incelenmemiş, ayakkabıların altındaki tortularla terastaki tortuların eşleşip eşleşmediği kontrol edilmemiş ve düşme şüphesi varsa da bu ihtimalin de karartılmasına neden olunmuştur.
  • Olayın yaşandığı akşam yapılan olay yeri incelemede, düşme ihtimali üzerinde durulmasına rağmen Vatan Apartmanının çevresinde inceleme yapılmamış, sonradan düşme ihtimallerine dahil edilen binanın yan cephesinde bulunan fındıklık alanın zemininde herhangi bir ezilme, deformasyon olup olmadığı araştırılmamış, fındıklık alan ve genel olarak apartman ve çevresinde fotoğraf ve video kaydı yapılmamıştır.
  • Rabia Naz’ın kıyafetlerinin delil niteliği göz önünde bulundurulmamış, kıyafetler doğru şekilde kayıt altına alınıp muhafaza edilmemiştir. Her ne kadar Raporda “Cumhuriyet Savcısı tarafından 09/05/2018 tarihli Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığına yazılan müzekkere ile 2018/58 sırasında emanete kayıtlı olan eşyalar üzerinde sperm kalıntısı olup olmadığı, turkuaz renkli okul kazağının sağ kol üzerinde tıbbi müdahale esnasında uygulanan tıbbi malzeme izlerinden farklı, ilk etapta yeşil renkte, kuruduktan sonra kahverengine dönüştüğü görülen izlerin, ayakkabıların tabanında beyaz çimento tozuna benzer izlerin, elbise ve ayakkabıda başka iz ve delil var ise bunların, siyah kot pantolonu üzerinde beyaz ve gri renklerde toz izlerinin, mavi renkli kolsuz yeleğin üzerinde herhangi bir iz veya delil var ise bunların kimyevi yapılarının ne olduğu, nasıl bulaştığı, hangi malzemeden olduğu hususlarında rapor tanzim edilmesi istenmiştir.” ifadesi yer alsa da eşyalara bütünlüklü bir kimyasal inceleme yapılmayıp, yalnızca sperm kalıntısı olup olmadığı yönünde inceleme yapıldığı Adli Tıp Raporlarının içeriğinden anlaşılmaktadır. Kıyafetler ise ancak olaydan 7 ay sonra ilk kez Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından kimyasal incelemeye tabi tutulmuş, ancak bu incelemeden de net bir sonuca ulaşılamamıştır.
  • Olay yeri simülasyonu yapılmamıştır.
  • Rabia Naz Vatan’ın üzerindeki talaşlarla uyumlu artıkların bulunduğu boş binada bulunan kadın DNA’sının sahibi tespit edilmemiştir.
  • Olayın hemen akabinde yapılan adli tıp değerlendirmesi gerekli kapsamda yapılmamış, grafi sonuçları, kan tetkikleri, kanama bulguları detaylı bir şekilde kayıt altına alınmamıştır.
  • Özetle, Rabia Naz’ın ölümü üzerine başlatılan soruşturmada, olay yeri inceleme raporu, delillerin toplanması ve tanıkların ifadelerinin alınması gibi aşamalarda kanuna ve usule uygun hareket edilmedi."

'Trafik kazası ihtimaline dair daha ileri tekniklerle inceleme yapılabilirdi'

Rabia Naz’ın yüksek bir yerden tek başınayken ya da başkaca kişi ya da kişilerin itmesi veya atması sonucu düşebileceğine dair bugüne kadar yapılan araştırmaların yetersiz olduğunu söyleyen Kerestecioğlu trafik kazası ihtimaline ilişkin de daha ileri tekniklerle yapılabilecek incelemelerin mevcut olduğunu ifade etti.

Kerestecioğlu şunları kaydetti:

  • "Diğer yandan, trafik kazası ihtimaline ilişkin Komisyonumuza katılan Adli Tıp Profesörü Hakan Kar’ın da ifade ettiği gibi, daha ileri tekniklerle yapılabilecek incelemeler mevcuttu. Örneğin tekerlek izi olduğundan şüphelenilen kıyafet üzerindeki izlerin daha ileri teknolojiyle kimyasal incelemesinin yapılması gerekliliği, Komisyonda adli tıp uzmanları tarafından dile getirilmişti.
  • Adli Tıp raporlarında yüksekten düşme ve atlama arasındaki farkın dahi tespit edilmesi için hiçbir verinin bulunmadığını gördük. Biz Adli Tıp uzmanları Komisyona geldiği zaman bu konuda çok sayıda soru yönelttik. Fakat burada vurgulanması gereken en önemli tespit, bunca yıldır kurumsallaşmış ve Türkiye’deki bütün vakaları gönderdikleri ve insanları buna mecbur ettikleri bir kurumda fizik inceleme dairesinin sadece kurşun el yazısı vs gibi şeyleri tespit ettiği, adli mimari gibi yeni tekniklerle çalışacak bir birimlerinin olmamasıdır. Türkiye’de böyle çalışmalar hiç yok değil; fakat üniversitelerdeki akademisyenlerin bu alanlardaki çalışmaları Adli Tıp Kurumuna dahil edilmiyor.
  • Bu eksiklikleri tespit ettiğimizde, olayın açıklığa kavuşması için Forensic Arcitecture gibi, mimari, fiziki incelemeler yapan bağımsız uluslararası bir kurum tarafından detaylı bir inceleme yapılması talebimiz reddedildi. Lakayıt biçimde bir çuvalın yüksekten atılması dışında düşmeye ilişkin hiçbir simülasyon yapılmadı.
  • Şayet Adli Tıp yeni teknolojik gelişmeler ve bilimsel yaklaşımlar ışığında hareket edebilen bir Kurum olsaydı, olay yeri incelemeden itibaren yapılan adli ve tıbbi tetkiklerdeki eksikler görmezden gelinmez ve bu eksikler bütün Adli Tıp raporlarında tekerrür etmezdi."

'Eski Belediye Başkanı Somuncuoğlu'nun ifadesi alınmadı'

Komisyon kurulurken öne çıkan esas hususun, birilerinin siyasi güçlerini kullanarak bu ölümü karartmaya çalışıp çalışmadığı olduğunu hatırlatan Kerestecioğlu "Ne var ki, olayın bilinçli olarak karartıldığı iddialarıyla ilgili de derinlemesine bir soruşturma yapılmadığını gördük. Örneğin, Rabia Naz’ı ilk bulan kişi olan Mürsel Küçükal’ın ifadesini değiştirmesinin altında yatan sebepler yeterince sorgulanmadı, Mehmet Ali Somuncuoğlu’nun ifadelerindeki çelişkilerin üzerine gidilmedi, hakkındaki iddialara rağmen Eski Belediye Başkanı Coşkun Somuncuoğlu’nun ifadesi alınmadı" dedi.

Kerestecioğlu "İtirazlarımıza rağmen Raporda delillerin karartıldığına ilişkin bir bulgunun tespit edilmediği ifade edildi. Bu konuda illa yargı belirtilecekse yazılması gereken, bu iddianın hakkıyla soruşturulmadığı olmalıydı" dedi.

Bu gibi karartmaların kolayca ortaya çıkarılamayacağının açık olduğunu belirten Kerestecioğlu şunları kaydetti:

  • "Kızının ölümünün aydınlatılması için adalet mücadelesi veren Şaban Vatan’ın bu süreçte gözaltına alındığına tanık olduk. Gazeteciler bağımsız bir göz olarak sürece dahil edilmedi. Kamuoyunun dikkatini bu şüpheli ölüme çeken gazeteci Metin Cihan süreç boyunca baskı altında kaldı. Rabia Naz'ın ölümüne ilişkin gerçeklerin ortaya çıkması için gazetecilik görevlerini yaparak Komisyonumuzla eşgüdümlü biçimde çalışan gazeteciler Kazım Kızıl ve Canan Coşkun hukuksuz gerekçelerle gözaltına alındılar. Tüm bunlar kamuoyu nezdinde olayın siyasi erk sahipleri tarafından karartıldığı iddialarını güçlendirdi. Hal buyken karartma yok derseniz, toplumun gözünde inandırıcı olamazsınız.
  • Burada öncelikle iktidarın sonra da hepimizin esas sorgulaması gereken, bu ölümün karartıldığı iddiasının kamuoyunda nasıl bu kadar güçlü ve yaygın bir şüpheye dönüşebildiğidir. İnsanların neden böyle düşündüğünü, neden adaleti mahkemelerde değil de sosyal medyada aramak zorunda kaldıklarını sorguladığımızda ülkenin en ciddi sorunlarını da sorgulamaya başlamış olacağız. Yozlaşmanın, kayırmacılığın, kamu gücünü ve kaynaklarını kişisel çıkarlar için kullanmanın, sansürün ve medya üzerindeki tahakkümün ve artık işkencenin de bu kadar doğallaştırıldığı bir yönetim altında, toplumda zaten herşeye siyasi müdahale var demektir.
  • Cezasızlığın adalet sisteminin adeta doğal bir parçası olduğu, siyasetçilerin ve güç sahibi kişilerin yargı karşısında her zaman avantaj sahibi olduğu bir ortamda ancak tarafgirlikle şüpheli bir ölümün ardından “karartma yok” denilebilir. Bugün kamu görevlilerini, özellikle de yargı mensuplarını, siyasi otoriteden veya nüfuz sahibi diğer kişilerden gelecek baskı ve müdahalelerden koruyacak hiçbir düzenleme yok. Bilakis, hukukun tümüyle siyasi çıkar savaşları içinde araçsallaştırılması sonucunda; soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin etkin, bağımsız ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. 
  • Soruşturmalardaki belirleyici rollerine rağmen, savcıların soruşturma başlatmak için derhal harekete geçmek yerine bu sorumluluktan kaçındıklarına Rabia Naz’ın ölümünde de olduğu gibi sıkça tanık oluyoruz. Özellikle kamu görevlilerinin ihmalinin veya siyasi nüfuz sahibi kişilerin yahut kamu görevlilerinin insan hakları ihlallerine karıştığı durumlarda en basit işlemlerin dahi usulüne uygun şekilde yerine getirilmediği çok sayıda örnek bulunuyor."   
  • Bugün Gülistan Doku halen bulunamadı ve şüpheli sıfatıyla dinlenmesi gereken tüm kişilerin ifadeleri bile alınmış değil. İnsanlar hakkında küçücük şeylerden davalar açılırken 2015 yılındaki sokağa çıkma yasakları sırasında evinin önünde vurularak öldürülen ve cenazesi buzdolabında saklanan 10 yaşındaki Cemile Çağırga hakkındaki soruşturmada fail tespit edilemedi ve dosya kapatıldı. Fettah Tamince’ye ait Rixos otelde staj yaptığı sırada ölen 16 yaşındaki Burak Oğraş’ın ölümü 9 yıldır aydınlatılamadı ve ailesi halen adaletin peşinde. Burak gibi birçok aile de Komisyonumuza başvurdu; fakat Komisyon çalışma süresinin yarattığı kısıtlama, bu başvuruların gündeme alınmasının önünde engel oluşturdu. Bu durum, daimi bir 'Çocuk Hakları Komisyonu' kurulmasının önemini de bir kez daha göstermiş oldu.
  • İşte adaletin bu denli taraflı olduğu bir ülkede herkes sosyal medyada avukatlık yapmak zorunda bırakılıyor. Bugün sosyal medya sayesinde bir kamuoyu oluşabilirse faillerin yargılandığı, cezasızlığın ancak bu şekilde önlenebildiği bir hukuk düzeninde yaşıyoruz. Yine de, tüm zorluklara rağmen yurttaşların adalet arayışından vazgeçmemesi sayesinde, hala gazetecilik yapmaya çalışan basın mensupları sayesinde gerçekler ortaya çıkarılabiliyor.
  • Rabia Naz’ın ölümü gibi şüpheli ölümlerde bir daha aynı acıların yaşanmaması ve olayın hızla aydınlatılması için yıllardır ifade ettiğimiz gibi, bağımsız ve tarafsız bir yargının tesis edilmesinden, eğitimli ayrı bir adli kolluk birimi kurulmasına, Adli Tıp Kurumunun acilen mali ve idari açıdan özerk bir yapıya kavuşturularak bağımsızlığının arttırılmasına kadar atılacak adımlar belli. Yıllardır ifade ettiğimiz bu hususların hayata geçirilmesi ülkede adaletin üzerine düşen gölgeyi kaldırmak için bir başlangıç olabilir."