Kentin imgeleri: Ankara’nın heykelleri III | Güvenlik Anıtı (Emniyet Abidesi)

Avusturyalı mimar C. Holzmeister tarafından tasarlanmıştır eser. Holzmeister Cumhuriyet yönetimi kamu kuruluşlarını ve çevrelerini tasarlayan bir mimardır.

Ebru Kıdıman

Daha Cumhuriyet’in ilk yıllarında henüz hali hazırda yetiştirilmiş bir Türk heykeltıraşın olmadığı, ancak Batılılaşma adına büyük adımlar atılırken kent estetiği için heykelin de önemli bir olgu olduğunun bilincine varılmıştı. Mimari yapılar, kent meydanları, otomobil ve tren yolları derken park-bahçe süslemeleri de kent planlarına dahil edildi. Bu süslemeler hem yeniliğin öncüsü hem de bu gelişimdeki devinimin bir parçası olacaktı. Ancak bir sorun vardı: Bu heykelleri, mimari yapıları kim yapacaktı?

Sanayi-i Nefise henüz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi olmamıştı. Elde Osmanlı Dönemi Avrupa’ya gitmiş, resim heykel eğitiminin bir kısmını tamamlamış askerler ve paşa çocuklarından başka kimse yoktu. Bunun üzerine bir kurul oluşturuldu ve içlerinde Atatürk’ün de bulunduğu toplantıda ortaya bir öneri atıldı: “Paşam, meydana bir mermer blok koyalım ve üzerine yeni alfabemizle ‘BİR TÜRK HEYKELTIRAŞ YETİŞTİRİLİNCEYE KADAR’ yazalım” önerisi verildi. Kabul görmese de önemli bir tasarıdır. Buradaki Türklük yaklaşımı salt milliyetçi bir yaklaşım olsa da yerellik sağlaması açısından önemli, kendi ülkesinin yetiştirdiği sanatçıyı kazanmak açısından değerli hatta. Dışa bağımlı değil, üretimde ve emekte yerel olma değeri. Bu tasarı uygulamaya geçirilmedi ve yetiştirilme aşamasında olan sanatçıların hocaları ve yurt dışından getirilen sanatçıların eserleri kent meydanlarında yerlerini aldı. İşte bu eserlerden biri de Güvenlik Anıtı – Emniyet Abidesi’dir.

Avusturyalı mimar C. Holzmeister tarafından tasarlanmıştır eser. Holzmeister Cumhuriyet yönetimi kamu kuruluşlarını ve çevrelerini tasarlayan bir mimardır. Eserin tasarımına 1927 yılında başlanmış ve 1935 yılında tamamlanmıştır. Kolektif bir çalışma olan bu eserin bronz kısımları (figürler) Viyana’da dökülmüş, Mamak Taşı kullanılarak yapılan kaide üzerindeki rölyefler tasarımcıların öğrencileri ve Türk ustalarla beraber işlenmiştir. Eserin tasarımının çıkış noktası Türk ulusunun polis ve jandarmaya olan güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda ve devrim süreci içerisinde beraber yol aldığı arkadaşlarını temsil eden heykeller ve insan zekasının, çiftçinin tarım çalışmalarının yer aldığı rölyeflerin bulunduğu anıttır.

Demiştik ya şehir imgelerinin kendi hikâyeleri, tarihe damgasını vurmuş olaylara tanıklığı vardır. Emniyet Anıtı 1935’ten bu yana pek çok hikâyeye tanık olmuştur. Ankara’dan yolu geçen herkesin bir tanışıklığı vardır bu anıtla. Ama onun anıları, tanışıklığı bambaşka. Yerleşkesine yerleştikten yirmi beş sene sonra Türkiye topraklarındaki ilk sivil itaatsizlik eylemine tanıklığı. 5.5.1960 saat beş… toprak işçilerinin bulunduğu rölyefte meydanda toplanmış öğrencilerin söylediği şu marş yankılanıyor:

“Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler
Bu dünya size kalır mı?
Kızılırmak akmam diyor
Etrafını yıkmam diyor.”

Demokrat Parti liderinin yapacağı miting bu marşla bölünüyor. Öğrencilerin talebi hürriyet. Olaylı mitingden yirmi gün sonra ülkenin ilk askeri darbesi yaşanıyor. Aradan on sene geçiyor. Merkezi İstanbul olan 15-16 Haziran olaylarında, 16 Haziran günü İskitler Sanayi Çarşısı’nda bir grup öğrenci ve işçinin yaptıkları işçi eyleminde polis müdahalesi sonucu İskitler’in ara sokaklarından Ulus’a, oradan Güvenpark’a sığınan eylemcilere kucak açıyor...

Cumhuriyet Tarihi’nin pek çok ilkini gördükten ve “kısa çöp uzun çöpten hakkın alacak elbette” inadının sahibi Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “İnsan Pazarı” şiirinde kendine yer bulduktan sonra uzun yıllar ne ülkede yaşanılan onca hak gasbına ne de sömürülen emekçilere ses getirecek köklü bir olaya şahit olmadı Emniyet Abidesi. Ancak yıllar sonra, bambaşka bir olayla, meydandaki taşlar yeni insanlara yer açtı. 1 Haziran 2013’te Türkiye’nin en büyük halk ayaklanmasında Gezi direnişçilerinin buluşma noktası oldu. Emniyet Abidesi’nin Hürriyet Abidesi’ne dönüştüğü andır. İktidarın polisinin halka saldırısından o da payını aldı. Ethem’i koruyamamanın yanında önemi yoktur gaz kapsülleri ve mermilerin açtığı yaraların. Biraz andezit, biraz pirinç neydi ki zaten insan canının yanında?

Bir sene sonra ‘bir avuç kömür için bir ömür harcayanların’ yasına ortak oldu 14 Mayıs 2014’te. Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin maden ocağından 13 Mayıs 2014 Salı günü trafo patlaması nedeniyle meydana geldiği iddia edilen iş cinayetinde çok sayıda işçinin yaşamını yitirmesi üzerine 14 Mayıs 2014 Çarşamba günü Güvenpark’ta oturma eylemi başlatıldı. “Bir Avuç Kömür Eder mi Bir Ömür? İnsanlık Nöbetindeyiz” pankartı açıp, yüzlerini kömür karasına boyayan eylemciler, pankartın üzerine ekmek ve madenci kaskı bırakarak tepkilerini gösterdiler. “Ucuz işçi ucuza maliyet, çok kâr” dövizleri yazan insanlık nöbetçileri alkışlarla hükümeti ve iş katliamlarını protesto ettiler. Eminyet Abidesi’nin yıkılmakta olan bir Cumhuriyet’e sahip çıkmanın emeğe sahip çıkmakla ilişkisini tekrar kurduğu andır.

2016 yılının Temmuz ayında üzerinde kurşun deliklerinin açıldığı, sprey boyalarla yazılamaya maruz kaldığı bir darbe girişimine de tanıklık etti Güvenlik Anıtı. Gün boyunca üzerinden helikopterler, savaş uçakları geçti, etrafında arbedelere maruz kaldı. Bir de “demokrasi bekçilerinin” günlerce bedava otobüsler ve tavuk döner ayranla darbe girişimcilerine karşı nöbet tutuşuna.

Ankara’da bulunup da Kızılay Meydanı’ndan  geçenlerin anıları kadar o geçenlerden anı biriktiren yapılardandır Emniyet Abidesi. Üzerindeki kurşun izleri, üstü kapatılmış sprey boya lekeleriyle neredeyse bir asırlık varoluşunda pek çok hikâyenin ortağı. Bugünün emekçilerinin haklarını nasıl aldığını hatırlatan eylemlere buluşma yeri oldu, marşlar, sloganlar duydu. “Ne istiyorsunuz?” sorusuna en içten seslerle gelen ”hürriyet” cevabını yankılayarak cevap verdi. Anıları, göreceği daha köklü direnişlere ışık tutuyor.

Merkez Kızılay, pusulamız kent heykelleri olunca, üniversite öğrencilerine ve onların buluşma noktası bir heykele doğru yolumuzu değiştirmek gerek artık. Bu ise bir sonraki yazının konusu olsun.