Kentin imgeleri: Ankara'nın heykelleri -1

Heykeltıraş Ebru Kıdıman, Ankara'nın heykellerinden 'Hatti Güneş Kursu'nu yazdı.

Ebru Kıdıman

Kentlerin mimari ile birlikte en kıymetli kamusal yüzü belki de heykelleri. Meydanlarda, parklarda, bir sokağın hemen başında, eski bir çarşının girişinde, içinde, kimi zaman bir buluşma adresi olarak, pek çok yerde yaşantımızın parçasıdır Ankara’nın heykelleri. Yapılışından heykeltıraşının yaşantısına, heykelin kent ile kurduğu ilişkiden taşıdığı kavramsal ve ideolojik anlama, tarihsel ve güncel değerinden hakkındaki tartışmalara, kent insanının, kentin emekçilerinin onunla kurduğu ilişkiden heykelin o kentin belleğinde, o kentte üretilen sanatta kapladığı yere kadar olağanüstü bir hikâye... soL okurları için Ankara’da belki de her gün yanıbaşından geçip gittiğimiz heykellerin hikâyelerini paylaşmanın kente dair mücadelemiz ile de ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. O halde, lafı uzatmadan başlayalım...

Anadolu Yarımadası’nın 1500 yıllık bilinen en eski uygarlığı Hatti Ülkesi. Mezopotamya’nın buluntuları arasında karşımıza çıkan yazılı kaynaklarda bu ülkenin M.Ö 630’lu yıllara değin hüküm sürdüğünü görmekteyiz. Hatti’ler, filologlar başta proto-Hitit yani Hititler’den önce yaşamış uygarlık olarak nitelendirseler de sonra ki araştırmalarda bu bilgi eksikliği ortadan kalkmıştır. Alacahöyük ve civarı kazılarda ele geçen buluntular, ilk evre olarak nitelendirilen süreçte Hatti Kralı’nın mezarından çıkarılan kurs, medeniyetin yaşantısı hakkında pek çok bilgi vermektedir. Yapılan kazılarda ölen erkeklerin mezarlarında takı-aksesuar, gündelik yaşama dair pek çok ürünle beraber gömüldüğü görülürken, kadınların mezarlarında o döneme ait silahlara rastlanmıştır.

Güneş kursları dini ritüellerin temelini oluşturan bir nevi koruyucu obje ve ritüel esnasında Gök Tanrı’yı ve Toprak Ana’yı davet eden üzerinde ses çıkarmasını sağlayan hayvan ve geometrik sembollerle süslenmiş çoğunlukla tunç ya da altın kaplama yapılan eserlerdir.

1978 yılında yapımı tamamlanan, heykeltıraş Nusret Suman tarafından yapılan ‘Hitit Güneş Kursu Anıtı’ Alacahöyük’te yapılan kazılarda Hatti Kralı’nın mezarından çıkan geyikli güneş kursunun kopya anıtıdır. Eserin orijinali günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde sergilenmektedir. Orijinal eser 22 cm yüksekliğinde pirinç döküm tekniği ile gerçekleştirilmiş, geyikli figürler toprak ana, onun bereketi ve koruyuculuğunu simgelemektedir. ‘Hitit Güneş Kursu Anıtı’ 1973’te Belediye Başkanı Vedat Dalokay tarafından şehrin sembolü kabul edilmiş, 1974 yılında Suman tarafından kopya anıtın yapımına başlanmış, 1978 yılında da bugünkü yeri olan Sıhhiye Meydanı’na yerleştirilmiştir.

Mustafa Nusret Suman, 1905 Selanik doğumlu Cumhuriyet Dönemi ilk kuşak olarak adlandırılan Türk ressam-heykeltıraştır.

Türkiye’de güzel sanatlar adına kurulan ilk kurum Sana-i Nefise Mektebi Ala, bugünkü adı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’dir. Osmanlı son dönemlerinde büyük bir çoğunluğunu askerler oluşturmakla birlikte, özel izin ve burslarla görsel sanatlar alanında hakimiyet ve eğitim için bir çok sanatçı Avrupa’ya gönderilmiştir. 1882 yılında kurulan kurum minyatür ve hat sanatı dışında görsel sanatlar alanında bölümlere de sahip olmuş, ilk eğitimcileri Avrupa’dan gelen akademisyenler iken, ikinci dönem akademik kadroyu ise Cumhuriyet’in ilanı ile Avrupa’da eğitimini tamamlamış Türk ressam ve heykeltıraşlar oluşturmuştur. Kreppel, Canonica, Thorak gibi sanatçı akademisyenlerin yetiştirdiği ilk kuşak sanatçılarından Mustafa Nusret Suman, 1928 yılında akademiden mezun olduktan sonra Avrupa bursu sınavını kazanarak önce Almaya’da resim eğitimi alıp ardından heykel eğitimi için Paris’e gitmiştir. Yurda dönüşünden sonra uzunca bir süre serbest çalışıp ardından akademide görev yapmıştır. Sanat hayatı boyunca çoğunlukla Atatürk temalı çalışmalar sürdürse de gerçekçi model etütleri, soyutlama ve güçlü kontrast oyunları yaptığı yüzü geçkin eseri bulunan D Grubu sanatçılarındandır. 1978 yılında Sıhhiye Meydanı’ndaki eserinin açılışına gidişi esnasında trafik kazası sonucu hayatını yitirmiştir. Eserleri ölümünden sonra kardeşi Nedret Ekşigil tarafından 1983 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesine bağışlanmış, Ankara, Muğla, Artvin, Sivas, Kütahya, Gaziantep, Adapazarı, Bingöl, Sinop, Tekirdağ, Yozgat, Mudanya gibi illere büyük eserler bırakmıştır.

Türkiye’de heykel denilince akla ilk ne gelir? Tabii ki Atatürk heykelleri, kurtuluş ve Milli Müdafaa, Kuva-i Milliye ruhu… Tartışmasızdır ki heykel ya da resim herhangi bir sanatsal imge daha eser bilincine sahip olmadan ortaya çıktığı toplumun dini, siyasi, ideolojik, sınıfsal yani toplumun her alanına etki etmiş her türlü sosyolojik olguyu içinde bulundurmuştur. Yüz yıllardır da bu olguya dair benliğini kaybetmemiştir.

Cumhuriyet’in 50. yılında 81 ilde 81 Atatürk heykeli isimli proje de bu olgunun devamlılığının ve Türkiye’de heykel denince akla Atatürk heykelinin gelmesinin en büyük etkenidir. O dönemdeki hükümet tarafından hayata geçirilen projede maalesef işlerin niteliğine bakılmaksızın salt fiyat endeksli bir yaklaşımla Atatürkçülük olgusunu tüm Türkiye’ye yaymak adına her şehir merkezine hatta bazen birden fazla Atatürk heykeli konulmuştur. Hatti Güneş Kursu, bu bağlamda farklılık gösterir. Kamusal alanda birçok heykel olmasına karşın 1974’lü yıllarda Anadolu kazılarında ortaya çıkan bir eserin reprodüksiyon çalışmasının şehir merkezine konulması ve sonrasında bu eserin belediye başkanı tarafından belediye amblemi olarak kullanılması önemlidir.

90’lar ise “yeni Türkiye”nin sahneye alınışıdır. Yirmi yıla yakın Ankara Büyükşehir Belediyesi logosu olan ‘Güneş Kursu’ 1995 yılında değiştirilir. Danıştay 8. Daire, dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 1995’te Ankara’nın Hitit Güneş Kursu amblemi yerine belirlediği Atakule-cami minaresi ve üç yıldızdan oluşan simgeyi reddeder. Eski CHP Trabzon Milletvekili Avukat Rahmi Kumaş, Gökçek’in 1995’te Hitit Güneş Kursu yerine belirlediği Atakule-cami minaresi ve üç yıldızdan oluşan amblemi yargıya taşır. Ankara 2. İdare Mahkemesi, amblemi, “Belediyenin amblem belirleme yetkisi olmadığı” gerekçesiyle iptal eder. AKP, 2004’de 5272 sayılı Belediye Yasası’nı çıkararak, belediyelere amblem belirleme yetkisi verir. Ankara Büyükşehir Belediyesi de cami minareli ve üç yıldızlı amblemi yeniden benimser. Dava, Ankara 3. İdare Mahkemesi’ne taşınır. 3. İdare Mahkemesi, “Ankara’yı temsil etmediği” gerekçesiyle amblemi bu kez esastan iptal eder. İdare Mahkemesi’nin kararında, “amblemde kullanılan simge ve işaretlerin anlamlarının ortalama bir bilinç ile doğrudan çıkarımını olanaklı kılan açıklık ve anlaşılırlık özelliğinin bulunmadığı, kullanılan sembol figürlerin, Ankara’yı tarihsel ve kültürel derinliği ve ağırlığı ile orantılı biçimde tanıtıcı öğe niteliği taşımadığı” belirtilir. Belediyenin, iptal kararının bozulması için Yargıtay 8. Dairesi’ne başvurusu da reddedilir. Belediye, bunun üzerine karar düzeltme yöntemiyle kararın bozulmasını ister, ancak Danıştay 8. Daire de belediyeyi haksız bulur ve karar düzeltmeyi dörde karşı bir oyla reddeder. Uzun süren tartışmalar kendilerince yasa yapılandırılmalarından sonra belediye logosu yeniden değiştirilir.

Temelinde bu değişim bir devri yıkıp yenisini oluşturmakla ilgili bir eylemdir. Anadolu topraklarından çıkan bir imgenin yerine kendilerine en yakın olan ve aslında dayatmaya çalıştıkları düşüncenin temellerini atan bir değişim yapmış oldular. Kent kültürü, kültürel miras elbette önemli değildi. Yaşadığımız son on dokuz yıla baktığımızda o kadar çok köklü değişikliğe izin verdik ki, bu belki en yüzeysel olanıydı ama diretildi, istendi, izin verildi ve yapıldı. 31 Mart yerel seçimleriyle Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’ye geçişi ile birlikte tekrar gündeme gelen Hitit Güneş Kursu logosuna yeniden dönülmesi isteği, sosyal medyada başlatılan kampanyalara rağmen henüz karşılanmış değil. Kim bilir, belki Ankara bir gün tekrar güneşine kavuşur. Çin’den gelen aslanları, keçileri, kedileri ya da ottoman tarzı süslü meydan havuzlarını değil de bu coğrafyada emeğin, üretimin ve kültürün varlığını anlatan gerçek kimliklere sahip eserlerle belli bir zümreye hitap etmeyen toplumun her kesimine kendini anlatan, toplumu anlamlandıran eserlerin üretimini destekleyen değişiklikler yaşarız.

Birlikte o günleri kuruncaya kadar, Sıhhiye Meydanı’nda heykeltıraş Nusret Suman tarafından yapılan Hitit Güneş Kursu Anıtı kucaklayacak sabahları işlerine giden, akşamları evlerine dönen emekçileri, öğrencileri, işsizleri, hemen yakınındaki Abdi İpekçi Parkı’na doğru  dalgın yürürken yarınını düşünen, kaygılanan, bazen de hayal kuran kent sakinlerini...