Kemal Okuyan: Karadeniz'de çok tehlikeli bir süreç başladı

Kemal Okuyan 'Montrö'nün tartışılması son derece tehlikeli, Silahlı Kuvvetler'de, Türkiye'nin tamamında olduğu gibi, gerici örgütlenmeler, tarikat örgütlenmeleri son derece tehlikeli' dedi.

Haber Merkezi

​TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan dün akşam Halk TV'de Gökmen Karadağ'ın yönetiği Açıkça programında '104 Emekli Amiral Bildirisi'yle Karadeniz ve Montrö Sözleşmesi gündemlerini değerlendirdi.

Okuyan AKP'nin Karadeniz ötesinde giriştiği maceralara işaret ederek "Türkiye çok önemli bir gerilimde 'öncü rol' oynamaya çalışıyor ve ABD için bulunmaz bir nimet bu" yorumunda bulundu.

Okuyan ayrıca '104 Amiral' bildirisinin ardından muhalefetin kararsız tutumuna ilişkinse "Amerikancılığı sorgulamadan, NATO'yu sorgulamadan bu konuları tartışma şansımız yok. Unutmayalım bugün muhalefetin titrek tutumu arkasında muhalefetin de NATO'culuğu ve Amerikancılığı yatıyor" dedi.

Okuyan dün katıldığı programda şunları söyledi:

'Montrö'nün tartışılması son derece tehlikeli'

Tabii ki emekli subayların hangi saiklerle bu bildiriyi yazdıklarını bilemem ama bildirinin içeriğinde ne bir darbe çağırısı ne de bildirimi var. Ayrıca bildirinin içeriğindeki düşüncelere de dünya görüşümün imzacıların bir çoğundan farklı olmasına rağmen katılıyorum. Montrö'nün tartışılması son derece tehlikeli, Silahlı Kuvvetler de, Türkiye'nin tamamında olduğu gibi, gerici örgütlenmeler, tarikat örgütlenmeleri son derece tehlikeli.

Peki AKP niye bu kadar büyük bir tepki verdi, neden darbecilikle eleştirdi? Mesele sadece Montrö'den ibaret değil, Türkiye oldukça kritik bir noktadaki gerilime dahil olmuş durumda. Türkiye'de bu mesele konuşulurken şu anda NATO'nun, ABD'nin ve Türkiye'nin Ukrayna'daki faaliyetlerine kimse dikkat çekmiyor ya da pas geçiliyor genelde.

'Kanal İstanbul ABD için son derece önem taşıyor'

Konunun dar anlamıyla Montrö boyutu ve darbe boyutu tartışılıyor. Şunu bilmemiz gerekiyor, çok hızlı tırmanan bir gerilim var ve şu an tam teyit edemesek de Ukrayna'nın doğusuna NATO birliklerinin sevk edildiği duyumları var, ve onların arasında Türkiye'nin de olduğu bilgileri geliyor.

Şimdi bu çerçevede AKP iktidarının ABD ve belli ölçülerde AB'yle ilişkilerini hızla düzeltmeye dönük, pazarlık masasında çok önemli bir koz ileri sürülüyor, Türkiye olmaksızın ABD'nin Rusya'yı Karadeniz'de sıkıştırma şansı yok.

O yüzden de Boğazlar, Kanal İstanbul, Karadeniz'deki gelişmeler ABD için son derece büyük önem taşıyor.

Örnek vereyim; Temmuz 2020'de ABD'nin Türkiye Elçiliği sosyal medyada bir paylaşımda bunmuştu, "Karadeniz'in bütün milletlere açık bir deniz olmasını hasretle bekliyoruz" diye. Ve bunun anlamı ne? Karadeniz'de serbest geçiş hakkı istiyor NATO ve ABD.

Yıllardır bu NATO'nun gündemiydi. İlginçtir Türkiye, iktidarların bütün NATO'culuğuna rağmen NATO'yu Karadeniz'den uzak tuttu, istediğimiz kadar eleştirelim geçmiş iktidarları, Türkiye'nin bu konuda bir direnci oldu. Bu direnç aslında Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının nedenlerinden bir tanesi.

Şimdi tekrar hamle yapmaya çalışıyor AKP iktidarı, Rusya'yla iyi ilişkiler sürdürdüğü dönemde bile Karadeniz gündeminde oldukça netti, "Rus gölüne döndü Karadeniz ey AB, ey ABD" diyen Erdoğan değil miydi?

'Kanal İstanbul Montrö'yü kadük edecektir'

Şimdi o yüzden gelişmelere bu pencereden yaklaşmak zorundayız, çok tehlikeli bir gidişat var, emekli amirallerin açıklaması bununla ilgili midir değil midir ben bilemem ama AKP bu bağlamda hareket ediyor. Bugün "Kanal İstanbul'u inadına yapacağız" diye bir kere daha açıklama yaptırlar. "Montrö'nün hükümleri değişmeyecek", "Kanal İstanbul'la kalkmayacak" diyorlar, bu da doğru değil. Montrö Sözleşmesi'ni hazırlarken hiç bir devlet bir kanal açılacağını hesaba katmadığı için bazı maddelerde Boğazlar'a referans var bazı maddelerde sadece Karadeniz'e. Dolayısıyla Kanal İstanbul Montrö'yü kadük edecektir, bunu hesaba katmak gerekiyor.

'Muhalefetin titrek tutumu arkasında muhalefetin de NATO'culuğu yatıyor'

Dolayısıyla bugün AKP kanadından yapılan açıklamalar doğru değil, "Montrö sözleşmesini yürürlülükten kaldırmayacak Kanal İstanbul" ifadesi tamamen doğru değil, ayrıca mesele bundan da ibaret değil. Monrö Sözleşmesi delik deşik olmuş durumda. Sürekli Karadeniz'e kıyısı olmayan savaş gemileri giriyor. O yüzden sorulan sorularda ısrarla Ukrayna gündemine dikkat çekmeye çalıştım.

Amerikancılığı sorgulamadan, NATO'yu sorgulamadan bu konuları tartışma şansımız yok. Unutmayalım bugün muhalefetin titrek tutumu arkasında muhalefetin de NATO'culuğu ve Amerikancılığı yatıyor.

'AKP Karadeniz'de Rusya'nın kuşatılmasına öncülük ediyor'

[Montrö delik deşik oldu ifadeleri üzerine] Hükümlerini istismar ederek "arıza bildiriyor" NATO gemileri, Türkiye buna göz yummaybilir ama göz yumuyor. Dolayısıyla kalış sürelerini uzatıyorlar. Rusya da Türkiye'nin ABD'ye çok da yanaşmaması için çok gürültü çıkartmıyor.

Şu sıralar olağandışı bir hareketlilik var Karadeniz'de. "Monrö Sözleşmesi şu anda önemsizdir"e varacak bir delik değişiklikten bahsetmiyorum ama iktidar Montrö Sözleşmesi'nin bütün boşluklarını NATO lehine değerlendiriyor şu ana kadar. "Rusya'yla ilişkiler iyidir" diye bakılıyor genelde ama burada büyük bir yanılgı var, hiç ilgisi yok. AKP iktidarı Karadeniz'de ciddi ciddi Rusya'nın kuşatılmasına öncülük yapıyor, bu son derece tehlikeli.

'Biden'la ilişkilerde AKP'yi çok rahatlatacak gelişmeler oldu'

Bu imzacıların arasında NATO'yu savunanlar var, dolayısıyla dünya görüşü olarak birbirlerinden oldukça farklı imzacılar söz konusu. Ama ortaklaşmışlar bir yaklaşımda ve imza atmışlar. Ama iktidar gerçekten şaka gibi, çünkü tüm iktidarın son iki aydır performansına baktığımız zaman NATO'yla ilişkilerde, ABD'yle ilişkilerde o kadar yol aldılar ki, Türkiye'de basına pek yansımıyor ama Biden yönetimiyle problemlerinin çoğunu çözdü AKP. Meselelerin tamamı çözülemez, bugünkü dünyada hiçbir ilişki biçimi mutlak dostluk ya da mutlak düşmanlık şekline bürünemez ama AKP'yi çok rahatlatacak gelişmeler oldu.

Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin Türkiye'de iç politikada özellikle Erdoğan'ı sıkıştırma dönemi büyük ölçüde bitiyor. Ukrayna meselesi az buz değil, ABD'nin Rusya'yı sıkıştıracağı iki nokta var: Birisi Baltık, diğeri Karadeniz.

Baltık'ta Polonya ABD'ye alan açıyor, Ukrayna'da da Türkiye. Türkiye'nin Ukrayna'yla ilişkileri tahmin edilenin çok üstüne geçti, askeri anlaşmalar, ekonomik anlaşmalar ardı ardına yapılıyor. [Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir] Zelenskiy tekrar Türkiye'ye geliyor bu hafta, niye geliyor? Türkiye çok önemli bir gerilimde "öncü rol" oynamaya çalışıyor ve ABD için bulunmaz bir nimet bu.

'ABD Demirtaş'ın, Kavala'nın içeride olmasıyla ilgilenmiyor'

Dolayısıyla "Osman Kavala içerideymiş, Selahattin Demirtaş içerideymiş" ABD bunlarla ilgilenmez. ABD insan haklarıdır, demokrasidir, buna bakmıyorlar. Bunlar çok tehlikeli, Türkiye'nin burada bir gerilime müdahil olmasının Türkiye'ye ve halkımıza inanılmaz maliyeti var, uzak durmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye ekonomisi ve iç politikadadaki dengeler artık taşımıyor AKP'yi.

'Laiklik ve savaş tehlikesi suni gündem değildir'

Buna "suni gündem" diyemeyiz, böyle suni gündem mi olur? Savaş tehlikesi suni gündem midir? Laikliğin ayaklar altına alınması suni gündem midir? Ne zaman laiklik gündeme gelse muhalefetimiz "bunlar suni gündem, işsizliği konuşalım" falan diyor. Bu doğru değil, laiklik ve ekonomi arasında bağlantı var, defalarca söyledik: Bu ülkede bu kadar işsizlik, yoksulluk ve adaletsizliği laikliği ayaklar altına almadan idare edemezler, gayet açık bir bağlantı var.

Ne zaman dünyada kapitalist ülkeler sıkışırsa savaş gündeme gelir, bunlar ekonomi politiğin gerçekleri, bunları aslında herkes biliyor ama bilmiyormuş gibi davranıyor, bu çok tehlikeli bir şey. Ekmek meselesiyle barış meselesi arasında kopmaz bir bağ var. Şimdi yarın bir çatışma çıkarsa - umarım çıkmaz - o zaman bütün muhalefet "bu bir milli meseledir" diye AKP'nin arkasında sıraya dizilecekler. E sonra ne olacak, "o suni gündem" mi diyeceğiz? Bunlara çok dikkat etmemiz lazım.

Çok tehlikeli bir süreç başladı Karadeniz'de, bunun altını çizmek istiyorum. Emekli amirallerin bildirisi buna denk düştü, bağlantı var mıdır yok mudur bunu kendilerine sormak lazım, bunu ben bilemem.