Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne soru: 'Mülk, adaletin temeli midir?'

Şehir plancıları Odası İzmir Şubesi kentteki rant planıyla ilgili 'dikilecek binalardan kazanılacak paraların ya da müteahhit payının ne olacağı pazarlıklarının dışına çıkaralım' çağrısı yaptı.

Haber Merkezi

Şehir plancıları Odası İzmir Şubesi Karşıya Belediyesi'nin hazırladığı Büyükşehir Belediyesi meclisinin onayladığı kat adetlerine ilişikin açtığı davayla ilgil açıklama yaptı. 

Oda'dan yapılan açıklamada, "rantın olduğu yerde adaletin olmadığını düşünmekte ve bu haksızlığın ortadan kaldırılabilmesi için de, toplumun çıkarlarının özel çıkarların üzerinde görülmesini önermektedir. Önerimizin temeli oldukça basittir: Eşitlik olmadan, adalet mümkün değildir" denildi. 

'Rant varsa, paranın gücünün planlara yansıması ve planların gücü ile daha çok rant elde edilmek istenmesi de kaçınılmazdır' denilen açıklamada olayın geçmişi de anlatılıyor.

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından yapılan açıklamanın tamamı şu şeklide;

Mülk, adaletin temeli midir?

Adettendir... Bir kelimenin anlamına bakılacaksa önce sözlük açılır. Yıllar içerisinde eski niteliğini kaybetmiş olsa da, açılan ilk sözlük de TDK`ya aittir. İşte o sözlükte, "adalet" için; "Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, türe.", "Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme" ve "Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk" anlamlarına yer verilmiştir. Yani, adalet dediğiniz zaman: i. Herkes için uygulanabilir olması, ii. Hak ve hukuka uygun olması, doğru olması gerekmektedir.

Peki, Karşıyaka Belediyesi tarafından hazırlanarak Büyükşehir Belediyesince onaylanan ve Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından dava konusu yapılan, kat adetlerine ilişkin plan notu değişikliği ne kadar adaletlidir?

Gelin birlikte bakalım:  

1955 yılında onaylanan 1/2000 ölçekli imar planları ile, sahil şeridindeki 2 katlı yapılar için 21.80 m yükseklik tanımlanmıştır. 21.80 m dönemin yönetmeliğine göre 7 kata denk gelmektedir.  

1966 yılında bir yönetmelik  değişikliği yapılmıştır. 1966 yönetmeliği ile yüksekliği 18.80 metreyi aşan yapılar için, bir önceki yönetmelikte belirlenen kat adedi sınırları kaldırılmış ve bina iç  yükseklikleri 2.40 metreye kadar düşürülmüştür. Böylece, 21.80 metre yükseklikteki bir binada, 8 kat yapılabilir hale gelmiştir.    

1984 yılında yeni imar planları hazırlanmıştır. Yeni planda, 1955 yılı imar planlarında 21.80  metre olarak belirlenen yükseklikler kaldırılmış, yerine bina katsayısı getirilmiştir. Yeni getirilen kat sayısı 8 olmuştur.

1985 yılında, yine bir yönetmelik  değişikliği gerçekleşmiştir. Bu yönetmelik ile, 1966  yönetmeliğinde kaldırılmış olan kat sınırlaması yeniden getirilmiştir. Yani, 21.80 metre yükseklikte 7 kat yapılması gerekmektedir.  

Ancak, 1985 yılı yönetmeliğinin kısıtlayıcı hükümleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 1985, 1986 ve 1991 yıllarında onaylanan plan notları ile aşılmıştır. Onaylanan plan notları ile; imar planındaki  gösterimine göre, 18.80 m ve üstü ya da 6 kat ve üstü  yüksekliğe sahip yapılar için, bir kat daha fazla yapılabilmesine olanak sağlanmıştır. Sonuçta, 8 katlı yapılar, 9 katlı olarak yeniden inşa edilebilir olmuştur.

Bu uygulama 2002 yılına kadar devam etmiştir. İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği 2002 yılında da, 1985 ve 1986 yıllarında  onaylanan plan notları iptal edilmiştir. Artık, bina yüksekliği, ancak imar planında belirlenen yükseklik ya da kat adedi kadar olabilecek, ilave kat eklenmeyecektir.  

Şimdi, Karşıyaka Belediyesi, 2002 yılında durdurulan uygulamayı, yeniden hayata geçirmek istemektedir...  

Konunun geçmişi budur. Bir adaletsiz adımın başka bir adaletsiz adımla "düzeltilmek" istendiği bu geçmişte; sahil şeridinin İzmir kent kültürüne aykırı ve çevresindeki yapılara uyumsuz bir şekilde 2 kattan 7 kata çıkarılması vardır. Uygulamada adalet yoktur; rant vardır. Bu geçmişte, kat sayısını arttırmak için, işine gelince yönetmeliğin kullanılması, işine gelince plan notu ile yönetmeliğin devre dışı bırakılması vardır. Bu aldım - verdim oyununda, adalet yoktur; rant vardır. 

Rant varsa, paranın gücünün planlara yansıması ve planların gücü ile daha çok rant elde edilmek istenmesi de kaçınılmazdır. Kaçınılmaz olan ise, doğal ve doğru olan değildir... Gerekçesi ne olursa olsun, adaletsiz bir adımda, vatandaşların tamamı değil, ayrıcalıklı hale getirilmiş bir kesimi kazanmış olur. 

Bu nedenle, Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, rantın olduğu yerde adaletin olmadığını düşünmekte ve bu haksızlığın ortadan kaldırılabilmesi için de, toplumun çıkarlarının özel çıkarların üzerinde görülmesini önermektedir. Önerimizin temeli oldukça basittir: Eşitlik olmadan, adalet mümkün değildir.

Bu sözlerimiz, kimileri için gerçekçi bulunmayabilir. Ancak, içinde yaşadığımız kentteki trafik sıkıntısının, yapboz haline getirilen yolların, ağaçsız ve yeşilsiz kalan yerleşimlerin, beton yığınlarının, yürünemeyen yolların ve daha nicesinin sorumlusunun bizi yıllar boyunca "gerçekçi" olmamakla suçlayanlar olduğu ortadadır.

Gelin, zenginlik göstergesini, dikilecek binalardan kazanılacak paraların ya da müteahhit payının ne olacağı pazarlıklarının dışına çıkaralım. Sağlıklı, nitelikli ve insanca yaşanabilir kentleri toplumun zenginliği olarak kabul edelim. 

Saygılarımızla.