Kâr için gözden çıkarılan bölge: Aliağa'da durum vahim

Uzun zamandır fabrikaların saldırısıyla kirlenen Aliağa'da kirlilik eşiği çoktan aşıldı. Petkim'den önceki gün yayılan dumanların yayılmasıyla yeniden gündeme gelen çevre felaketi nedeniyle bölgede yaşayanların sağlığı da her geçen gün daha fazla tehdit altına alınıyor.

Aslı İnanmışık

İzmir'in Aliağa'daki Socar Holding’e ait Petkim'den önceki gün dün dumanlar yükseldi. İzmir'e de yayılan dumanlar halkın tepkisine neden olurken, bölgedeki kirlilik yeniden gündeme geldi.

Salınımla ilgili detaylı bilgi vermeyen Petkim yönetimi dumanların arıza nedeniyle çıktığını belirterek, "13 Mayıs 2020 saat 17.00 sıralarında meydana gelen arıza sonucu Petkim'deki ünitelerimizden birinde, emniyet amaçlı kontrollü duruşa geçilmiştir. Ünitemiz, arızanın giderilmesinin ardından yeniden devriye alınacaktır. Belirttiğimiz saatte tesisimizin bacasından çıkan duman bu duruştan kaynaklanmakta olup, sahamızda iş güvenliği açısından bir problem bulunmamaktadır" açıklaması yaptı.

Aliağa'daki durumu Foça Çevre ve Kültür Platformu kurucu üyesi Bahadır Doğutürk'le konuştuk. Bölgede kirlilik açısından kritik eşiğin çoktan aşıldığını söyleyen Doğutürk, "60'lı yıllardan beri bu bölgede bir sahipsizlik söz konusu. İzmir gerçekten de Aliağa sanayi bölgesi sebebiyle çok büyük bir tehlike altında" dedi.

'Ürünlerin yakılmasıyla kirlilik her yere ulaştı'

"Petkim'in enerji santralleri var, onlardan arıza meydana gelenler olunca, diğer ünitelere sirayet ettiği söylendi. Diğer ünitelerde de arıza başlayınca ürünlerin bir 'etilen bacası'nda ürünlerin yakılması gibi bir çözüm üretmişler. Biliyorsunuz o hatlar anında durabilen hatlar değil, yüklenmiş olan ürünlerin bir şekilde yakılarak bertaraf edilmesi lazım. Detaylı açıklama yapılmadığı için en azından anladığımız bu. Petkim açıklamasında kontrollü olduğu söylenerek, 'Güvenlik önlemleri alınmıştır' deniyor. Çevre verdiği zarardan tabii ki bahsetmiyor çünkü çevreyi kirletmek gibi bir haklarının olduğunu düşünüyorlar. Zaten öyle düşünmeseler Aliağa'da sanayi bu kadar fütursuzca etrafa saldırmaz.

Bu bölgede biliyorsunuz genellikle kuzeyli rüzgarlar hakim. Rüzgar yılın neredeyse 300 günü hep kuzeyden eser ve Menemen Ovası üzerinden İzmir'i kirletir, Aliağa sanayisi. Son günlerde havanın sıcaklığına da sebep olan güneyli rüzgarların hakim olmasıyla birlikte böyle havalarda olduğu üzere kirlilik olduğu yerde dağıldı. Böylelikle kirlilik her yere ulaştı."

'Baca yüksekliği kadar alevleri gördüğümüz oluyor'

"Yıllardır bölgede mücadele veriyoruz. Sanayileşmenin çevreye verdiği zararlardan sürekli bahsediyoruz. Petkim ve Socar söz konusu olduğunda çok geniş yer bulması da pek mümkün olmuyor. Bunlar gibi büyük farbikalar çevreyi de kirletir, insan doğasına da zarar verir, bunun hesabı da sorulamaz diye düşünülüyor. 

Yaşanan olay başkaları için sürpriz olabilir ama bu bölgede yaşayan bizler için değil. Zaman zaman bölgemizde yaşanıyor. Etilen bacasının baca yüksekliği kadar alevleri gördüğümüz olur, gemilerden tesislerden denize ham petrol, yakıt sızar. Bu kadar sanayileşmenin olduğu bir yerde de bunları beklemek lazım. Aliağa bölgesinde yaşayanların birçoğu zaten o fabrikalarda çalıştığı için aslında hepsi şikayetçi olmasına rağmen haklı olarak pek fazla bir şey söyleme şansları olmuyor. Dolayısıyla durum Aliağa bölgesinde vahim."

'Kirlilik bakımından bölgede kritik eşikler aşıldı'

"Üstelik bölgede sadece rafineriler, petrol tesisleri yok orada demir çelik tesisleri, tehlikeli gemi söküm tesisleri, ithal kömür ve hurda depoları var. Bir sürü kirletici etkinin kümülatif olarak kirlettiği bir bölgeden bahsediyoruz. Tek bir fabrikanın bavasından çıkan bir kirlilik yok. Kümülatif etki de normal etkiye göre geometrik olarak artıyor ve daha fazla sonucu oluyor. Böyle kirlilikler birbirleriyle etkileşerek büyüyor. 

60'lı yıllardan beri bu bölgede bir sahipsizlik söz konusu. Zaten aslında kirlilik bakımından kritik eşiklerin de aşıldığı bir alan. Yeni bir tesis yapılması bir yana, mevcut tesislerin artık rehabilite edilmesi lazım. Öte yandan burası için kirletici tesis yapılması hak görülüyor. Bizler uzun süredir, 'Yeni tesis yapılmamalı' derken, Petkim Socar Rafinerisi, Star Rafinerisi'ni, biri varken diğerini yaptı. İzmir gerçekten de Aliağa sanayi bölgesi sebebiyle çok büyük bir tehlike altında."

'Hava kirliliğini ölçen cihazların verileri paylaşılmıyor'

Bölgedeki sanayi kirliliğinin insan sağlığına etkilerini de İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ahmet Soysal anlattı. Aliağa'da artık bir çivi bile çakılmaması gerektiğini söyleyen Soysal, hava kirliliği nedeniyle gerçekleşen ölümlere dikkat çekti.

"İzmir Tabip Odası olarak Aliağa çok uzun zamandır ilgilendiğimiz bir bölge. Bildiğiniz gibi çok eski bir sanayi bölgesi orası. Bölgede 2006-2007 yılı gibi üniversitenin yaptığı bir çalışmada, 'Artık taşıma kapasitesi kirlilik açısından dolmuştur, yeni bir tesis yapılmamalıdır' diye bir sonuç çıkmıştı ama ondan sonra da bölgede çeşitli termik santraller, yeni petrokimya tesisleri, rafineriler yapıldı. Şu anda o bölgede 4 tane hava kirliliğini ölçen cihaz var ancak bu cihazlardan sadece bir tanesinin verileri Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı'ndan görülebiliyor. Diğer 3'ünün verileri bir meslek örgütü olarak bizimle de kamuoyuyla da paylaşılmıyor. Bu cihazlar çok uzun süredir kurulu. Aliağa hava kirliliği açısından İzmir için de çok büyük bir risk oluşturuyor çünkü o bölgede meteorolojik koşullar nedeniyle kuzeyden güneye doğru bir rüzgar akımı var. Yani Aliağa'nın üzerinde oluşan bir hava kirliliği, Menemen'i, Foça'yı, Karşıyaka'yı ve Bayraklı'yı etkiliyor. O yüzden de İzmir'de zaman zaman Bayraklı bölgesindeki hava kalitesi ölçüm cihazlarında özellikle partikül madde (pm) konsantrasyonları, yönetmeliklerin üzerinde çıkıyor, kirli çıkıyor."

'4,2 milyon insan her yıl hava kirliliği nedeniyle yaşamını yitiriyor'

"Dünkü olayda da, anladığımız kadarıyla bir sanayi kazası var ve o kaza nedeniyle kullanamadıkları ham maddeyi yakıp, bununla ilgili herhangi bir filtreleme olmadan bütün baca gazlarını atmosfere bırakmışlar. Kara duman olarak gördüğümüz şey çok yoğun partikül madde. Bu partikül maddeler 10 mikrogram, 5 mikrogram, 2,5 mikrogram olabilir ama esas önemlisi, 5 mikrogramın altındaki partikül maddeler atmosferde yer çekimiyle çökmüyor ve çok uzak noktalara gidiyor. Yani İzmir'in üzerine de gelmiş olabilir. Bunların 2,5 mikrogramın altındakileri biz solunumla aldığımızda akciğerlerimizden kan dolaşımına karışıyor. Yani bugün hava kirliliğine bağlı olarak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de net olarak söylüyor. Hava kirliliüğine bağlı olarak yaşadığımız sağlık sorunlarının tamamına yakını bu 2,5 mikrogramın altındaki partikül maddelerin alveollarimizden kan dolaşımı ile karışmasıyla oluşuyor. Bu da sadece akciğer hastalıklarıyla, astımla kronik bronşitle, akciğer kanseriyle ilgili de değil. Kalp hastalıklarına, nörolojik hastalıklara ve endokrin hastalıklara da neden olabiliyor. 

Sanayide kullanılan bu fosil yakıtlar nedeniyle oluşan bu hava kirliliği ki, Aliağa çok tipik bir örnek, insan sağlığı üzerinde onarılmaz etkiler yapıyor. DSÖ diyor ki, '4,2 milyon insan sadece ve sadece her yıl hava kirliliği nedeniyle yaşamını yitiriyor.' Şimdi Covid-19 pandemisi var, düşünün bütün dünyada 2-3 milyon hasta, 200-300 bin can kaybı var ve tüm dünya ayağa kalkmış durumda. Hava kirliliğini düşünün her yıl 4,2 milyon insan bu nedenle yaşamını yitiriyor. Mesela DSÖ'nün hava kirliliğine bağlı önlenebilir ölümleri ortaya çıkartmak için kullandığı bir istatistik metod var, AirQ+ isimini verdiği. Temiz Hava Hakkı Platformu, 2017'deki 30 yaş ve üzeri Türkiye'deki ölümleri, bu istatistik yöntemle değerlendirdi ve şunu gördü ki, 30 yaş ve üstündeki ölümlerin 57 bini doğrudan hava kirliliği nedeniyle oluşmuş. Bu nedenle kirlilik açısından, özellikle de hava kirliliiği açısından çok çok önemli bir nokta Aliağa." 

'Artık Aliağa'da bir çivi bile çakılmaması lazım'

"Her şeyden önce bölgedeki, sonuçları bizimle paylaşılmayan 3 tane hava kalitesi ölçüm cihazının sonuçlarının bir an önce kamuoyuyla paylaşılmasını ve Aliağa'daki sorunun çözümü için bugünden yarına sanayi tesisleri ortadan kalkmasa da, bir risk yönetimi metoduyla burdaki sorunların azaltılması anlamında meslek örgütleri, yerel yönetimler ve bölgede çevre mücadelesi yapan sivil toplum örgütleriyle merkezi yönetimin bir masa etrafından buluşarak konuyu tartışmasını ve Aliağa'daki tüm sanayi yatırımlarının da durdurulmasını talep ediyoruz. Bundan sonra o bölgeye yatırım yapılmasın, bugüne kadar da yaratılan sorunların da nasıl çözüleceği tartışılsın.

Artık Aliağa'da bir çivi bile çakılmaması lazım. Öte yandan hâlâ petrokimya tesisleri, kömürlü termik santraller yapılmaya çalışılıyor. Orda kurulan petrokimya tesislerinin, hurda demir-çelik hattıhanelerinin çok büyük enerji gereksinimi var çünkü. Sanayi kazaları yaşanmaya devam ediyor. Kazalar olmasa da yüksek emisyonlar mevcut."

 'Aliağa'da kanserden ölümler Türkiye ortalamasının üstünde'

"Dünkü olayın muhakkak bir sağlık sonucu olacaktır. Sonuç olarak havaya bir partikül madde atılmış. Çok yoğun olarak öğleden sonra başlamıştır, gece yarılarına kadar da atılmaya devam edilmiştir. Bunun tespitinin de yapılması gerekir. Burdaki insan sağlığının ve daha geniş anlamda çevre sağlığının etkilenmesi söz konusu. Menemen Ovası'nı da mesela asit yağmurları Aliağa'dan kaynaklı etkiliyor. Bu etklerin nasıl en aza indirileceğini vakit geçmiş olmasına rağmen konuşmamız gerekiyor. 

Geçtiğimiz yıllarda ölüm nedenleri konusunda yapılmış bir çalışma var. 20 sene ve üzeri Aliağa'da yaşayan ve çalışan insanlarda, Türkiye ortalamasının üstünde kanserden ölümler olduğu görülmüştü. Bu doğrudan sanayiye mi bağlı yoksa bölgede başka kirleticiler var mı, bunun için detaylandırılmış çalışmalar yapılması gerekiyor tabi. Bölgede de malesef çalışma yapmak çok zor çünkü Covid-19 salgınında olduğu gibi insanlar cüzdanlarıyla sağlıkları arasına sıkıştırılıyorlar. 60'lı yıllardan beri Aliağa'da başlayan çarpık sanayileşme nedeniyle insanlar tarımdan koparılıp, sanayisi işçisi haline getirildi. Bölgede hemen hemen her ailede bir kişi sanayi işçisi ve işini kaybetme korkusu yaşıyor.

Aliağa, Dilovası, İskenderun buralar Türkiye'nin kanayan noktaları."