İsmi kaçakçıya çıkan emekçiler: Kolberler

Sınırlar yeniden çizildikten sonra bir uğraş haline gelmiştir artık, eskiden kalma akraba ve ticari bağlarla ilişkiyi sürdürmek. Adına 'kaçakçılık' diyoruz. Ahmed Arif de şiirlerinde yer verir konuya 'Pasaporta ısınmamış içimiz. Budur katlimize sebep suçumuz' diye. Bizdeki son hikayesi Uludere'dir, namı diğer Roboski.

Özkan Öztaş

Türkiye'de kaçakçı ya da katırcılar, İran'da da "kolber" olarak bilinen emekçilerin trajik hikayesi yaklaşık yüz yıl öncesine dayanıyor.

1920'li yılların başında planlanan Ortadoğu haritalarındaki hesaplar hayata geçirilirken Kürtlere dört farklı ülkede yaşamak seçeneği kalıyordu. Dönemin İngiltere'sinin Irak masası çalışmalarına bakan ve İngiliz Lawrence olarak bilinen kadın politikacı Gertrude Bell haritada Irak, İran ve Türkiye sınırları için tartışırken, Irak petrollerinin işleyişi için Kürtlere herhangi bir imtiyaz verilmemesi gerektiğinden söz ediyordu.

Kürt emekçilerin kaderi de emperyalistlerin çizdiği haritada yeniden şekilleniyor, aşiret ve akrabalık ilişkileri de bu sınırlarla tekrar ayrışıyordu.

Bazı atasözleri ya da deyimler tam da böylesi zamanlarda şekillenir. Antropologların kültür değişimi olarak kodladıkları tarihsel kesitlerde artık yeni kelimeler ve kavramlar oluşuyordu yüzyılın başında haritalar sil baştan çizilirken. Bugün daha çok Kars-Ardahan-Iğdır illerini kapsamak için kullanılsa da "serhat" kelimesi yüzyılın başında daha çok öne çıkıyordu. Hattın "ser'inde", yani yanı başında, sınır boyunda yaşayanlar serhat diyarlarına nail olmuştular. Hattın ötesindekiler ise Kürtçede bınxet yani hattın gerisinde kalanlar olarak tarif edildiler.

Ötesini ve berisini merkezin neresi olduğu belirliyordu. Biraz da bu yüzden antropolojik ve kültürel bir çağırışım yapıyordu bu durum. 

Bilindiği üzere sınırlar yeniden çizildikten sonra bir uğraş haline gelmiştir artık, eskiden kalma akraba ve ticari bağlarla ilişkiyi sürdürmek. Adına "kaçakçılık" diyoruz. 

Ahmed Arif de şiirlerinde yer verir konuya "Pasaporta ısınmamış içimiz. Budur katlimize sebep suçumuz" diye. Bizdeki son hikayesi Uludere'dir, namı diğer Roboski.

"Unutursak kalbimiz kurusun" diyenlerin bir bölümü barış sofralarında AKP ile buluştuğu için artık pek hatırlanmıyor. Malum. Taş tutmuş yürekler ıslanmaz kurumaz gider gelir terazide. 

İran'daki hikayesi de bir o kadar hazin sınır boyunca çalışanların. Adına "Kolber" deniyor. Kürtçenin bazı yöresel ifadelerinde kol kelimesi sırt kelimesinin karşılığı olarak kullanılıyor. Türkçedeki tam ifadesi hamal. Hatta biraz daha ağdalı ifadesiyle hammal. M harfini uzatarak söylemek makbuldür. Yükü ağırdır emekçisinin.

İran'da kolberler, nadiren Türkiye'den daha çok da Irak'tan gümrüksüz alıp getirdikleri ürünleri taşıyorlar sırtlarında. Yaşadıkları katliamların ve sorunların kısa tarihindeki izi 40 yıla kadar gidiyor. 

40 yıl önce İran'da Molla rejimi iktidara gelince kolberler hakkında da kimi fetvalar yayınlanmış ve sınırlar arasında hamallık yapan emekçilerin görüldükleri yerde vurulmaları meşru kılınmıştı. Dolayısıyla kolberlere ateş açan güvenlik güçleri hem yasaları uyguluyor hem de dini hükümlerin gereğini yerine getirmiş oluyorlardı kendilerince.

İran medyasında Kolberlerin ölümlerini resmeden bir karikatür 

Sınır hattında tek geçim kaynakları kolberlik yani hamallık olan bu taşımacıların başka iş bulma şansları yok. Sınırlarında gezdikleri devletlerin ticari beklentilerine göre kolberlerin bu faaliyetlerine zaman zaman göz yumulurken zaman zaman da bizde olduğu gibi "kaçakçılıkla mücadele" kapsamında sınır hatları bombalanarak katlediliyorlar.

Vergilendirilmiş kazanç kutsal ezberinden ziyade esas mevzu vergiden kaçıran patronların beklentilerine göre belirleniyor. Zira ülkede ihtiyacın çubuğu nereye bükülüyorsa kolberlerin sırtına da o yükleniyor. Beyaz eşyadan gıdaya, temizlik malzemelerinden tekstile kadar geniş bir yelpazede her şey insanların sırtlarında, kar kış demeden, seyyahların dahi gezmeye ürktükleri dağlarda gerçekleşiyor. Üç otuz paraya, karın tokluğuna...  Zaman zaman termometrelerin eksi 10'ları gösterdiği mevsimlerde zaman zaman da çöl sıcaklarında. 

Sadece geçtiğimiz ay İran tarafından öldürülen kolber sayısının 30'u geçtiği tahmin ediliyor. Ne bu işe zorlanan kolberlere geçit veriliyor ne de ölüme yollanan hamallara başka bir alternatif sunuluyor. 

Kolberlerin hali ise ortada, ekmek parası için dünya kadar yükü sırtlarında taşımak zorunda kalıyorlar. Tek geçim yolu sınırlar arası hamallık olan kolberlerin hiçbiri bu işi yapmak istemediğini ifade ediyor. Tek nedeni ise zorunluluklar. 

İran'da Vezir Muhammedi adındaki bir kolberin öldürülmesinin ardından hazırlanan bir protesto afişi

Kolberler, on yıllar boyunca devam etmek zorunda kaldıkları bu işe duydukları mecburiyetin kalkmasını bekliyor. Ve ufukta sınırların sermayedarlar tarafından çizilmediği bir dünyayı kurmak dışında gerçek bir seçenek görünmüyor.