'İşçi sendikaları' patron örgütüyle kol kola: Daha kötüsü var!

'İşçi sendikalarının patron sendikasıyla bir olup patronların sorunlarına çözüm aramaları çok kötü. Ama daha kötüsü var; bu işi eş güdüm içerisinde salgının başından bu yana yaptıklarını söylemekten çekinmemişler.'

Haber Merkezi

Türk-İş ve Hak-İş adlı AKP yandaşı sendikalar, patron örgütü TİSK ile ortak bir açıklamaya imza atarak 'yeni normalleşme' sürecine ilişkin taleplerini dile getirdiler. Kendilerini işçi örgütü olarak tanımayan Türk-İş ve Hak-İş, söz konusu ortak açıklamada patronların taleplerinin sözcülüğüne soyunurken, kısa çalışma ödeneğinin yıl sonuna kadar sürdürülmesini talep etti.

TKP Emek Merkezi, iki sendika ve patron örgütünün ortak açıklamasına tepki gösterirken, "İşçi sendikalarının patron sendikasıyla bir olup patronların sorunlarına çözüm aramaları çok kötü. Ama daha kötüsü var; bu işi eş güdüm içerisinde salgının başından bu yana yaptıklarını söylemekten çekinmemişler" ifadesini kullandı.

TKP Emek Merkezi'nin söz konusu gelişmeye ilişkin soL'a yaptığı değerlendirme şöyle:

Türk-İş ve Hak-İş, patron sendikası ile bir olmuş, TİSK’e yağma planı için yol haritası hazırlamışlar. Adını da “yeni normalleşme sürecine ilişkin ortak taleplerimiz” koymuşlar.

Açıklamalarıyla, yağmaya kamuoyunda haklılık kazandırmaya çalışıyorlar. Açıklamanın bunun ötesinde bir anlamı yok.

Kısa çalışma ödeneği uygulaması yaygınlaştırılsın ve yıl sonuna kadar sürdürülsün istiyorlar:

Kestirebilmek güç ama kısa çalışma ödeneği olarak İşsizlik Fonundan en az 40-50 milyar lira ödenmesi gerekiyor.

Fon parasının %90-95’i bütçe açıklarına yama olarak Devlet İç Borçlanma Senetleri alınmasında kullanılmış, aylık tahsil edilen prim vs gelirleri ise işsizlik ödeneği ile patronlara teşvik olarak kullandırılıyor. Fonda 135 milyar lira olduğu düşüncesi efsaneden ibaret.

Geçtiğimiz günlerde kamu bankaları, İşsizlik fonu kaynaklı 15 milyar lira tutarında DİBS almışlardı. Bu senetler paraya dönüştürüldü ya da önümüzdeki günlerde dönüştürülecek. Sendikacıların istekleri gerçekleşirse Fondan daha çok para ödenmesi gerekecek. Başka çareleri yok: yeni paralar basılması gerekecek.

Bu arada Fonda olduğunu varsaydığımız 135 milyar liranın çoğu normalleşme adına eritilecek.

Bu durum uygulamada şöyle patronlara para aktarımı oluyor:

  • Aslında birçok işyeri kısa çalışma ödeneğinin gereği olan iş saatlerinde azalmaya gitmiyor. İnsanları evden çalıştırıp kısa çalışma ödeneğinin üzerini kendileri kapatıyor. Burada aslında kolay yoldan patronun cebine para konuyor.
  • Böyle bir çalışmanın uzatılması patronların işine gelir, ne de olsa işçilerin maaşının bir kısmını devlet ödeyecek, işçilerin sigortalarına ilişkin sorumlulukları azalacak ama işçiler aynı şekilde çalışmaya devam edecekler.

Sigortalılık ve prim ödemede usulsüzlüklerin hesabı sorulmayacak:

Ortak açıklamada; “sigortalılık ve prim ödeme şartı aranmaksızın sadece çalışma olgusunun esas alındığı bir uygulama yapılarak…” kısa çalışma ödeneği verilsin deniliyor.

Bu istek, günü kurtarmak için haklı gibi görünüyor. Çalışanların en az üçte birinin kayıt dışı olduğu, sigortalı olanların ise primlerinin düzenli yatırılmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanamadıkları için çok zor durumdalar. İşçi sendikalarından açıklamalarına bu gerçeği yansıtmaları beklenirdi, yapmamışlar.

Bu talep temelde işçiyi koruyor gibi görünüyor, çünkü iş hukukundaki bir çok hakkın sigortasız işçiyi korumaması sıkıntılı bir durum. Ancak, işçi ve patron örgütlerinin bu açıklamayı yapmaları bir fiyasko. İşçinin sigorta primini düzenli ödemeyen, kayıtsız işçi çalıştırmakta sakınca görmeyen patronların bu şekilde açıklama yapabilmesi bir yüzsüzlük.

İşçi Sendikaları, patronlarına yeni teşvikler verilsin istiyorlar:

İstihdamını azaltmayıp, koruyan ve toplu iş sözleşmesinin olduğu işletmelerin ilave teşviklerle desteklenmesini istiyorlar. Toplu İş Sözleşmesi yapılmışsa eğer o işyerinde sendika vardır ve oralarda işçi çıkarmalar kolay değildir. İşçi sendikaları, bu durumda olan patronlarımıza vergi bağışıklıkları tanıyın, bedava krediler verin, ne gerekiyorsa yapın onları koruyun diyorlar.

Teşvik istekleri bununla da kalmıyor. Kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılan işçilere, patronları ücretleri ile aradaki farkı ödemeyi kabul etmişse, aradaki farkı karşılayacak tutarlarda yeni teşvikler verilsin ve ödenen farklardan da vergi alınmasın istiyorlar.

Kısacası, “işçinin ücretini işveren ödemesin de kim öderse ödesin” demiş oluyorlar. Özellikle bu uygulamaların kriz dönemi tabir edilebilecek 2020 sonuna kadar uzatılmasını talep etmek krizin faturasını patronlardan alıp devlet fonlarına yani tekrar işçi sınıfına ödetmek anlamına geliyor.

En kötüsü bunlar değil:

İşçi sendikalarının patron sendikasıyla bir olup patronların sorunlarına çözüm aramaları çok kötü. Ama daha kötüsü var; bu işi eş güdüm içerisinde salgının başından bu yana yaptıklarını söylemekten çekinmemişler. Ortak açıklamada aynen şöyle yazıyor; “Salgın sürecinin ilk gününden bu yana TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve TİSK olarak eş güdüm içerisinde, çalışanlarımıza olumlu yansıyacak taleplerimizi Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Bakanlarımıza her platformda ilettik.”