İrlanda’nın salgın önlemi: Göçmenler çalışmaya devam etsin

Salgın belki de yeni bir sıçramaya hazırlanırken, hükümet de sokağa çıkma yasağına hazırlanıyor. İstisnalarla birlikte!

Çağdaş Gökbel

Salgında gerçek anlamda bazı trajediler yaşandı, özellikle mülteciler yaşadı bu trajediyi. Bugün, İrlanda adasında Nisan 2020 Irish Refugee Council verilerine göre toplamda 7400 sığınmacı bulunmaktadır. Bu insanlar Direct Provision (Doğrudan Hüküm) diye adlandırılan ve şirketler tarafından yönetilen barınma merkezlerinde kalıyorlar. 

ABD’de hapishane İrlanda’da sığınma merkezi

Bu şirketler milyonlarca Euro para kazanıyor. Sistem, çaresiz insanları dahi para kazanma aracına dönüştürmüş durumda. Örneğin: Amerika’da hapishane işleten bir şirket İrlanda’ya gelip sığınma merkezlerini işletiyor. Bu yerlerin kazançlarının devlet garantili olduğunu düşünürsek kapitalizmin iştahının bu işlerde çok kabarık olduğunu söyleyebilirim. Okuyucuyu rakamlara boğmak istemediğim için hangi şirketin ne kadar kazandığını belirtmiyorum. Mülteciler ilk dokuz aydan sonra çalışma izni alıyor ve ucuz işçi olarak piyasada kendisine yer buluyor. Korkunç, acımasız bir sömürü mekanizmasından bahsediyorum.

Herkesin evlerinde izole olduğu dönemde bu insanlar ortak banyoları, ortak tuvaletleri ve yemek yapmak için ortak mutfakları kullanmak zorunda kaldılar. Bir gazeteci olarak Türkiye’den çıktığımda görevim bitmiş olmadı. Burada İrlanda’da gazetecilik görevimi sürdürmeye devam ediyorum. İrlanda’da şu soruyu sordum: Ortak alanları kullanmak zorunda olan bu insanlar salgından nasıl korunabilir? Bu sadece koronavirüs salgını için de geçerli değil bu tür yerler her türden salgına açık ve tehlikeli barınma noktalarıdır. Ben bu durumu bir saatli bombaya benzettim.

BM Irk ayrımcılığıyla mücadele komisyonu 2020 yılında İrlanda hükümetini bu barınma merkezlerinin durumu hakkında ciddi bir biçimde uyardı ve burada yaşanan ölümler konusunda önemli uyarılarda bulundu. İrlanda’da mülteciler ve işçiler salgın döneminde gerçekten bir kâbus yaşadı. Sokağa çıkma yasağı ilan edileceği sırada Tullamore’da işçiler yol yapmaya devam ediyordu. İnşatta insanlar evlerine ekmek götürebilmek için çalışıyordu. Sonunda iş bırakma eylemleri ve güçlü tepkiler oluşunca hükümet insanlara yardım yapmak zorunda kaldı.

Salgın döneminde özellikle Almanya merkezli bir yardım furyası hikayesi çıkarıldı ve tüm dünyada bunun propagandası yapıldı. Evet, belirli yardımlar yapıldı ancak bu gerçeği göstermiyor; gerçekleri fotoğraflarla anlatacağız. Salgın döneminde evsizlerin sayısı arttı ve sokakta kalan evsizler yaşam ve ölüm mücadelesi verdiler. Sinn Fein Konut ve Planlama Sözcüsü Eoin Ó Broin’den aldığımız istatistikleri paylaşıyoruz. Özellikle İrlanda’da kiracılar ev sahipleri karşısında savunmasız bırakıldılar. Polisler kiracıları evlerinden atmak için bu insanlara acımasızca saldırdı. Toplumdan tepki gelince ve insanlar evlerinden çıkarılamayınca tuvaletlerine, evin temel araç ve gereçlerine saldırdılar. Bunların hepsinin fotoğrafları var. İrlandalılar hemen bir dayanışma örgütledi ve bu insanların zararları yine işçilerin dayanışmasıyla giderildi. Salgının etkisi yaz aylarında azaldığında yeniden bir açılma dönemine girildi. Öyle böyle bir açılma değil. Et fabrikaları sadece hayvan mezbahası değil, aynı zamanda insan mezbahasına dönüştü. 

Avrupa rüyasının gölgesinde sefalet

Offaly bölgesinde et fabrikalarında virüs öyle bir yayıldı ki yerel sokağa çıkma yasağı ilan edilmek zorunda kalındı. Bu fabrikalarda çalışan Afrikalı mültecilerden bazıları öldü ve bazıları hastalığa yakalanarak karantina altına alındı. Ortada sürekli bir Avrupa rüyası dolaştırılıyor; böyle bir rüya yok. İrlanda’da sadece Belfast bölgesine bakarak bu adada güçlü bir sosyalist hareket olduğunu düşünen insanlar da rüya görüyor. Şu an İrlanda işçi sınıfını gerçekten temsil eden ve dayanışma ağları örebilen herhangi bir yapı yok. Popülist sol hareketleri dışarıda bırakarak bu yorumu yapıyorum.

İrlandalı emekçiler gerçekten kendi kaderine bırakılmış durumda. Doğal olarak en alttaki mülteciler en çok acıyı çekiyor.

Şimdi, salgın kış dönemine girerken etkisini iyice arttırmış durumda. Sağlık bakanlığı yetkilileri hükümetin 6 haftalık bir sokağa çıkma yasağı ilan etmesi gerektiğini söylüyor.

Uçuşlar durmuyor, fabrikalar durmuyor ve hükümet adeta bilimin verileri karşısında ayaklarını sürüyerek yeni önlemler açıklıyor. Kendilerince 5 kademe belirlemişler ve ona göre kademeleri yükseltip alçaltıyorlar. Emekçilerin kafası bu yüzden karma karışık. İnsanlar bir yandan canlarını düşünürken diğer yandan evlerine götürecekleri ekmeğin derdindeler. Bu ikilem gerçekten çok trajik ve sarsıcı. Et fabrikasında çalışan ve şu an işsiz olan Afrikalı bir mülteciyle konuştuğumda bunun yükünü iliklerime kadar hissedebiliyorum. Binlerce insan bu süreçte işsiz kaldı ve yine yaşamak için çalışmak zorunda olan binlercesi hastalığa yakalanıyor. 

Önlemler artırıldı...

İrlanda hükümeti verdiği son kararla önlem seviyesini 5. kademeye çıkardı. Bu sokağa çıkma yasağına benzer sonuçları olan bir karar. İnsanların evlerinin çevresinde hareket edebilecekleri alanı kısıtlıyor örneğin ama insanlar ölüm pahasına iş yerlerine gönderilmeye devam ediyor. 

Emekçiler için her iki yön de çıkmaz sokağa çıkıyor. Mültecilerin insanca barınacakları yerlere, işçilerin de koşulsuz şartsız maddi desteğe ihtiyacı var. Kısacası kâr ordaklı bu sistemin sonuna gelmiş durumdayız. Bu sistemin dünyanın en zengin ülkesinde dahi insan merkezli kararlar alabileceğine kesinlikle inanmıyorum. 

İrlanda’daki son rakamlar şu şekilde
Toplam vaka sayısı: 52,256
İyileşen sayısı: 24,000
Ölenlerin Sayısı: 1,865

Sadece Pazar günkü vaka sayısı korkunç boyutlarda: 651 Kadın/ 628 Erkek vaka.

Başkent Dublin’de vaka sayısı: 408. İkinci büyük kent olan Cork’ta ise toplam 156 yeni vaka var. Sayılar diğer kentlerde de artmaya devam ediyor. Durum kontrolden çıkmış gibi görünüyor.