İlhan Cihaner'le CHP kurultayı üzerine: Bugünkü yıkımın sorumlularını büyüten ittifak politikası kabul edilemez

CHP Parti Meclisi üyesi İlhan Cihaner, kurultay öncesi kendisinin de aralarında olduğu partililer tarafından yapılan 'Gelecek İçin Biz' çağrısına ve kurultay sürecine ilişkin soL'un sorularını yanıtladı.

Haber Merkezi

CHP'de Mart ayında yapılması planlanan ancak salgın nedeniyle 25-26 Temmuz’da yapılacak olan  37. Olağan Kurultay öncesi aralarında Parti Meclisi üyesi İlhan Cihaner'in de bulunduğu partililer "Gelecek İçin Biz" başlığıyla bir çağrı yayımladı.

Cihaner, söz konusu çağrı ve kurultay sürecine ilişkin soL'a konuştu.

'Görünen köy kılavuz istemiyordu'

24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra CHP’nin başarısız olduğunu ifade ederek benzer taleplerle acil kurultay çağrısı yapmıştınız. Sizce CHP’nin başarısızlığı hâlâ devam ediyor mu? Son seçim sonuçlarına bakarak bunun tersini iddia edenler var. 

24 Haziran seçimlerinin tarihimizdeki diğer seçimlerden ayırt edici çok önemli sonuçları oldu; bu seçimlerle 2017 referandumu ile yapılan anayasa değişikliği siyaseten de hayata geçmiş oldu. Seçime blok olarak giren AKP/MHP koalisyonu parlamento çoğunluğunu da elde etmiş oldu. Ayrıca artık yürütme gücünü tek başına elinde bulunduran Cumhurbaşkanlığını da Erdoğan kazandı. Yani rejim değişikliği -şimdilik- gerçekleşmiş oldu. Toplum yılgınlığa düştü. Bu sonuca başarı diyebilmek için gerçeklikten kopmuş olmak gerek. 

Bir adım geriye gidecek olursak seçimler OHAL koşullarında ve inanılmaz anti demokratik bir iklimde yapıldı. Tüm muhalefet bu seçim koşullarına razı olarak ölümcül bir hata yaptı. Biz bu koşulların sorgulanması, gerekirse tüm muhalefetin katılacağı yaygın bir aktif boykotun da masada tutulması gerektiğini söylediğimizde adeta linç edildik. Oysa görünen köy kılavuz istemiyordu! 

Bu koşullar herhalde defalarca bir kurultay toplanılmasını gerektiriyordu. Biz de olağanüstü kurultaya, sadece genel başkanlık değişimi isteyen partililerimizden farklı olarak  ülkedeki değişimi, seçimin muhasebesini ve partinin yapısal sorunlarını tartışacağımız bir olağanüstü kurultay çağrısı yaptık. Esasen bu çağrıyı genel merkez yapmalıydı. Arka arkaya gelen seçim yenilgileri nedeniyle bir çeşit güven oyu ve partiye doğrultu oluşturmak için bu zorunluydu. Ayrıca ittifak ve koalisyon politikalarının partinin karar mekanizmalarından geçmesi siyasi ve hukuki zorunluluktu. Ama olağanüstü kurultay isteyenler şeytanlaştırıldı. Şimdi ise yüksek sesle konuşmanın ve 1,5 metreden daha az yaklaşmanın yasak olduğu "süper olağanüstü kurultay" yapıyoruz!

'24 Haziran sonrası başarısızlığın derinleşerek devam ettiğini açık yüreklilikle söylemek durumundayım'

Yerel seçimlere ayrı bir parantez açarak 24 Haziran seçimleri sonrasındaki başarısızlığın derinleşerek devam ettiğini düşündüğümü açık yüreklilikle söylemek zorundayım. Şöyleki; AKP/MHP iktidarı tüm hedeflerini hayata geçirmeye devam ediyor. Artık kimsenin önemsemediği laf sokma, tarihe not düşme, kişisel sahne performansı düzeyinde bir muhalefet anlayışı kurumsallaştı. Oysa bu arada ülkenin üçte birinde yaşayan Kürt  seçmenin seçilme hakkı ortadan kaldırıldı, fiili bir apartheit rejimi kuruldu, hukuk devleti yerine anayasasızlık geçti, artık laiklik telafuz edilemez oldu, genç işsizlik devasa boyutlarda, sömürü doğal bir zorunluluk gibi kabul edilir oldu, çevre talanı tam gaz, ekonomi çöküyor, dış politikada maceradan maceraya koşuyoruz, bakanlıklar tarikatların paylaşım alanı olmuş, cinsel yönelimlere dönük nefret söylemi resmi söylem olmuş, sığınmacılar bile bir an önce kapağı yurtdışına atma derdinde ve iktidarın Batı’ya karşı tehdit enstrümanı olmuş durumda ... ve biz iktidarın çöküşünü bekliyoruz! Zaten çökmüş zombileşmiş, küçük bir sermaye grubunun çıkarını düşünen iktidara karşı tüm halk kesimlerinin rahatsızlıklarını örgütlemek, dönüştürmek ikna etmek yerine bekliyoruz! Müdahale edici siyaset arayışı yerine sokak yasak diyoruz. Kendi doğal tabanları ile bağları tartışmalı olan siyaset elitleri ile siyasi mühendislik yapıyoruz! İşte bunlar net bir başarısızlık olduğu için itirazımız bunlara.

'Muhafazakar ve sağ söylemin başarısı olarak okumak yanlış bir siyaset mühendisliği'

Son seçimler olan yerel seçim parantezine gelince; kuşkusuz elde edilen sonuçlar AKP'nin geriletilmesi ve yenilmezlik algısının yıkılması anlamında net bir başarı. Ama bu başarının muhafazakar ve sağ söylemin başarısı olarak okunması ve parti tabanının muhafazakar/liberal bir çizgiye ikna edilmek için kullanılması yanlış bir siyaset mühendisliği. Bu toprakların yüzlerce yıllık birikiminin yok sayılmasıdır. Ayrıca belirttiğim gibi ülke Batı’da kazanılan illerden ibaret değil. Diyarbakır, Mardin, Van başta olmak üzere onlarca belediye çok kaba bir şekilde gasp edildi. İstanbul seçiminin ilk turunun iptaline razı olmak iktidarın ve bağlı yargının cüretini arttırdı. Bir diğer husus, iktidarın müdahaleleriyle yerel yönetimlerin hareket alanı çok daraltıldı. Zaten önemli illerde belediye meclis çoğunluğunun iktidarın elinde olması önemli ölçüde sorun. Pandemi dönemindeki engellemeler, yatırımlar engellenmesi vs. yerel yönetimlerin elde edilmesinin önemini azaltıyor. Ama tüm bunlara rağmen sonuçlar iyi analiz edilirse büyük kazanıma dönüşebilir. Öte yandan başarı olarak kabul edilen bu sonuçların asıl iktidarı belirleyecek oy oranlarına yansımıyor olması iyi okumalı.

'Absürt olmamak kaydıyla hangi adayla gitsek kazanırdık'

Yerel seçimlerde CHP’nin içinde yer aldığı ittifakın aldığı belediyeler, özellikle Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi isimlerle kazanılmış olmasını düşünecek olursak, mevcut tabloda ne anlam ifade ediyor sizce? Bu aday profili sizin eleştirdiğiniz hususlardan birisi midir? 

Belirttiğim gibi kişi üzerinden analiz muhalefetin birikimini yok saymak anlamına gelir. O nedenle isimler üzerinden tartışmak istemem. Onlarca yıllık yerel AKP iktidarından sonra asgari insani belediyeciliğin bile geniş kabul görmesi yeni kuşaklar üzerinde olumlu etki yapıyor. Ama bu kişilere ya da söylemlerine indirgenemez. Tartışmasız bir HDP seçmeni katkısı var. Bu göz ardı ediliyor. Hatta diyebilirimki AKP’den alınan büyük şehirlerde absürt olmamak kaydıyla hangi adayla gitsek kazanırdık. Bu aday profillerinin de partinin ve genel olarak siyasi yelpazenin muhafazakar/liberal bir çizgiye çekilmesinde gerekçe olarak kullanılması bir üçkağıt. Dikkat edilirse olumlanan icraatler esas olarak halkçı olanlar. Eleştirdiğim husus ise bazı belediyelerde öncelikle bu belediyeleri kazandıran ana dinamiklerin yok sayılması. Devri sabık yaratmayacağız denilerek eski kadrolarla ve imar politikaları başta olmak üzere aynı politikalarla devam edilmesi ve olumlu sonuçların partiye ve zeminimizi oluşturan, uğruna yıllardır mücadele verilen değerlere mal edilmemesi. Aynı kişiler yönetecekse, aynı politikalar devam edecekse, ihaleler aynı adamlara verilecekse bu mücadele niye verildi? 

'İktidar epeydir zombi'

İktidarın kendiliğinden çöküşü beklenerek siyaset yapılamaz deniyor bildirinizde. Kılıçdaroğlu'nun “Erdoğan’ın gidici olması için özel bir çaba harcamaya gerek yok. Çünkü, kendi sonunu kendisi hazırlayan bir lider konumunda” sözlerini hatırlıyoruz. Erdoğan iktidarının zayıfladığını düşünüyor musunuz? 

İktidar epeydir zombi bence. Giden net, gelenin arayışı var. Ama bunun için ikna edici alternatif önderlik ve  program şart. Kendi rasyonalitesi içinde, zayıflamak yerine cüreti artan tüm kozlarını masaya koyan, eski müttefiklerini harcamakta gözünü kırpmayan bir Erdoğan profili var. Baro teklifi, arkasından TTB ve TMMOB’un gelecek olması, sosyal medyanın kısıtlanması, ekran karartmalar birlikte değerlendirilmeli.  Artık otoriter nitelemesinin karşılamadığı faşizan bir durum söz konusu. Bu nedenle beklemek ülkeye maliyeti arttırıyor. Barış diyen, direnen, itiraz eden kesimlere karşı iktidarın daha saldırgan olmasının yolunu açıyor. Ayrıca gelecek olanı da belirsizleştiriyor. Bu akıl veren, uyaran, raporlayan, uyumlulaştıran söylemlerin bir faydası olmadığını görmemiz gerek.

'Bugünkü yıkımın sorumlularını büyüten ittifak politikası kabul edilemez'

Bildiriyi destekleyenlerin örneğin İYİ Parti ile kurulan ittifaktan hoşnut olmadığını düşündüren ifadeler var. Sizce CHP'nin iktidar için nasıl bir ittifak politikası olmalı?

İttifak politikalarına kategorik olarak karşı olunamaz. Bu siyasetin doğasına aykırı. Ama ortada bir seçim ya da yakın bir politik gündem yokken ittifak eksenli bir politika büyütmez. Artık %50+1 gerekli şeklindeki söylem partimizi siyasetsiz ve birikimlerini sağa sola dağıtan bir siyasi sebil derecesine indirgiyor. Birbirine zıt eksenlerdeki siyasi partileri bir arada tutma çabası çok kırılgan hale getiriyor bizi. Hele bir de bugünkü yıkımın sorumlularını büyüten bir ittifak politikası kabul edilemez. Bir de kendi içimizde itiraz edenlere ve sola dönük tasfiyeci yaklaşım büyük tutarsızlık. Oysa koşullar değerlerimizi savunmak ve büyütmek için çok elverişli. 

'Kısa süre içinde değerlendireceğiz'

Genel Başkan adayı olacak mısınız? 

Kurultayımızı süper olağanüstü kurultay olarak değerlendiriyorum. Yüksek sesle konuşulmayacak 1,5 metrelik sosyal mesafeye uyulacak, ülke sorunlarının tartışıp doğrultu belirlenmeyeceği bir toplantı, bir şey olacaktır ama kurultay olur mu emin değilim! Ama nihayetinde ilan edildi tarih. Kısa süre içerisinde değerlendireceğiz.