İktidardan üç Giresun açıklaması düşmüş: Biri sisteme, biri doğaya, biri vatandaşa...

Türkiye Giresun'daki sel felaketini tartışmaya devam ediyor. İktidardan gelen açıklamalar birbirini tutmadığı gibi, afetin nedenlerinin de ülkeyi yönetenler tarafından tam olarak anlaşılmadığını ya da anlaşılmak istenmediğini gösteriyor.

Haber Merkezi

İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı açıklamaya göre, selde kaybolan 2'si jandarma personeli 9 kişiyi arama çalışmaları hâlâ devam ediyor. Selde hayatını kaybedenlerin sayısı 8’e yükseldi.

Bakan Soylu “Tüm kurumlarla birlikte neler yapacağımızı ortaya koyduk. Herkes bir an önce toparlanması hususunda elinden geleni yapıyor. Arama çalışmaları da devam ediyor.” derken “Daha önceki afetlerde böyle bir çizme talebi olmamıştı. Maske zaten sürekli olarak dağıtılıyor. Yaraları da nasıl saracağımıza yönelik yol haritası da belirliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Özhaseki sistemi eleştirdi!

Uzmanlar bölgenin ikliminin ve coğrafi özelliklerinin bilinmesine rağmen çarpık yapılaşmaya müsaade edilmesinin ve doğal dengeyi altüst eden HES’lerin kontrolsüzce çoğalmasının ortaya çıkan tabloda en önemli etken olduğunun altını çiziyorlar.

İlginç olan bu eleştirilerin AKP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’den de gelmiş olması. Diğer örneklerin aksine Özhaseki “tabiatın dengesini bozma” eleştirisini getirdi ancak hem ülkede hem de yerel yönetimlerde iktidarda kendi partisi olduğunu unuttu. Özhasekinin açıklamaları şu şekilde:

"Herkes tabiatı tahrip ediyor. Tabiatı tahrip ettikçe tabiatın dengesi bozuluyor. Tabiat da dönüp insanoğlundan intikam alıyor. Çok net. Küresel ısınma dediğimiz şey sadece böyle bir konuşma ya da bilimsel toplantılarda sosyetenin konuştuğu bir hadise değil bir gerçeklik. Bu gerçekliği bilerek yaşamak durumundayız.

İkincisi, Karadeniz tarafında o kadar çok derelerin içerisine, bina yapılmaması gereken yerlere on yıllardır yapılan binalar var. İşte onları siz göz ardı ederseniz yarın bir gün de ağlamakla karşı karşıya gelirsiniz. Müthiş şekilde acı verici, hüzün verici bir olay.”

Canikli doğayı eleştirdi

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ise A Haber'e yaptığı açıklamada bugüne kadar sayısız kez benzer felaketleri yaşamış olan bölge için "Bugüne kadar böyle büyük bir afet görülmemiş, tarihin en büyük afeti. Yıkıcılığı bu kadar yüksek afet hiç olmadı" ifadelerini kullandı.

Canikli Özhaseki’nin tersine felaketin çarpık yapılaşmayla ilgisi olmadığını söyledi, “toprağın suya doyması nedeniyle” selin yaşandığını iddia etti.

"Buranın özelliği sürekli yağmur alan bir bölge. Yağmurla toprak suya doyuyor, toprak kayganlaşıyor. Yağmur yağdığı zaman toprak su gibi akıyor, önüne ne katarsa götürüyor. İnsanlar konut ihtiyacını yapılaşma olmaması gereken dere yataklarına yapmak suretiyle gidermeye çalışmışlar. Bu tercihi vatandaş yapıyor. Ama vatandaşa konutu yapacağı arazi önerilemiyor. Bu sefer vatandaş sınırları zorluyor bu sefer. Dere yataklarına, zemini sağlam olmayan yerlere doğru bunu genişletmek zorunda kalıyor. Bu sıkıntı bütün Karadeniz'de var. Ama tekrar söylüyorum. Yaşadığımız bu afetin yapılaşmayla alakası yok. Buranın coğrafi yapısından kaynaklanan bir hadise.”

Uzmanların görüşleri Canikli’nin açıklamalarını yalanlıyor.

Bölgede dere yatağına yapmak da yeni bir âdet değil. Ancak son zamanlarda hem doğayla uyumlu yapılar yerine “betonarme ve olabildiğince çok katlı” binaların tercih edilmesi hem de derelerin akış dengesini bozan hidroelektrik santrallerinin sayısının çok artmış olması artık her yüklü yağmurun bölge halkı için ölüm korkusu anlamına gelmesine neden oldu.

Bakan Pakdemirli vatandaşı eleştirdi

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli Giresun'da selin etkili olduğu bölgede incelemede bulunarak açıklama yaptı. Pakdemirli’ye göre sorun devletin uyarılarına kulak asmayan vatandaşta.

Bu ağustos ayında ortalamanın bir buçuk katı yağış aldığını söyleyen bakan şehrin silüetinin değiştiğine işaret ederek şöyle konuştu:

"Birçok afetin içerisinde hep beraberdik, bir aradaydık. Ben de ilk defa böyle bir taşkın, böyle bir doğal afet görüyorum. Gerçekten şehrin tamamen silüeti değişmiş durumda. Şehrin seviyesi değişmiş durumda. 2 metre, 3 metre belki şu an toprağa basıyoruz. Dükkanların gerçekten bazılarının neredeyse tavanına kadar kumla dolmuş durumda. Öncelikle can kayıpları son derece önemli. Üzülerek söylüyorum ki her defasında meteoroloji olarak ciddi uyarılar yapmamıza rağmen, bu uyarıların da muhtarlıklar, belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler tarafından da defalarca tekrarlanıyor olmasına rağmen vatandaşlarımız 'nasıl olsa bana olmaz, nasıl olsa benimle alakası olmaz' diye bir düşünce içerisine giriyorlar. Maalesef bu da zaman zaman can kayıplarına yol açabiliyor." 

Suçlu doğa değil

İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Orhan Şen Giresun’daki felaketi değerlendirirken suçlunun iklim değişikliği ya da doğanın kendisi olmadığını söyleyerek çarpık yapılaşmaya dikkat çekti: “Bu bölgede bu aylarda görülen yağışlar, yağış tipi mevsim normallerine uygun. Yağışın şiddeti de artık mevsim normali haline geldi. Bu yağışları ‘iklim değişikliği’ ile açıklamak doğru değil. O zaman yerel yönetimler bunu bir mazeret olarak kullanıyor, ‘İklim değişti, böyle oldu’ diye işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Dere kenarlarının imara açılması göz ardı ediliyor."

Hürriyet’e açıklamada bulunan Şen yağış riskinin arttığının önceden görüldüğünü, hatta uyarıların yapıldığını ancak su yoluna yapılan yerleşimlerin felaketi getirdiğini söyledi:

3-4 gündür biz bu bölgedeki yağışları takip ediyoruz. Deniz suyu sıcaklığının 25 derece olduğunu gördük. Bu durumun bir risk olduğunu görüyorduk. Meteoroloji Genel Müdürlüğü de bu riski gördü ve gerekli uyarıları yaptı. Bu iklim değişikliğine bağlanamaz. Bu bölgede deniz üzerinde 12-13 kilometre kalınlığında Charlie Brown olarak adlandırılan bulutlar oluştu. Bu bulutlar önce deniz üzerinde oluşur ve sonra karaya doğru hareket eder. Netice itibariyle de metrekareye 139 kilogram yağış düşmüş. Fakat afete niye dönüştü? Bu önemli. Afete dönüşmesinde ise insani sorumluluk var. Dere kenarlarındaki yapılaşma temel sorun. Bu bölgede dereler var. Arkaları dağ. Bu derelerdeki su arkadaki dağlara düşen yağışın debisini de akış gücünü de alıyor. Dere yatağına, su yoluna yerleşim yaparsanız,  o sel orayı mutlaka vurur. Hiç şaşmaz.”