İktidar 'köy okullarında eğitim başlayacak' dedi: İşte köy okullarından gerçek manzaralar

AKP iktidarı köy okullarında yüz yüze eğitimin başlayacağını duyurdu. Bazı okullarda 15 Şubat'ta başlayacak eğitim şimdiden ertelenmiş durumda. Peki, son durum ne? Köy öğretmenleri soL'a anlattı.

Haber Merkezi

AKP iktidarı köy okullarında 15 Şubat'ta yüz yüze eğitimin başlayacağını açıklamıştı. Ancak bu tarihe günler kala üst üste erteleme haberleri gelmeye başladı.

Eğitimin başlayacağı okullardaki tabloyu, zaten var olan sorunları ve gerekli önlemlerin alınıp alınmadığını Gaziantep ve Bitlis'te köy okullarında görev yapan öğretmenlerle konuştuk.

İşte köy okullarından manzaralar...

Yeterli önlem alınmadı, uzaktan eğitim kararı alındı

Gaziantep'te taşımalı sistem ile öğretim yapılan bir köyde öğretmenlik yapıyorum. Okulumuza çevredeki 8 köyden servisle öğrenciler geliyor. 8 sınıfta yaklaşık 200 öğrencimiz bulunuyor. Eylül ayında önce 8. sınıflar ile ardından 5. sınıflarla eğitime başladık. Öğrenciler ikişer gün okula geldiler. Bu dönem ise MEB köy okullarının ortaokullarında tüm kademelerde öğretime başlamayı öngördü. Ancak bizim okulumuzda tüm kademeler başladığında her bir öğrenciyi tek kişilik sıralarda oturtabilecek kadar yer bulunmuyor. Bunun yanında 8 farklı köyden, servislerle yakın temaslı öğrenci geleceğinden koronanın bulaşma riski artıyor. Bu nedenle Gaziantep Milli Eğitim Müdürlüğü 15 Şubat-1 Mart arasında okulumuzun uzaktan eğitime devam etmesi kararını aldı. Ancak 1 Mart'ta öğrenciler gelmeye başlarsa öğretmenlerimiz henüz aşı olmadıkları için endişeliler. Okullara yeterli maske temini de yapılmıyor. Bu nedenle her gün yeni maske dağıtılamıyor. Sınıflarda 15’er kişi ile aynı anda bulunma riski hem öğrencileri hem de öğretmenleri şu an tedirgin ediyor.

'Çocuklar tarlalarda çalışıyor'

Bitlis’in Ahlat ilçesinde sınıf öğretmenliği yapıyorum. Çalıştığım yer ilçeye bağlı bir köy okulu. Burada geçim genellikle tarım ve hayvancılık üzerinden sağlanıyor. Tarlalara patates ve fasulye ekimi yapılıyor. Yani çocuk büyük herkese çok iş düşüyor.

2020’nin Mart ayı itibari ile pandemi dolayısıyla okullar tatil oldu. O zamandan bu zamana değin durumun yarattığı belirsizlikten kaynaklı akademik anlamda herhangi bir ilerleme sağlamadı. Yalnız bir parantez açıp normal koşullarda eğitim öğretim nasıl devam ediyordu biraz bahsetmek istiyorum. Çünkü köylerde eğitimin önündeki engeller pandemi ile sadece daha görünür hale geldi.

'Köy okullarında eğitim eylülde değil patatesin toplanmasıyla başlanır'

Türkiye genelinde eğitim öğretim eylül ayında başlar ve haziran ayında sona erer. Köy okullarında durum biraz farklı. Okulların açılış tarihi hasat zamanına denk geldiği için önce patateslerin yağışlar başlanmadan toplanıp depolanması gerekir. Depolanan patateslerin de paketlenmesi. Bu nedenlerle çocukların okula başlama tarihleri Kasım ayının ortalarında olur genellikle.

Kız çocuklarına ise küçük kardeşlerin bakımı, ev işlerinde anneye yardım etmek gibi görevler de düştüğünden bu durumdan daha çok etkilenirler. Bir ay kadar okula gelen öğrenci sayısı artar ama kar yağışının başlaması ile okula gidip gelmek iyice zorlaşır. Evleri okula uzak olan öğrenciler için ikinci bir engel ortaya çıkar. Veliler genellikle çözüm yolu olarak, okuldan öğrenciler için servis aracı sağlamasını isterler ve bu olmadığı için de öğretmenlere tepki gösterirler. Yaklaşık 1 km olan bir mesafeyi çocukların yürüyerek kat etmesi beklenemez evet bir çözüm gereklidir. Hasat zamanı, kar, kış derken yarıyıl tatili gelir. İkinci dönemde benzer şekilde devam eder, baharın gelmesiyle ekim dönemi başlar, çocuklar yine tarlada çalışmaya başlarlar. Ayrıca hayvanları da otlatmak genelde çocukların görevidir.

Durumun özeti köy çocukları eğitim öğretimde eşit fırsatlara sahip değiller.

'Bazı sınıflarda hiç ders yapılmadı, bazılarında bir iki öğrenci derse girebildi'

Pandemi ile birlikte bu eşitsizlikler daha da arttı. Uzaktan eğitim sürecinde çocukların çoğu okuma yazma konusunda gerileme yaşadılar. Bu konuda eksik oldukları için Eba TV'deki dersleri takip etmekte zorlandılar. Zaten normal süreçte de daha önce bahsettiğim nedenlerden kaynaklı akademik anlamda olmaları beklenen seviyeden daha gerideler. Dönemin sadece iki üç ayında okula devam edebilen çocuklar ile özel dersler ve kurslarla desteklenen çocukların aynı seviyede olması beklenemez. Canlı ders konusuna ise bir bakıma değinmeye bile gerek yok. Sayısal veriler abartmalara rağmen çok düşük. Her sınıfta sadece bir iki kişi girdi. Bazı sınıflarda hiç ders yapılamadı. Biz velileri arayıp canlı ders konusunda bilgilendirme yapıyoruz. Fakat köyde internet altyapısı mevcut değil, aylık internet bağlantısı yapmaya da maddi durumları imkan vermiyor. Üstelik her evde en az üç çocuk okula gidiyor. Bu da üç ayrı tablet, bilgisayar ya da telefon ihtiyacını doğuruyor. Ders çalışabilmeleri için ayrı bir odanın bile bulunmadığı durumda canlı ders için internet bağlantısı ve tablet ihtiyacının aileler tarafından karşılanması hiç gerçekçi durmuyor. Devlet tarafından dağıtılan tabletler ise yeterli sayıda olmadığı için ihtiyacı karşılamaktan çok uzak kalıyor.

'Alınan tek önlem el dezenfektanı'

15 Şubat’ta köy okulları açılacak. Gerekli önlemlerin alınarak okulların açılacağı söyleniyor. Birinci dönemde okulların açık olduğu bir süreç yaşandı o zaman da gerekli önlemlerin alınacağı söylenmişti. Alınan tek önlem el dezenfektanı bulundurmak oldu. Okulumuzda yeterli sayıda temizlik elemanı bile mevcut değil. Okulların açılması gerektiği doğru, köylerde öğrenci sayısı az olduğu için bu daha az riskli ama bu hiçbir önlem almadan açılabileceği anlamına gelmiyor.

'Kararın veliye bırakılması hiç doğru değil'

Sonuç itibariyle öğretmenler de öğrenciler de okullar açılsın istiyorlar fakat göstermelik başarı hikayesi devam etsin diye değil. Üstelik okula gönderip göndermeme kararı veliye bırakılmış durumda. Bu durum çocukların günlük yaşamda yapılacak işler açısından çoğu eksiği kapattıkları düşünülürse hiç de doğru bir karar değil. Ayrıca daha önce de söyledim, köylerde eğitimin öğretimin önündeki tek engel pandemi süreci de değil.

'Çatımız akıyor, elektriği bile açamıyoruz...'

Gaziantep’in Yavuzeli ilçesinde görev yapan bir köy öğretmeniyim. Türkiye'de “köy okulu" ve "köy öğretmeni”  sıfatı olmasının bazı sebepleri var. Bu sıfatlar köy okullarının fiziki ve sosyal şartlarından kaynaklanıyor. Eskiden de köy okulu denilince çatısı akan, boyası olmayan, çürümeye yüz tutmuş, bir sobası olan bakımsız bir okul gelirdi. Şimdilerde de durum bundan pek farklı değil. Size okulumuzun şartlarından bahsetmek isterim...

İki derslikli bir okulda çalışıyorum. Özellikle yağmurlu günlerde kötü durumlarla karşılaşıyoruz. Okulumuzun yolu toprak yol, yağmurlu günlerde çocuklar okula gelirken ayakları çamur içinde kalıyor. Okulun önünde ayaklarını paspasa silseler de bu çamur kolay kolay temizlenmiyor. Sınıfa girdiğimizde çatı akmış ve sınıfımızda su birikintileri oluşmuş oluyor. Sıralarımızı masamızı akmayan bir tarafa çekerek derslerimizi yapmaya çalışıyoruz. Işıkları bile açmıyoruz ki akan tavandan dolayı bir elektrik faciası yaşamayalım diye. Okulun dışı içine nazaran daha iyi durumda. Dış cephesi gönüllü gençler tarafından boyanmış ancak sınıfımın duvarı bakımsızlıktan kötü durumda. Peki, bunların hepsini geçelim... Okulumuzun bir kütüphanesi hatta doğru düzgün kitapları yok. Birçok ders için neredeyse hiç materyalimiz yok. Zaten akıllı tahta, internet vs. gibi teknolojik eksiklikleri saymıyorum. Köy okullarının daha birçok eksikliğini, imkansızlıklarını sayabiliriz. Son olarak okul sadece çatısı duvarı bir tahtası olan bir yerden ibaret olmamalı. Köydeki öğrencinin de eğitim hakkı olduğu gerçekten hatırlanmalı. Eğitimde fırsat eşitliği sadece bir söz olmaktan çıkmalı. Öğretmen ve öğrenciler için gerekli imkanlar sağlanarak iyi bir eğitim ortamı sağlanmalı.