Halkın değil sermayenin bakanlığı: Milli Eğitim sadece özel okullar için çalışıyor

Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütün çabası özel okulların 'müşteri' kaybetmemesine dönük. Görünen bakanlığın bu açıdan 'iyi' bir performans gösterdiği. Bakın şöyle...

Mehmet Kuzulugil

31 Ağustos'ta yüz yüze eğitimin başlayacağı duyurulmuştu. Bu tarih 21 Eylül'e alındı. Daha sonra yapılan bir duyuruyla bu tarihte eğitimin kademeli ve seyreltilmiş olarak yapılacağı söylendi. Halen yüz yüze eğitimin yapılıp yapılmayacağı belli değil. Seminer haftası olarak bilinen günlerde öğretmenler okullara geldi ve devlet okullarında manzara hiç iyi değil. Bakanlığın "okulum temiz" standartları ilan ettiği bir zamanda okullara temizlik görevlisi alımlarının yapılmaması kendi başına çok şey anlatıyor. 

MEB, okulların "açılışını" ilan edip duruyor ama devlet okullarındaki tablo öğrencilere de, velilere de, öğretmenlere de umut vermiyor.

Bu durumun özel okullar ve özel okul patronları için de böyle olduğunuysa söyleyemiyoruz.

Aslında yaz aylarında öğrenciler ve öğrenci velileri için temel kaygı "okulların gerçekten açılıp açılmayacağıydı." Covid-19 salgınının nasıl ilerleyeceği, okulların salgına hazır olup olmayacağı önemli bir sorundu.

Bu sorunun MEB'i ilgilendiren kısmıysa eğitimden çok parayla ilgiliydi. Özel okul patronlarının da asıl kaygısı buydu: Okulların açılamayacağı, daha doğrusu yüz yüze eğitimin yapılamayacağı kesinleşirse öğrenciler özel okullara itibar eder mi?

MEB, bu sorunu gidermek için çok basit bir strateji uyguladı: "Okullar açılacak, yüz yüze eğitim yapılacak!" Kamuoyuna bu kesinlik yansıtılırken, devlet okullarıyla ilgili mutlak bir belirsizlik ortada duracak.

Patronlar memnun görünüyor

Sümerbank'a Demir Çelik'e yaptıklarını şimdi okullara yapıyorlar

Özelleştirmelerde sabotaj uygulanan yöntemlerden birisiydi. Kârlı işletmeler bilinçli kötü yönetim, yapılmayan yatırımlar ve zarar ettirme yoluyla hem itibarsızlaştırılıyordu, hem de bu yolla kamu işletmelerinin rakibi olan özel firmalara avantaj sağlanıyordu.

Ülkenin en kazançlı sanayi işletmeleri böylece "devlet işletince zarar ediyor" denilerek satışa çıkarıldı. Özel sektörün kazıkçı şirketleri güç ve avantaj kazandı.

Eğitimde özelleştirmenin önü açılırken devlet okulları zayıfladı, ödenek sorunlarıyla başbaşa bırakıldı ama açıktan sabote edildiklerinden söz etmek zor.

Pandemi, milli eğitime hükmeden patronlara bunun için de olanak sağladı. Şimdi devlet, kendi okullarını batırıyor. Neredeyse "bizim okullarımız temizlenmiyor, hijyen arıyorsanız özel okullara gidin" diyecekler.

Piyasacı, gerici kafaların ihaneti sınır tanımıyor.

İhanete karşı yapılacak tek şey mücadele etmek. Okullarımıza, öğretmenlerimize, öğrencilerimize sahip çıkmak.

Farklı okullardan aldığımız bilgilere göre ortaokul ve lise seviyesinde özel okullar için gidişat iyi görünüyor. İlkokul ve anaokulları için özel okullara kayıtlarda büyük düşüşler görülebilirken, özellikle sınav sınıfı olarak bilinen 8. ve 12. (ortaokul ve lise son) sınıflarda özel okullar aldıkları kayıtlardan umutlu. 

Özel olarak 9. sınıflarda (orta bir) kayıt sayılarında bir fazlalık var ki bunun nedeni bu yıl 9. sınıfa başlayacak olanların 8 yıl önce ilkokul başlama yaşının 5'e indirildiği yılda ilkokula başlamış olanlar olması.

İstersen dershane ol!

Özel okul patronlarını memnun eden bir gelişmeyse, yine MEB genelgesiyle özel okullara aynı zamanda Kurs Merkezi olarak çalışma olanağının tanınmış olması. Bir MEB genelgesiyle özel okullara ve devlet okullarına 31 Ağustos 2020 - 6 Haziran 2021 tarihleri arasında 8 ve 12. sınıflar için sınav hazırlık kursları açma hakkı tanındı. Kurum tanımında "Kurs Merkezi" ifadesi yer almayan özel okullar, ücretli sınav hazırlık kursları açamıyorlardı. Şimdiyse özel okullar altyapılarını, sınıflarını ve öğretmenlerini sınavlara hazırlık kursları "satmak" için de değerlendirebilecek gibi görünüyor.

Yüz yüze eğitim ve mevzuat açıkları

Açıkça görünen tablo şu: Devlet okulları, temizlik personelinden, havalandırma altyapısına bir dizi yoksunlukları nedeniyle yüz yüze eğitim yapamayacaklar. Uzaktan eğitim konusundaysa geçen yıl yaşanan EBA deneyimi hiç iyi bir iz bırakmadı. Bu tablo, özel okulların korkularını gideriyor ve onlara umut veriyor.

Öğretmenler için durum ne?

Özel okul öğretmenleri yeni dönem yaklaşırken farklı sorunları bir arada yaşıyor. Geçen yıl okul patronlarından yedikleri kazıklar hayatı onlar için yeterince zorlaştırmış durumda. Bir yandan okula çağırılıp bir yandan maaşını devletin verdiği sınırlı 'kısa çalışma ödeneği'yle alan öğretmenler özel okul patronlarına karşı bilendi. Bu yıl aç kalmamak, kapıya konulmamak ya da daha ucuza daha çok çalıştırılmamak için uyanık olmak, mücadele etmek zorunda olduklarının farkındalar.

Diğer yandan yine özel okul öğretmenlerinin çıkarları, patron bakanla oyunlar çeviren kendi patronlarına da bağlanmış durumda. Özel okulların "iyi" kayıt alması, öğretmenler için de iş güvencesi sağlayacak.

Bu çelişkinin içinde çok kesin olansa şu: Pandemi koşullarında sağlıklarını tehlikeye atmaya zorlanabilirler. Maliyetleri düşürüp daha fazla kazanmak isteyen bir patron tarafından evden çalışma, hibrid çalışma, okula gelme derken daha çok çalıştırılabilirler.

Her yeni belirsizlikte ilk özveri istenecek "paydaş" olarak görülebilirler.

Özel okulların önemli bir korkusu, öğrenci tarafının "nasılsa yüz yüze eğitim olmayacak, özel okula niye para vereyim" diyebilecek olmasıydı. Devlet, kendi okullarında yüz yüze eğitimi gerçekleştirmek için neredeyse hiçbir hazırlık yapmıyor ve bir yandan da özel okullara yüz yüze eğitim için geniş bir kapı aralıyor.

Aralanan kapının bir tarafı MEB kararlarıyla kurulacak belli ki: MEB kendi okullarında yüz yüze eğitimi "sağlık koşulları" nedeniyle erteleyip, uzaktan eğitimi mutlaklaştırabilir. Öte yandan, "koşulları sağlayan, gerekli belgeleri alan" özel okullara yüz yüze eğitim olanağı tanınacak gibi görünüyor.

Görüştüğümüz özel okul emekçileri, bulundukları okullarda şu sıralar bir "TSE belgesi" alma yarışı olduğunu anlattı. Özel okul patronları, bazı belgeleri tamamlamaya çalışıyor. Böylece "yüz yüze eğitim" yapabileceklerini, "uzaktan eğitim altyapımız iyi" pazarlamasına "yüz yüze eğitim de yapacağız" vaadini ekleyebileceklerini düşünüyorlar.

Özel okul patronlarının üzerinde durduğu bir olanak da mevzuattaki bir açıktan yararlanmaya dayanıyor. Uzaktan eğitime geçişle birlikte öğrencinin evinde uzaktan eğitim için gerekli araç gereç olmaması durumunda okulun olanaklarından yararlanabileceği yönünde bir karar bildirilmiş durumda. Özel okulların böylece yüz yüze öğretim yapılmayan zamanlarda da öğrencileri okullara çağırabilmesine olanak doğuyor. Bazı özel okul patronları bunu "kaçak" yüz yüze eğitim için kullanmayı düşünüyor.

'Devlet ayakkabı üretmez'den 'okul da açamaz'a geldik

Tüm bu tabloda görülen şu: Anlaşılan 21 Eylül geldiğinde devlet, bu koşullarda kendi okullarında yüz yüze eğitimi sağlıklı bir biçimde veremeyeceğini ilan edecek. Aylardır eğitimcilerin ve sağlıkçıların "bu koşullarda eğitim yapılamaz" dedikleri düşünüldüğünde kimse de buna karşı çıkamayacak. Oysa uygun koşulları sağlayarak yüz yüze eğitimi, en azından uzaktan eğitimle birleştirilmiş şekilde, yapmak için hazırlanabilirlerdi. Temizlik görevlileri zamanında işe alınabilir, okulların havalandırma donanımları gözden geçirilebilir, salgından korumayı sağlayacak araçlar ve yordamlar okullara sağlanabilirdi.

24 Ağustos'ta öğretmenler okullara hazırlık toplantıları için geldiklerinde okullara ateş ölçer bile verilmemişti.

Bu tablo sadece devlet okullarında verilen eğitime vurulan bir darbe anlamına gelmiyor. Bu kendisi de bir özel okul patronu olan bakanın "takdire şayan" bir çalışmayla özel okulların eline nasıl oynadığını da gösteriyor.

Devlet okullarında öğretmenler, hiçbir önlem alınmadan yeni öğretim yılına başlanmasına isyan edip, haklı olarak "bu koşullarda okullar açılamaz" diyor ama zaten büyük olasılıkla "bu koşullarda okullar açılmayacak."

Öğretmenlerin Covid-19 korkusu bu şekilde ne kadar azalabilecek, yerini geçim kaygıları almayacak mı? Bunlar işin bir yanı.

Diğer yandaysa, "sosyal mesafeli elim sende" oyununun mucidi bakanın özel okullara yaptığı büyük kıyak duruyor.