GÖRÜŞ | Korkut Boratav: 2020 büyüme sayıları sorgulanmalı

"TÜİK’in milli gelir ve istihdam serilerinin sorgulanmasını gerekiyor. Aralarındaki tutarsızlık, her iki serinin kaynakları, hesaplama yöntemleri ve kavramlar açısından sorgulanmalıdır."

Korkut Boratav

TÜİK, 2020 milli gelir (GSYH) tablolarını yayımladı ve geçen yıl Türkiye ekonomisinin 1,8 oranında büyüdüğünü tahmin etti. Son yılların çalkantılarından kaynaklanan iki döviz krizi, TL’nin reel olarak değer yitirmesine (pahalılaşan dolara) yol açmış; dolar cinsinden milli gelir ise 2020’de yüzde 6 civarında küçülmüştür.

TL hesabına ve sabit fiyatlı (hacim endeksli) milli gelir verilerine odaklanalım. Buna göre, 2017’yi izleyen, krizli çalkantılar da içeren bir dönemin üçüncü yılı durgunlaşma ile tamamlanmıştır. 2018’de milli gelirin yüzde 3 arttığını; ekonominin 2019’un ilk yarısında küçüldüğünü; o yılın tümünde ise sadece binde 9 oranında büyüdüğünü de hatırlatayım. Son üç yılın büyüme tempoları ile Türkiye’de işsizlik ve yoksullaşma olgularını içeren toplumsal bunalımın hafiflemesi mümkün değildir.

'İstihdam ve GSYH verileri tutarsız'

TÜİK’in doğrudan doğruya milli gelir tahminleriyle ilgili sorunlar da vardır. 2020 örneği üzerinden bazılarına değineyim.  

Önemli bir soru, istihdam ve GSYH verileri arasındaki tutarsızlıktır. 2020’nin ilk 11 ayında istihdam yüzde 4,8 oranında düşmüş; 1 milyon 181 bin insan işten çıkılmış; üretimden kopmuştur. Bu hazin, üzücü bir manzaradır. Ama. “o zaman ekonomi nasıl olup da yüzde 1,8 büyümüştür?” sorusu akla gelecektir. İtidarın 2020 boyunca şirketlere düşük faizli kredi pompaladığı malumdur. Ama sorun, likidite artışının üretime taşınmasıyla ilgilidir. İstihdam artmadan üretim nasıl artmıştır?

Bazen kullanılan “istihdam yaratmayan büyüme” ifadesi, yapısal bir bozukluğu ima ediyor. “Madalyonun diğer yüzü” de var: Görünüşü sineye çekersek Türkiye ekonomisinin ortalama emek verimliliğinde 2020’de “mucizevi” bir sıçrama gerçekleştiğini kabul edeceğiz. Türkiye, bu gösterge açısından 2020’de belki de dünya birincisidir. 

Bu tür pozitif bir değişmeyi iktisat mantığıyla açıklamak güçtür. “Uzaktan çalışma”nın yaygınlaştığı “hizmetler”, TÜİK’in son verilerinde büyüyen değil, küçülen bir sektördür. Bu uygulamaya geçmesi söz konusu olmayan tarım ve sanayi, milli gelirdeki artışı aşan tempolarda büyüyen iki sektördür. 

TÜİK verilerine göre sanayide istihdam 2020 boyunca %1,9 oranında daralmış; GSYH hesabında yer alan katma değeri ise %2 büyümüştür. Nasıl? Ücretlerin milli gelirdeki payı 2020’de iki puan civarında (%31,3 → %29,4) gerilemişken sanayiciler emekten tasarruf eden yatırımlara mı yöneldi? 

Ekonomik açıklaması bir yana, 2020 GSYH tablolarının yatırım ve sabit sermaye birikimi verileri de açıklayıcı ip uçları vermiyor.

GSYH yatırım serileri, iki kaleme ayrılır: Sabit sermaye yatırımları ve stok hareketleri… 2020’de stoklar (cari fiyatlarla) bir önceki yıla göre 231 milyar TL artmış; GSYH’daki yıllık büyüme toplamının üçte birini oluşturmuştur. Bu kalemin GSYH hesaplamalarında ortaya çıkan tüm hata öğelerini içerdiğini hatırlatayım. Buna göre üretim yoluyla milli gelir toplamı, harcamalar yoluyla milli gelir toplamını cari fiyatlarla 231 milyar lira aşmış mıdır? Ve bu uyumsuzluk, stok hareketlerine “artış” olarak eklenerek sıfırlanmakta mıdır?

Sabit sermaye birikimi türleri içinde de üretken sermaye stoku ile ilişkili olmayan bir kalem yer alıyor: Diğer aktifler…  Meslektaşımız Zafer Yükseler, bu kalemin, aslında spekülatif tasarruf amacıyla bağlantılı olan “parasal olmayan altın ithalatı"ndan türetildiğini belirlemişti. Dolayısıyla GSYH hesabında yer almaması gereken bir kategoridir. Ama “diğer aktifler” 2020 milli gelir toplamı içinde yer almaktadır; üstelik 2020’de (cari fiyatlarla) yüzde 41 artarak ve sabit sermaye yatırımları toplamının yüzde 12,2’sini oluşturarak… 

'Yöntem ve kavramlar sorgulanmalı'

Bu tespitler, TÜİK’in milli gelir ve istihdam serilerinin sorgulanmasını gerektiriyor. Aralarındaki tutarsızlık, her iki serinin kaynakları, hesaplama yöntemleri ve kavramlar açısından sorgulanmalıdır. 2016’daki GSYH hesaplarının revizyonu, veri tabanını idarî kayıtlara, özellikle Gelir İdaresi dosyalarına kaydırdı. Kavram ve yöntem sorunları yeterince tartışılmadı. 

Başka sorunlar da var. Örneğin ödemeler dengesinde yer alan 2013-2019 kayıt dışı sermaye girişleri (“net hata ve noksan” kaleminin pozitif bilançosu), “hizmet ihracatı”na taşındı. Bu yüzden millî gelir serilerine de yansıması ve büyüme hızını yukarı çekmesi gerekli. Bu işlem bugünlerde yapıldı veya yapılmak üzeredir. Kavramsal olarak kabul edilemez; ama açıkça tartışmaya, eleştiriye açılması gerekirdi. 

İktisatçılar, mikro düzeyde araştırmalar dışında yeni veri üretemezler; hele hele milli gelir serilerini yeniden oluşturamazlar. Bu konuda TÜİK’e bağımlıyız. Bu yakınlarda TÜİK yönetimi, istihdam, üretim, GSYH istatistikleri arasındaki tutarlılık sorunlarını inceleyeceğini açıklamıştı. Bekleyeceğiz. Bunu ve benzerlerini beklerken de istatistikçilere mesleklerinin etik ilkelerini hatırlatmayı sürdüreceğiz.