Gezi Davası'nda skandal bilirkişi raporu: '12 yaşındaki oğlum daha iyi rapor hazırlardı, tek dertleri dosyayı kapatmak'

Haziran Direnişi’nde polisin saldırısında gözünü kaybeden Erdal Sarıkaya, tam 7 yıldır büyük bir hukuk mücadelesi veriyor. Ancak AKP yargısı, skandal raporlarla soruşturmayı bir an önce kapatmaya çalışıyor. Sarıkaya, hazırlanan son rapora ilişkin, ‘12 yaşındaki oğlum daha iyi rapor hazırlardı’ diyor.

Haber Merkezi

Haziran Direnişi’nde polisin hedef alarak gözünden vurduğu isimlerden biriydi Erdal Sarıkaya. Gezi’de gözünü kaybeden Sarıkaya, o günlerde verdiği mücadeleyi, daha sonra hukuk mücadelesine çevirdi ve saldırıyı yapanları tespit etmek için büyük bir mücadeleye girişti. Ancak AKP yargısı saldırgan polisleri ve emri verenleri korumak için her defasında yeni bir “oyuna” imza attı. 

Soruşturma kapsamında hazırlanan ilk bilirkişi incelemesinde 5 polisin şüpheli olarak tespit edildiği dosya, polisler “biz değildik” deyince kapatıldı. Daha sonra görüntüler jandarma kriminal ekibine gönderildi, “görüntüleri açamadık” yanıtı geldi. Son olarak zabıt katibi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda ise olay saatini, olay yerini bile içermeyen görüntüler “incelendi”, tespit yapılamadığı yanıtı verildi.

Mücadelesini sürdüren ve bu raporlara karşın pes etmeyeceğini belirten Sarıkaya, soL’un sorularını yanıtladı.

‘Adalet yok, Erdoğan krallığı var’

Haziran Direnişi'nin üzerinden 7 yıl geçti. Siz bu 7 yıldır büyük bir hukuk mücadelesi vererek, sizi hedef alarak vuran polisin cezalandırılması için çalışıyorsunuz. Önce mücadeleyle geçen bu 7 yılı nasıl özetlersiniz?

Evet, Gezi’ni 7 yılındayız. Bu zaman zarfında demokrasinin, adaletin, eşitliğin sadece tabelalarda, duvarlarda yazdığını, gerçekte ise Türkiye Cumhuriyeti değil AKP ve Recep Tayyip Erdoğan krallığının olduğunu gördüm.

Gezi Direnişi’nin sonrasında her geçen gün diktatörlük yönetim anlayışının yürürlüğe girip, yine her geçen yıl kendisini iyice hissettirdiği, gösterdiği bir 7 yıl yaşadık, yaşadım.

Devasa adalet saraylarının yapıldığı ama içinde adaletin olmadığı, adaleti uygulayacak personellerin anayasa ve evrensel hukuka göre değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara göre karar verdiği bir 7 yıl oldu…

‘Saraylarda adalet olmaz, diktatörlük olur’

Zaten saraylarda adalet olmaz, saraylarda diktatörlük ve ona hizmet edenler olur.

Osmanlı’da olduğu gibi “padişahım çok yaşa” sözlerinin alenen söylenmediği ancak fısıltı olarak yayıldığını hissettim bu 7 yılda.

Halkın ve devletin tüm kademelerinin üzerine kara bulut gibi çökmüş korku imparatorluğuna karşı her alanda mücadele içinde geçen bir 7 yıl oldu.

Açık ve net olarak, 7 yıldır siyasallaşmış yargı ve emniyete karşı mücadele verildi.

Bu zaman zarfında 6 ayrı ameliyat geçirdim, halka adanmış bir göz kaldı geriye ve hayata soldan baktığım yıllar… 

7 savcı ve 4 klasörlük dosya: Sonuç yok…

Yargı sürecinde çok sayıda sıkıntıyla karşılaştığı, dosya kapatılmaya çalışıldı. Gelinen noktada son durum nedir? 

Başlattığım hukuk mücadelemde 7 soruşturma savcısı, 2 faili meçhul savcısı
yer aldı, 4 klasör dolusu yazışma yapıldı ama yedi yıl sonunda bir hiçlikle karşı karşıyayız. 

Vuranın, emri verip onları kahraman ilan edenlerin yargılanmasını bırakın, ben daha Gezi'de vurulduğumu  ispatlayamadım. 

Bu ülkede adaletin Recep Tayyip Erdoğan'ın iki dudağının arasından çıkan sözler doğrultusunda hareket ederim olduğunu öğrendim. 

Gezi'de polisle, sivil militanlara, AKP ile mücadele ederken asıl saldırı mekanizmasının yargıda karşımıza çıkacağını biliyordum. Keza 7 yıl boyunca bunu defalarca yaşadım. 

Savcı delil istiyor, emniyet göndermiyor, gönderse bile alakasız konular üzerine gönderim yapılıyor.

Delil gelse bile, kariyerini ve emekliliğini, geleceğini düşünen yargı personelleri, bunları da görmezden geliyor. 

Defalarca dosyanın kapatılmaya çalışıldığı günleri yaşadım. Bu bekledigim bir süreçti ve yanılmadım. 

’12 yaşındaki oğlum daha iyi rapor hazırlar’

Bu süreçte polisin tespiti için yaptığınız bilirkişi başvuruları sonrası 3. kez rapor hazırlandı. İlk raporda 5 polisin ismi yer alırken o dosya kapatıldı, şimdi ise son olarak olay saatiyle bile ilgisi olmayan bir inceleme ve sonuçsuz bir rapor açıkladılar. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu raporu?

En son yapılan üçüncü bilirkişi incelemesi ortada. 

İlk incelemede 5 polis ve bir emniyet amiri deşifre oldu, yok denilen, raporlu gösterilen polisler  belirlendi. 

Ancak savcılar taleplerimi ve itirazlarımı hiçe sayarak soruşturmayı bitirdi. Dosyayı faili meçhule gönderdi. 

Emri ben verdim, benim kahraman polislerim sözleri hala kulaklarımızdayken nasıl faillerimiz ve azmetticiler meçhul olabilir? 

Zaten her şey burada başlıyor. 

Dosya faili meçhulden dönünce, jandarma kriminale incelemeye yollandı. 

Onlar da, "bizde bu dosyaları inceleme yapacak yeterli sistem yok" dedi. Tekrar faili meçhule gönderildi. 

Biz savcıdan defalarca yazılı ve sözlü olarak görüntüleri talep ettik, bize verin ya da ODTÜ, Boğaziçi veya İTÜ’ye yollayın dedik ama savcı taleplerimizi hiçe sayarak  inceleme adına bir zabıt katibi yollayarak saçma sapan, konuyla hiç bir alakası olmayan, kafelerde oturan, gündüz vakti dolaşan, vurulduğum gün ve saat ile alakası olmayan bir rapor hazırladı. Buna rapor demeye bin şahit ister.

İnanın 12 yaşındaki oğlum, bu zabıt katibinden daha iyi rapor hazırlar.

Bu nasıl bir inceleme ya eksik görüntüler ya da eksik evrak gönderiliyor. Böyle değilse bile gönderilen kişiye arkadan talimat veriliyor, bunun başka bir açıklaması olamaz.

Çünkü dosya çözülür ve ilerlerse bu süreç binlerce sayfada imzası olan emniyet mensuplarını kapsayıp da diktatöre kadar uzanacak, Türkiye'nin en büyük davası olacak, onlar da iyi biliyor.

Yapılmak istenen dosyayı zaman aşımından kapatmak. 

Bu rapor alenen savcılık makamıyla dalga geçmek ve hakaretten başka bir şey değil. Savcıların dahi hiçe sayıldığı, hukukun yerler altına alındığı, padişahım çok yaşa sözlerinin alenen haykırıldığı bir rapordur bu.

'Tarih tekerrür edecek' 

Mücadeleniz bundan sonra da devam edecek sanıyoruz, nasıl bir süreç işleyecek?

Dün korkmadım ki. Bundan sonra da korkayım. Gerekli itirazları yapıp tekrar dosyanın teknik yeterliliği olan ODTÜ, Boğaziçi veya İTÜ'ye gönderilmesi için uğraşacağım. 

Bizim için önemli olan kamuoyu desteği, sadece yıl dönümlerinde hatırlanıp
destek mesajları verilmesine değil her zaman kamoyunun desteğine ihtiyacımız oldugunu hatırlatırım. 

Çünkü Gezi'de hepimiz oradaydık, bu birlik adliye koridorlarında da devam etmeli. 

Tarih tekerrür edecek, tüm diktatörlerin geçmişte yıkıldığı gibi yakın da bunlar da yıkılacak.