Gazeteciliğin yargılandığı davada karar: Pehlivan, Kılınç ve Ağırel'e tahliye, Terkoğlu ve Ekinci'ye beraat

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile gazeteciler Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser, Ferhat Çelik’in yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün görüldü.

Haber Merkezi

Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubunun cenaze töreninin haberleştirilmesi ardından tutuklanan gazetecilerin yargılandığı davanın bugün ikinci duruşması görüldü.

Duruşmada, İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde üçü tutuklu sekiz gazeteci ikinci kez hakim karşısına çıktı. Tutuklu yargılanan Odatv Genel Yayın yönetmeni Barış Pehlivan, OdaTV muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ile ilk duruşmada tahliye edilen OdaTV Haber Müdürü ve Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ile Aydın Keser'in yargılandığı davada savcılık iddianamedeki suçları tekrar ederek 19 yıla kadar hapsi istenen sanıkların cezalandırılmalarını talep etti.

Mahkeme Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tahliyesine, Barış Terkoğlu ve Eren Ekinci'nin tüm suçlamalardan beraatına karar verdi.

Aydın Keser, Mehmet Ferhat Çelik ve Murat Ağırel 4 yıl 8 ay 7 gün, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Güncelleme: 20.30

TKP'den yapılan açıklamada "Hukuksuz yere cezaevinde geçirilen günlerin de, haksız kararların da hesabı sorulacaktır. Özgürlüğüne kavuşan gazeteciler hoş geldi" denildi.

Güncelleme: 19:25

Barış Terkoğlu soL'a yaptığı açıklamada üç gazeteci arkadaşının artık dışarı çıkacağı için sevinçli olduğunu ancak mahkemenin verdiği kararlara sevinemediğini söyledi.

Terkoğlu "Neden sevinemiyorum derseniz çünkü dışarı çıksalar da hiç hak etmedikleri bir cezayla bu işi karşıladılar. Onların bir gün bile içeride yatmaması ve bugün buradan beraatla çıkması gerekiyordu. Görülüyor ki Türkiye yine ortalamacılığa mahkum edilen, masumiyetleri görülmesine rağmen bu şartlarda tahliyelerine kerhen karar verilen bir ülke haline geldi. O yüzden ben arkadaşlarım dışarıya çıkacağı için çok sevinçliyim ama bu kararları da eleştirmeye devam edeceğim" dedi.

Avukat Özge Demir de yaptığı açıklamada bu davada yargılananın gazetecilik olduğunu ve tüm gazetecilerin beraat etmesi gerektiğini vurguladı.

soL'a konuşan Demir "Barış Terkoğlu gibi Barış Pehlivan'ın da, Hülya Kılınç'ın, Ferhat Çelik'in, Aydın Keser'in, Murat Ağırel'in de bu davada beraat alması gerekirdi. Çünkü onlar gazeteciliği savundular. Tüm dostlarımızın beraat etmesi gerekirken gazeteciliğin ceza alması hukuka aykırıdır" dedi.

Gazetecilerin avukatlarının başvuruda bulunacaklarını dile getiren Demir "Bugün burada gazeteciler her zaman her yerde basın özgürlüğünü savunacaklarını ilan ettiler, önemli olan budur, bugün bu duruşmada bu kayda geçti" dedi.

Güncelleme: 19:00

Mahkeme heyeti kararını açıklıyor.

Mahkeme, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel'in tahliyesine karar verdi.

Barış Terkoğlu ve Eren Ekinci tüm suçlamalardan beraat etti.

Aydın Keser, Mehmet Ferhat Çelik ve Murat Ağırel'e MİT Kanunu 27/3. maddeden 4 yıl 8 ay 7 gün hapis verildi.

Mahkeme Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç'a MİT Kanunu 27/3. maddeden 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi.

Murat Ağırel, Aydın Keser, Ferhat Çelik, Hülya Kılınç, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Eren Ekinci “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamasından beraat etti.

Sanıkların tutuklu bulundukları süre gözetilerek tahliyelerine karar veren mahkeme Barış Pehlivan, Hülya KıIınç ve Murat Ağırel'in yurtdışına çıkış yasağı şartıyla tahliyesine karar verdi.

Erk Acarer'in dosyasının ayrılmasına karar veren mahkeme heyeti tüm sanıkların TCK 329. maddeden beraatına hükmetti.

Güncelleme: 17:30

Sanıkların son sözlerinin alınmasının ardından karar için duruşmaya ara verildi.

Güncelleme: 16:30

Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in avukatı Celal Ülgen, savunmalarında şunları kaydetti:

"Müvekkilin tutuklandığı gün 3 ayrı karar çıkartılmıştır. Savcılık "Bu sahtedir ve bu sahte karar hakkında soruşturma başlatacağız" dedi. Ancak esas dava bitiyor, henüz kimsenin beyanı dahi alınmadı. Dosyada gizlilik kararı varken Sabah Gazetesi'nde haber çıktı. Sır görüşme diye. Halbuki kitabı hakkında Sputnik ile görüşmüştü. Bu konu hakkında Mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını talep ediyoruz. Müvekkillerimin işlediği herhangi bir suç bulunmamaktadır. Beraatlerini ve aksi yönde karar varsa müvekkillerin tahliyesine karar verilmesini talep ederiz."

Güncelleme: 16:00

Barış Pehlivan'ın avukatı Serkan Günel, savunmasında şunları söyledi:

"Söz konusu haber şehit olan yani artık görevde olmayan bir MİT mensubu hakkındadır, MİT kanununa göre korunması imkansızdır. Ağırel açıklamıştı, ancak tekrar edeceğim, ifşa edilmiş olan bir bilginin ifşası söz konusu olamaz. İddianamede ve mütalaada eksik alınan Anayasa Mahkemesi kararında bu husus özellikle belirtilmiştir. Suçun kasten yani bilerek veya istenerek işlenmiş olması aranmaktadır. Sanıklar haberdeki fotoğrafta yer alan kişilerin MİT mensubu olduğunu iddianamede öğrendik dediler. Yani ifşa etme kastı yok. Fotoğrafta yer alan kişilerin MİT mensubu olduğuna dair bilgi de, haberde yer almıyor. Müvekkillerin ne suça ilişkin kastı vardır ne de bu maddeye göre cezalandırılması mümkündür. Edirnekapi Şehitliginde üzerinde MİT görevlisi olan kişilerin isimlerinin, doğum tarihlerinin yer aldığı mezar taşları vardır. Devlet dahi ölen MİT mensuplarını belirtmiştir. Müvekkil 6 aydır tutukludur ve artık tahliyesi gerekli."

Güncelleme: 15:11

Barış Pehlivan'ın avukatı Hüseyin Ersöz savunma yaptı. Ersöz şunları söyledi:

"Burada konuşan bütün sanıklar malumun ilanını söylediler. Ne suçun ne de suçlunun olmadığı bir davada verilebilecek kararın beraat olduğunu düşünmekteyiz. Tabi ki bu davanın kamuoyunda bir adlandırılışı var. Bu yüzden sizin vereceğiniz karar insanların haber alma hakları açısından bir kriter olacak. Müvekkilimin özgürlüğünün kendisine iadesini ve beraatı talep ediyorum."

'Cenazede gizlilik protokolü uygulanmış değil'

Barış Pehlivan'ın avukatı Emre Özmen ise şöyle konuştu:

"Yamalı bohçaya dönmüş olan üç imzalı bir iddianame ve iddianameden kopyalanmış bir mütalaa ile karşı karşıyayız. 3 Mart tarihinde Odatv'de yer alan haberden önce şehidin adı, anası, babasının adı soyadı zaten birçok internet sitesinde yer aldı. Kısa bir Google taramasıyla hızlıca bulanabilir haldeydi.

3 Mart tarihli haberde cenazeye MİT mensubunun katıldığına dair bilgi bulunmuyor. İddianamede fotoğrafların gizlice çekildiği söylense de belediye görevlisi tarafından çekilen bir fotoğraftan bahsediyoruz. Hiçbir gizlilik protokolü cenazede uygulanmış değil. İddianame tesadüfe dayalı ihanet gerçekleştirdiğimizi iddia ediyor. Tesadüfen ihanet olur mu sayın hakim? Yargılama sonunda Barış Pehlivan'ın beraatine karar verilmesini talep ediyoruz."

Güncelleme: 13:55

Terkoğlu'nun ardından gazeteci Ferhat Çelik'in savunmasına geçildi.

Çelik, "Biz 7 aydır gazetecilik yapmanın casusluk, suç olmasını ispatlamaya çalışıyoruz. Bizim haberimizden suç çıkmaz, bizden de casus olmaz. Yeni Yaşam gazetesi bu haberin ilk yayınlandığı yer değildir. Biz kaynak göstererek haberi aldık. Biz haberin suç teşkil etmediğini düşünüyoruz. Bu dava özgür basına, eleştirel düşünceye, topluma, bu ülkeye zarar verecek. Mahkemenin adil bir karar vereceğine inancımı korumak istiyorum" dedi.

Çelik'in ardından savunmasına geçilen Eren Ekinci şöyle konuştu:

"Ben sadece sanıklardan Hülya Kılınç'ı tanırım. Cenaze ile ilgili fotoğrafları istedi, ben de yolladım. Kimseyi ifşa etmek gibi bir kastım yok. Ben belediye başkanın ziyaretlerini, çalışmalarını çekerim, basınla paylaşırım. Suçsuzum beraatimi isterim."

'Yargılandığımız bir uslandırma davasıdır'

Güncelleme: 13.32

Barış Terkoğlu'un savunmasına geçilmeden önce Mahkeme, içeriye ses geldiği için koridoru boşalttı. Barış Terkoğlu savunmasında şunları söyledi:

"Biliyorum, hakkımda karar vereceksiniz. Beni doğrudan ilgilendirse de affedin ama merak etmiyorum. Hatta sonucu yine beni ilgilendirse de önemsemiyorum. Çünkü seçilmiş sanıklar için yaratılmış böyle davaların bir özelliği var. Daha soruşturma bile açılmadan hakkınızda hüküm veriyorlar. Gözaltına bile alınmadan cezanız kesiliyor.

Savcılar iddianame hazırlamak için gösterecekleri çabayı yandaşlarına evrak sızdırmaya harcadıkları için, duruşmaya çıkmadan iddia tüketiliyor. Haberlerin savcı bilgisayarında mı yoksa iddianamelerin bazı gazetelerde mi yazıldığını bilmediğimiz bu davada, özür dilerim ama hüküm anına bir şey bırakmadılar. Öte yandan… İnsan kendisine verilmiş ömrü kendi eylemleriyle dolduruyorsa asıl olan kendi yazdığı hükümdür. Sayın Hakimler; 3 ay önce tahliye kararım okunduğunda bu salonu üzüntüyle terk ettim. Zira ardımda bıraktığım adaletsizlik, önümde açılan kapılara sevinmeme engel oluyordu.

Haber yaptık, çığlık oldu. Bütün ülke duydu. Hakkımızda yine soruşturma açıldı ama biz 'doğru yaptık, iyi ki yaptık' dedik. Benim söylemek istediğim ise şu… Tarikat şeyhinin istismarını itiraf ettiği telefon konuşmalarını yayınladık. İstismar ettiği çocuğun babasına bir kez değil, iki kez Odatv dediğini duyduk. 'Odatv yazar mahvolurum' diye korkusunu anlatıyordu. Sayın Hakimler; Yıllardır halkımızın dini duygularını sömüren, insanları dini kullanarak peşinden sürükleyen bir şeyh büyük bir günah işliyor. Fakat Tanrı’dan korkmuyor. Yıllardır kamu görevlilerinin en yakınında olan bir şarlatan büyük bir suç işliyor. Fakat yargıdan korkmuyor.

Buna karşın her türlü hakareti ettiği Odatv’den korkuyor. Ben huzurluyum. 'Çok şükür' diye iç geçiriyorum. 'Gazetecilik budur' diyorum. Otoritelerle savaşmadan, yerleşik olanla kavga etmeden, güç sahiplerini karşınıza almadan çürümüş dallara baltayı vuramazsınız. Emin olun; sözün, harfin, kelimenin yayını her gerdiğinizde size 'uslu dur' diyen bir savcı karşınıza çıkıyor. Bugün yargılandığımız dava da bir uslandırma davasıdır. Benim için bu nedenle de hükümsüzdür"

Güncelleme: 12.32

Gazeteci Murat Ağırel savunmasında şunları söyledi: "Ben üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne inanıyorum. İnanmaya devam edeceğim. Geçen duruşmada, iddianamede yazan ifadelerin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştim ama savcılık iddianamede yer alan ifadelere mütalaasında yer vermiş. Adalet kavramı o kadar önemlidir ki, Hamurabi Kanunlarından bugüne kanunlarda yer almıştır. Yurttaşlar kanunların eşit davrandığını ve bağımsız olduğunu düşünmüyor. Hukukun adalet sağlaması konusunda toplumun güveni azalmıştır. Ben sadece gazetecilik yaptım ve amacım şehitlerimizi anmaktı sadece. İddianame yazılmış ama iddianamede suç yok. Ben daha önce de kumpas davalarını yaşadım. Gazetecilik yaptım. Yapmaya devam edeceğim."

'Bu davada gazetecilik yargılanıyor'

Güncelleme: 12.13

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan savunmasına başladı. Pehlivan savunmasında şu ifadeleri kullandı:

"Bir buçuk ay önce MİT'in, İstanbul'daki binasının açılışında canlı yayın yapıldı kanallarda. Bize yapılan suçlama ile aynı mantıkla düşüneceksek, tüm bu TV kanalların, tüm bu haberi yapanların da yargılanması gerekirdi. Adaletsiz hüküm sürse de adalet için mücadele vermekten vazgeçmeyeceğim. Önemli olan toplumda ve tarihte yazdıklarımızın etkisi. Gazeteciler hain gibi gösterilse de acı sözü dile getirilebilen dosttur. Ben yazacaklarım konusunda tercihimi yaptım. Ben gerçekten gazetecilik yaptım, yapıyorum. Bu davada haber değil, gazetecilik yargılanıyor. İnsan bilmediğinden korkar. Ben neden burada sanık olduğumu biliyorum ve korkmuyorum."

Güncelleme: 12.03

Sanıkların salona alınmasıyla dava başladı. İddia makamı mütalaasında, Erk Acerer'in dosyasının ayrılmasını, sanıklardan Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutukluluk halinin devamını ve tüm sanıkların cezalandırılmasını talep etti. :

Duruşmada ilk savunmayı Hülya Kılınç yaptı. Kılınç şu ifadeleri kullandı:

"Mahkemeniz huzurunda vermiş olduğum savunmayı tekrar ediyorum. Haberi hangi bakış açısıyla okursanız okuyun sadece cenaze haberi olduğunu görürsünüz. Haberde yayınlanan fotoğraflarda MİT mensuplarının olduğunu bilmiyordum. Bilmem de mümkün değildir. Eğer MİT mensubu olduğunu bilmeyenler hakkında suç isnadı yapılmıyorsa benim içinde yapılmamalıdır diye düşünüyorum."

'Yazmaya devam edeceğiz'

Odatv'deki habere göre, duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını bir önceki duruşmada tahliye olan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu okudu. Terkoğlu şunları söyledi:

"Biz bu Adliye’nin önünde kaçıncı kez toplandığımızı bilmiyoruz. Kaçıncı kez adalet çığlığı attığımızı hatırlamıyoruz. Kaçıncı kez yasalar aracı kılınarak rehin alınmış gazetecilerin fotoğrafını taşıdığımızı sayamıyoruz.
 
Şikayet için söylemiyoruz. Gazetecileri sudan sebeplerle tutuklayan zihniyet ne kadar sıradan ise biz de o kadar kararlıyız. Bunu anlatıyoruz.

Bu kez hapisteki üç gazeteci arkadaşımızın dışarıdaki sesi olmak için buradayız.

Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç 6 aydır Silivri Cezaevinde tutuklu. Elbette sebebi onların ellerini kollarını bağlamak için bahane edilmiş bir haber.
 
Bu öyle bir haber ki Cumhurbaşkanı milyonlarca insana açıkladığı halde “devlet sırrı” oldu!

Bu öyle bir haber ki bir köy muhtarından eski silah arkadaşlarına kadar binlerce kişi paylaştığı halde “ilk kez ifşa olmuş” oldu!
 
Bu öyle bir haber ki MİT Başkanı “Teşkilat Başkanı” diye çelenk gönderdiği halde “fark edilmez” oldu!

Bu öyle bir haber ki yüzlerce insanın eliyle kaldırılan bir cenazeyi anlattığı halde “saklı” oldu!

Bu öyle bir haber ki cenazeye katılan protokolün verdiği poza rağmen “gizli çekim” oldu!
 
Bu öyle bir haber ki Millet Meclisi’nde bir milletvekili tarafından açıklandığı halde “görünmez” oldu!

Biliyoruz, gazetecileri tutuklamak için senaryo yazanlar, herkesin gözü önünde verdikleri röportajlara bile manalar yükleyerek suç üretenler, kendi iddianamelerine bile inanmıyor.
 
Biliyoruz, cezaevine giren arkadaşımızı yumruklayanlar, salgın şartlarında onları hapiste tutanlar, 6 aydır tecrit işkencesiyle teslim almaya çalışanlar ülkemizde yolsuzluklar, hukuksuzluklar, istismarlar bir daha yazılmasın istiyor.

Birazdan duruşma salonuna gireceğiz. Bilekleri kelepçelenerek sanık sandalyesine oturtulan gazetecilerin yargılayanları yargılamalarını izleyeceğiz.

Karar ne olursa olsun, yıllardır başka başka ellerin sergilediği bu filmin sonunu görebiliyoruz. Emin olun, gazetecileri kurdukları kumpaslarla, tezgahlarla susturmaya çalışan bu zihniyetin sonu kendilerinden öncekiler gibi olacak. Ama adımız ne olursa olsun, biz onların ortaya çıkmasını istemediklerini yazmaya devam edeceğiz.

Dün, bugün, yarın…"