Futbolda ırkçılık tartışması: Sorunu üretenler, onu çözemezler

Dün akşam başlayan PSG-Başakşehir maçında ‘skandal’ denecek bir olay yaşanmadı. Kapitalizmin bu kadar içerisine girdiği futbolda ırkçılık da olacak, envai çeşit milliyetçilik de…

İsmail Sarp Aykurt

Daha geçen haftalarda burada not edildi. Futbol, kendi içerisindeki defolar nedeniyle bir çözümsüzlüğe varacak ve ‘kendi mezar kazıcılarını’ yaratacak diye…

Irkçılık tartışması da bunlardan birisi, belki de bayrak taşıyanı idi.

Bayrak taşınmaya, futbol ise aşınmaya devam ediyor.

Dün akşam başlayan PSG-Başakşehir maçında ‘skandal’ denecek bir olay yaşanmadı. Kapitalizmin bu kadar içerisine girdiği futbolda ırkçılık da olacak, envai çeşit milliyetçilik de…

Yeni yaşamış gibi davranmaya gerek yok.

Skandal olan, ırkçı ve milliyetçi toplamın sırayla gösterdiği sözde ırkçılık karşıtı, ikiyüzlü tavırdır.

Bu ülkede ırkçılık ve milliyetçilik, “bizim” dışımızdakilere serbest ve meşru iken, ucu “bizden” birine değerse olaydır.

Şu an ülkede ırkçılar dâhil herkes ırkçılık karşıtı... Günün ilerleyen saatlerinden itibaren ise her şey özüne, ait olduğu yere dönmüş olacak.

Çünkü herkesin ‘işine geldiği gibi’ uydurduğu şekilde ırkçılık, bir psikolojik hastalık, kaygı ve davranış bozukluğu, ruh hâli değil; ideolojik bir tutumdur ve doğrudan kapitalist düzen tarafından yaratılır. Yeniden ve yeniden, başka şekillerde, başka vücutlarda üretilir.

Merkezde bu durmak zorundadır. Üretenlerin sancıları da bundandır.

PSG-Başakşehir maçında yaşananların izahı yok. Ama evet, ideolojik kodları var. Hakem demek yerine ‘kadın’ hakem demek de, sürücü yerine ‘kadın’ sürücü demek de ideolojik bir tavırdır. 

Irkçılık da, söylem de, futbol da ideolojiktir çünkü…

Herkesin açıklama sırasına girdiği ve yarıştığı belli oluyor. Envai çeşit siyasiden, MHP, BBP ve İyi Parti’sine, benzer sabıkaya sahip kulüp ve tribünlerden, TFF’sine, daha geçen günlerde Galatasaraylı futbolcu Diagne’ye hakaret eden A Sporcu Emre Bol’undan, 1999 yılında İngiliz futbolcu K. Campbell’a “Yamyam diyip, sonra Arap demek istedim” diyen eski Trabzonspor başkanı Mehmet Ali Yılmaz’a kadar daha nicesi herkes ani bir reaksiyonla ‘ırkçılığa karşı’ konsolide oluverdi.

Zamanında Fildişi Sahilli Zokora’ya ırkçı söylemde bulunan, sonra da aynı dünkü hakem gibi “öyle bir kelime kullanmadım” diyen eski Başakşehir kaptanı Belözoğlu da bu uzun kuyruktadır.

Aklıma gelmişken, Ankara Gar Katliamı’ndan sonra Konya stadyumunda yuhalama seremonisindekiler de şimdi ırkçılık karşıtları mıdır?

Öte yandan ise Ermeni, Suriyeli, Kürt vb. ne kadar insan varsa hor gören, düşmanlık yapan, ırkçılık yapan, Rumen hakem Costelcu’ya “Rumen çingenesi” ırkçılığı ile cevap verenler, ‘ırkçılık karşıtlığı’ tarafında durduğunu iddia ediyor, hâlâ…

Irkçılık başka tür bir ırkçılıkla baypas edilmiyor ve unutuluyor, ırkçılık, sadece siyah insanlara karşı da yapılmıyor. 

Bugün yarın bu durumun politik bir amaçla nasıl kullanıldığına ve sporun yeniden nasıl bir siyaset aparatı olduğuna tanıklık ediyor olacağız.

#NotoRacism ya da fair play saçmalıkları ise bu düzende, bu futbol kapitalizminde sadece bir yanılsama olduğunu yeniden kanıtlamış oldu.

Çok bariz, yanılsamayı üretenler, onu çözümleyemezler.

O yüzden, aynılar aynı yere…