Fransız öğretmeni kim katletti: Provokasyonu başlatan kişi ve Macron'un yolu kesişiyor

Cihatçı bir manyak tarafından katledilen Samuel Paty’nin adı Fransa'da ifade özgürlüğüyle birlikte anılıyor. Oysa korkunç cinayete giden sürecin ayrıntılarından başka bir öykü çıkıyor.

İsmet Can Uslu

Her şey iki hafta önce Paris’e 36 km uzaklıktaki 36 bin nüfuslu Conflans-Sainte-Honorine yerleşmesindeki bir ortaokulda tarih-coğrafya öğretmenliği yapan Samuel Paty’nin ifade özgürlüğü konulu dersinde Charlie Hebdo karikatürlerinden örnekler göstermesiyle başladı. Paty karikatürleri göstermeden önce görüntülerin öğrencilere “şoke edici” gelebileceğini belirtmiş ve bu nedenle Müslüman öğrencilerin sınıftan çıkabileceğini duyumuştu. Öykünün 16 Ekim Cuma günü okulun önünde nasıl sonlandığını hepimiz biliyoruz: Paty’nin kesik başı ve 18 yaşındaki failin polis kurşunuyla indirilen bedeni...

O karikatürleri göstermese olmaz mıydı? 

Son on yıldır irili ufaklı kanlı saldırılara bahane edilen o karikatürlerin bir kez daha gösterilmesine gerek var mıydı? Ana akım basın açıktan dillendirmese de bu soruya odaklanmış görünüyor. Örneğin Le Point dergisinin bu haftaki manşeti şu biçimdeydi: “Samuel Paty (1973-2020): Özgürlük için ölen hoca” Dergi sınıflarda laiklik, cinsellik eğitimi, sömürgecilik, toplumsal cinsiyet konularının da artık gönül rahatlığıyla gündeme getirilemediğine dikkat çekiyor.

Fransız Komünist Partisi (PCF) Ulusal Sekreteri Fabien Roussel cinayetin işlendiği akşam yaptığı açıklamada “bu trajik anda Cumhuriyet’in kenetlenmesi ve değerlerini koruma konusunda kararlı durması” gerektiğini söyledi. Fransızlar “hep birlikte, farklılıklarımıza saygı içinde, laik Cumhuriyetimizin zenginliğini yaşatmaya, ifade özgürlüğünü savunmaya ve fanatik güçlerle halkımızı nefrete boğmak ve bölmek isteyenlerin karşısında bir adım geri atmamaya” devam edeceklerdi.

Sol bir çizgide yayın yapan Marianne ise tepkisini cinayete neden olan Charlie Hebdo karikatürlerini kendi sayfalarında yayımlayarak gösterdi. Karikatürlerin altına düşülen not şu temenniyle bitiyor, “Bir daha asla hiçbir hocanın sınıfta bu konuyu işlerken korkmaması ve hiçbir genç Fransızın islamcıların kollarına atılmaması umuduyla.”

Merkez sağdan (Le Point) ve soldan (PCF ve Marianne) alınan örneklerin hepsi de sanki az önce ortaya attığımız soruya yanıt olarak yazılmış gibi,

- Yahu o karikatürleri göstermeseydi olmaz mıydı?

- Tabii ki gösterebilmeli, çünkü Fransa özgür bir ülke.

Şeytan ayrıntıda gizli

Cinayetin ayrıntıları ve siyasal arkaplanı hakkında fikir sahibi oldukça yukardaki sorunun önemini yitirdiğini göreceksiniz. Çünkü öykünün baş rolü için 18 yaşındaki Moskova doğumlu Çeçen katille yarışanlar var.

Fransız basın organı Marianne tarafından yayımlanan haberlerde yer alan bilgilere göre 1972 Cezayir doğumlu Brahim C. 2014’ten beri Paris’teki bir temizlik firmasının başında. Üvey kız kardeşi 2016’da IŞİD’e katılmak için iki çocuğuyla birlikte gittiği Suriye’de bulunuyor. İki çocuğun Kürt güçlerince ele geçirilen bölgeden Fransa’ya getirilmesi için açılan imza kampanyasına katılanlardan biri de Brahim C. C. etkin bir sosyal medya kullanıcısı ve kullandığı hesaplarda islamcı gruplar tarafından gündeme getirilen kampanyalara etkin olarak destek verdiği-destek istediği görülüyor. C. aynı zamanda hac organizasyonu ve hayır işleri yapan Val-d’Oise merkezli “Aide-moi” (“Bana yardım et”) derneğinin başkan yardımcılığını yapıyor. Derneğin başkanıysa son yerel seçimlerde Macron’un partisinden aday gösterilen yerel bir firmanın patronu.

Bu bilgilerin Samuel Paty cinayetiyle ne ilgisi olduğunu merak ederseniz Brahim C.’nin kızının Paty’nin çalıştığı okulda okuduğunu söyleyelim. Paty’nin katline gidecek süreç 7 Ekim akşamı C.’nin Facebook’ta sanki kendi kızı o derse girmiş gibi Paty’nin derste neler gösterdiğini yalan yanlış anlatmasıyla başlıyor. “Bu olanları doğru bulmuyorsanız bu hastanın atılması için okul müdürüne mail yollayabilirsiniz, adresi veriyorum” dediği yetmiyor, Paty’nin adını ve okulun adresini de Facebook paylaşımında ifşa ediyor. Sonraki gün Paty’nin okuldan atılmasını talep ettiği bir video daha yayımlıyor ve bu kez “buna son verilmesini isteyenlerin” kendisiyle iletişime geçmesini söylüyor ve kendi telefon numarasını paylaşıma ekliyor.

O videoyu çeken kişi 1959 Fas doğumlu Abdelhakim Sefrioui. Sefrioui 2000 yılında sonradan Yahudi düşmanlığından hüküm giyecek olan komedyen Dieudonné’nin 2002 seçimleri için başlattığı başkan adaylığı kampanyasına (500 imza bulamayınca hevesi kursağında kalmış) katılmış, çoğu antisemitizm gerekçesiyle kapatılan irili ufaklı islamcı örgütlerde yer almış, kara çarşafla okula ya da mahkemeye girme provokasyonlarının başını çekmiş bir isim. Brahim C. ile çektikleri videoda “Fransa imamlar konseyi”nin harekete geçtiği, beş altı yıldır burada okuyan 12-13 yaşındaki Müslümanların bu “serseri” yüzünden arkadaşları önünde aşağılandığı öne sürülüyor ve bu “serseri”nin bir an önce görevden alınması talep ediliyor. Videoda bu durum sineye çekilirse işin belki de Srebrenitsa’da olanlarla sonuçlanacağı yönünde ajitatif bir yakarışa bile yer veriliyor.

C.’nin 8 Ekim tarihli videosu 12 Ekim’de ve 16 Ekim’de cinayetten dakikalar önce Brahim C.’nin sayfasında yeniden paylaşılıyor. Le Parisien gazetesinin ortaya attığı bilgiye göre katil Abdullah Anzorov cinayeti işlemeden önce Brahim C. ile telefonda görüşmüş.

Geçen hafta saldırıyla ilgili basın açıklaması düzenleyen cumhuriyet savcısı Jean-François Ricard, failin C.’ye destek mesajları yolladığını açıkladı. Okulun önüne gelen fail, birkaç öğrenciye onunla bekleyip Paty’yi göstermeleri karşılığında 300-350 avro para teklif etmiş ve çocuklara niyetini hocayı videoya çekmek, peygamberin karikatürü için özür dilemeye zorlamak, aşağılamak ve dövmek olarak açıklamış.

Laikliği hatırlamak

Olayla ilgili 16 kişi gözaltına alındı. Bunların yedisi tutuklanırken dokuzu serbest bırakıldı. Brahim C. ve Sefrioui de tutuklular arasında. “Aide-moi” derneği ve C.’nin videolarını kendi kanalında paylaşan Pantin camisi altı aylığına kapatıldı. Ülkenin dört bir yanındaki islamcı oluşumlara karşı operasyonlar devam ediyor. “İslamcı ayrılıkçılık” karşısında Cumhuriyet’in bütünlüğünü koruması öngörülen bir yasa tasarısının meclise gelmesiyle operasyonların yeni bir boyut kazanacağı belli.

Fransa’da yaşayan Müslüman kökenli emekçilerin iş bulabilmesinin, okul kazanabilmesinin, ev tutabilmesinin bir kat daha zorlaştığı günlere girildi. Azınlıklar günah keçisi yapıldıkça şiddetin dozunun yükseleceği deneyle sabit. Bunun siyasi rantını yemek isteyen islamcı odaklar harekete geçti bile. Ankara-Paris arasında diplomatik krize neden olan “zihinsel tedavi” sözlerini bir de bu açıdan okumalı.

Fransa siyaseti bir süredir hemen herkesin aynı şeyi söylediği bir münazara izlenimi veriyor. Kimi nedenlerden ötürü birbiriyle uzlaşması olanaksız olan taraflar aynı şeyi farklı biçimlerde söylerken birbirinin açığını kolluyor. Geçen haftadan beri sanki cumhuriyet ve laiklik sözcükleri üzerine bir yarış başlatılmış gibi bütün siyasetçiler tarihsel önemini ve devrimci içeriğini çoktan unuttukları bu kavramları birbirine fırlatmaya başladı. Macron’un bir krizi daha fırsata çevirmeye çalıştığı ortada. Bugün Fransa siyasetinde “cumhuriyet değerlerinde buluşma” açıklamaları hükümetin operasyonlarına koşulsuz destek vermek anlamına geliyor. Biraz islamofobi de cabası. Sanki herkes bir olup Macron’un milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı söylemiyle Le Pen’den oy devşirebilmesine çalışıyormuş gibi davranıyor.

Cumhurbaşkanı Macron cinayetten yalnızca birkaç saat sonra kısacık bir tweet attı: Ils ne passeront pas. Tarihsel referansları da göz önünde bulundurarak “geçit yok” diye çevirmek isteyeceğimiz bu sloganı kelimesi kelimesine çevirmeye kalkarsak “geçemeyecekler” ifadesini elde ederiz. Buradaki üçüncü çoğul kişinin (onlar) kim olduğunu bilmiyoruz. Hali hazırda ülkede pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasakları ve toplumsal yaşamı sınırlandıran başka kararlar alınmışken operasyonların cihatçılardan sapıp sarı yeleklileri, sendikacıları ve belki komünistleri hedef almaya başlamasının önünde hiçbir engel yok. Yani Fransa’da solun alanı hem siyaseten hem de fiziksel olarak daha da daralabilir.

Odanın ortasındaki fil

Bu manzaraya bakıp “olsun, gericiler de zayıflayacak” diye avunmak saflık olur. Yabancı istihbarat örgütlerinin Fransa’daki camilerde cirit attığı, buradaki cemaatlerin, derneklerin, vakıfların, hatta holdinglerin özünde politik örgütlenmeler olduğunu herkes biliyor. Uluslararası kaynaklardan beslenen ve laikliğin bugünün Fransası’ndaki sulandırılmış yorumlarından yüz bulan islamcı gruplar yıllardır elini kolunu sallıyor.

Samuel Paty’nin yaşamına son veren manyakla okulun kapısında günlerce yayın yapanların arasında mutlak bir işbirliği olup olmadığına Fransız yargısı karar verecek. Bu dava ilerlerken bu kez başka bir tarikatla bağlantılı bir terör saldırısının yaşanıp yaşanmayacağına ya da bu yapıları bahane eden Fransız faşistlerinin Müslümanlara saldırıp saldırmayacağına dair kimse güvence veremez. Ayrıca şunu da unutmayalım ki dinsel örgütlenmelerin “siyasi ayağını” bulmak Fransa’da da Türkiye’de olduğu kadar olanaksız. Herkesin bildiği ama kimsenin dillendirmediği bir gerçekle karşı karşıyayız. Paty’nin katlini yorumlayan burjuva siyasetçileri ve ana akım medya düşünce özgürlüğünü tartışıyor, sosyal medyanın güvenilirliğini tartışıyor ama odanın ortasındaki fili görmüyor: Fransa'daki gericiliğe yol veren de Fransız kapitalizmi...