Fitch’in banka notlarında yaptığı değişikliklerin içerdiği mesajlar: Muhatap kamu olsun!

Fitch, önce kamu bankalarının kredi notunda değişiklik yaptı, sonra da yabancı sermayeli bankaların notunu düşürdü. Böylece kamu bankaları yerine daha merkezi borçlanma mekanizmaları kullanılmasına yönelik bir basınç uygulandığı görülüyor. Yabancı sermayeli bankalarda ise sermaye çıkışı, el değiştirme olasılıklarının da dikkate alındığına işaret ediyor.

Haber Merkezi

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch önce iki kamu bankası, Ziraat Bankası ve Vakıfbank ile Garanti BBVA olmak üzere üç büyük bankanın kredi görünüm notunu aşağı yönlü değiştirdi, Halkbank’ın da kredi notunu düşürdü. Ardından da tamamı hakim hissedarı yabancılar olan dokuz özel bankanın kredi görünüm notunu düşürdü. Fitch böylece özellikle son iki yılda kredi hacmi ve dış borcu hızlı bir şekilde artan kamu bankalarının artan riskine dikkat çekmiş oldu. Aynı zamanda hakim hissedarı yabancı sermaye olan bankaların riskli bulunduğu da ifade edilmiş oldu.

Önce kamunun düşük borç düzeyini takdir, ardından kamu bankalarına not indirimi

Not değişikliklerinin söz konusu bankaların yurtdışı borçlanmalarını maliyet artışı başta olmak üzere güçleştirmesi söz konusu. Ancak bankaların not değişikliklerinin öncesinde Fitch Direktörü Douglas Winslow tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin borç düzeyinin göreli olarak düşük olduğuna dikkat çekilmişti. Winslow bu durumun finansal piyasalarda yaşanan türbülansı atlatmak konusunda yardımcı olduğunu söylemişti. Söz konusu açıklamanın banka not değişikliklerinin etkisini bir miktar yumuşatmaya yönelik olduğu görülüyor. Aynı zamanda kamu dış borçlanmasının bankalar üzerinden değil doğrudan Hazine, Merkez Bankası ya da merkezi temsili olacak bir mekanizma üzerinden yapılması basınç oluşturulduğu da düşünülebilir.

Kamu bankalarının not değişikliklerinin “Ülke olarak Türkiye’nin zayıflayan döviz rezerv pozisyonundan, dolayısıyla ihtiyaç duyulması halinde bankalara döviz desteği verme kabiliyetinin azalmasından” kaynaklandığı belirtildi. Türkiye’nin ülke notu için dikkate alındığı vurgulanan rezerv zayıflığı, Winslow’un açıklamasındaki vurgulara rağmen kamu bankalarına yansıtıldı. Kamu bankaları, 2016 yılında Kredi Garanti Fonu kapsamının genişletilmesiyle başlayıp, 2018’de finansal borçların yeniden yapılandırılması düzenlemesiyle birlikte hız kazanan bir şekilde kredi hacimlerini artırdı. Özellikle kurumsal ve ticari kredilerdeki paylarında hızlı bir gelişim yaşandı. 2015 yılında toplam bankacılık kredileri içinde kamu bankalarının payı yüzde 32,5 iken 2019 sonunda bu oran yüzde 45’e ulaştı. Bu kredi artışında özel bankaların sorunlu olmaya aday kredilerinin kapatılması, zor durumdaki firmaların fonlanması etkili oldu.

Kamu bankalarının kredi hacmi genişlerken özel bankaların kredi hacminin daraldığı, risklerini azaltmaya çalıştıkları görülüyor. Kaynak sağlama cephesinde de benzer bir tablo var. Kamu bankalarının dış borcu artarken kamu bankalarının dış borcu geriledi.

Yabancı bankalarda kredilerde proje finansmanı ağırlığı, riski artırıyor

Fitch, Garanti BBVA, ING Bank, Denizbank, QNB Finansbank, TEB, ICBC Turkey, Alternatifbank, Burgan Bank Turkey, Kuveyt Türk ve Türkiye Finans olmak üzere büyük ve orta ölçekli 10 yabancı sermayeli bankanın notunda da değişiklik yaptı. Garanti BBVA dışındaki dokuz bankaya ilişkin açıklamada negatif görünümlerin, piyasa volatilitesindeki artış ve zayıflayan net döviz rezervi pozisyonuna bağlı olarak Türkiye'nin dış finansalları üzerinde artan stres riski dikkate alındığında, artan hükümet müdahaleleri risklerini yansıttığı belirtildi. Açıkça ifade edilmese de bankacılık sektörünün taşıdığı risklerdeki artış, özellikle özel bankalar tarafında kredi hacminde daralma, sorunlu kredi düzeyinin daha da artması beklentisi gibi gelişmeler ışığında yabancıların Türkiye’den çekilme ya da daha da küçülme eğiliminde olabileceğinin düşünüldüğü söylenebilir.

2019 sonu BDDK verilerine göre yabancı sermayeli bankaların toplam bankacılık sektörü kredilerdeki payı yüzde 24,5 civarında. Bu oran 2015 yılında yüzde 30 civarındayken aradaki dönemde hem kamu bankalarının agresif büyümesi hem de artan risk algısıyla yabancı sermayeli bankaların kredilerindeki yavaşlama nedeniyle düştü. Yabancı sermayeli bankaların Garanti, Denizbank gibi enerji projeleri, Kamu-Özel Ortaklığı projelerinde agresif bankaların da etkisiyle, kurumsal kredilerinin toplam krediler içindeki payı bankacılık sektörü ortalamasının hayli üstünde olması, bu kredilerin bir bölümünün TL olarak kullandırılmış olması risklerini artırıyor. Nitekim son iki yıldaki tüm yeniden yapılandırmalar, kredilerin bir bölümünün kamu bankalarına devrine rağmen yabancı özel bankaların takipteki alacaklarının bir başka deyişle sorunlu kredilerinin toplam kredileri içindeki payı yüzde 6,53. Bu oranda sektör ortalaması yüzde 4,96, yerli özel banka ortalaması ise 6,1. Gerçek sorunlu kredi hacminin bankacılığın bütünü için daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Muhatap kamu olsun ama ‘kamu müdahalesi’ inisiyatifi olmasın

2008 sonrasında da özellikle yabancı sermayeli bankalarda bir dizi el değiştirmenin yaşandığı bankacılık sektöründe önümüzdeki dönemde yeni el değiştirmelerin, yerli özel bankaları da kapsayan bir konsolidasyonun yaşanması olası. Kredi derecelendirme kuruluşların bu eksendeki değerlendirmelerinin sertleşmesi beklenebilir. Uluslararası sermayenin bankalar ya da finansal olmayan kuruluşların doğrudan ya da dolaylı borçlarında kamuyu daha güçlü bir şekilde muhatap almak isteyeceği, ancak Fitch açıklamasında vurgulandığı gibi bunun bir tür “kamu müdahalesi” inisiyatifine dönüşmesinin istenmeyeceği görülüyor.

Türkiye'de bankacılık sektörüyle ilgili soL'un yakın zamanda hazırladığı dosyayı okumak için şu linke tıklayabilirsiniz: https://sol.org.tr/gazete/18052020/gundem